RADİKALİZM YANILTMASI
01 Ekim 2014

RADİKALİZM YANILTMASI

Sık sık işittiğimiz, hatta kahvehanelerde bile artık bilinçli bilinçsiz konuşulan bir konu oldu radikalizm.
Peki, bu kelimeyi çeşitli manalarda toplumun diline dolayan öncüller neler? Toplum bu kelimeyi ne zaman kelime haznesine yerleştirdi ve bu denli doğal bir şekilde kullanır oldu?

Bir realite vardır ki o da yayılması istenen bir şey, toplumun değer verdiği kanaat önderleri veya popüler kimseler eliyle yayılır. Bu sebeple reklamlarda ünlüler oynar, programları ünlüler sunar, noksanlıklar popüler kimselerde aranır. Bu yüzden sistemler tehdit olarak gördüğü yerlere popüler birileriyle girer ve yerleşene kadar da kendi eliyle müdahil olmayı göze alamaz.

Öncelikle radikal kelimesinin en sık kullanıldığı konuyu inceleyelim: Cihat!

Evet, araştırmalarım beni yanıltmadı ve Türkiye gibi toplumu Müslüman fakat yönetimi küfür olan beldelerin tamamında radikal kelimesi özellikle cihat, cihatçılar, savaş gibi kelimelerle birlikte kullanılmakta. İslam beldelerinin büyük bir çoğunluğunda Müslümanların canlarına, mallarına ve ırzlarına yapılan müdahaleler sonucunda silahlanıp onlara karşı çıkan ve İslami bir hayatı başlatmak isteyen insanların ekserisi radikaller, radikal İslamcılar gibi tabirlerle etiketleniyor. Yukarıda yaptığım tespiti doğrularcasına araştırmalarım bu tabirlerinde, ekserisi Müslümanların liderliğini almış kanaat önderleri tarafından algı yönetimi ile birlikte topluma yerleştirildiğini gösteriyor.

Gerçekte radikal kavramını incelemek gerekirse radikalizm; kişinin aslında benimsemiş olduğu ideolojiden taviz verip, onunla kökten çelişen başka bir ideolojiye göre fiiller işlemesi ve görüşler beyan etmesidir.

Aslen radikalizm budur. Fakat toplumun düşünme refleksi gereği çok çabuk çarpıtılabilecek bir kavramdır ki toplum yüzeysel düşünür. Yani toplum, karşısında somutlaşan vaka hakkında derin veya aydın düşünmek yerine yüzeysel yani altını-üstünü, öncesini-sonrasını araştırmadan sadece görünen ve duyulan bilgiler doğrultusunda düşünme eylemini gerçekleştirir.

Bu olguyu konumuza entegre edecek olursak, radikal kelimesinin manasında yapılan değişikliği hissettirmeyen öncüller; toplumu kontrol eden cihazlar sayesinde dış etkenler tarafından yönlendirme bir mana yüklenmesi ve toplumun içerisinde bulunan ve onlardan gözüken aktivistlerin kavrama yeni yüklenen bu mananın yayılması için gerekli hamleleri yapmasıdır.

Yukarıda verdiğim tanımın bu merhalelerden geçtikten sonraki hali şudur; Radikalizm, Allah'ın hükümlerini yeniden yeryüzüne tatbik etmek için çalışmak, canını, malını ve ırzını taviz vermeksizin bütün zalimlere karşı savunmak, ölüm kelimesini duyduğunda gülümsemek, hapis kelimesini duyduğunda kitap hazırlamak, kâfir gördüğünde İslam'ı anlatmak, Müslüman gördüğünde daveti ulaştırmak, dünya sevgisinden beri olmak.

Aynı kavramın farklı iki manası karşılaştırıldığında hissedilir ki, aradaki uçurum körün göreceği, sağırın duyacağı şekilde barizdir. Yukarıda bahsettiğim mekanizma, asla farkı bu kadar bariz bir şekilde belli etmez. Toplum her ne kadar yüzeysel düşünse de akılsız değildir. İşte burada devreye kelime oyunları, duygusal atmosfer ve aktivistler girer.

Kelime oyunları, manası toplum tarafından tam olarak bilinmeyen başka kelimeler yardımıyla yapılır. Demokrasi, insan hakları, Avrupa Birliği gibi...

Duygusal atmosfer ise toplumun genel kabulü olarak tespit edilmiş bazı söylemleri rahatça kullanabilecek fertler sayesinde yapılır. Bu fertler daha önceden bir takım vaatlerle kandırılmış ve özel olarak yetiştirilmiştir. Bahsettiğimiz eylemin öncülüğünü yapan kimselerin ve cihazların söylemlerine örnek olarak "Müslümanlıkta aşırılık yoktur", "laiklik Allah'ın bir lütfudur", "Peygamber sadece savunma savaşı yapmıştır", "demokrasiye açılan savaşın karşısındayız", "NATO Libya'ya, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tescil etmek için girmelidir" gibi söylemler verilebilir.

Mekanizmanın Aktivist ayağı ise toplumun içerisine yerleştirilmeye çalışılan kavramı ve değişiklikleri diğer ayaklara destek olacak şekilde tekrarlar ve algıları yönlendirir. Aslında üretilen kavramı topluma aşılar.

Şimdi "radikalizm" kavramını kelime oyunları, duygusal atmosfer ve aktivistlerin etkisiyle tanımlayalım: Radikalizm, demokrasi ve insan haklarına karşı savaşmak, yöneticilere karşı isyan etmek, sevgi Peygamberinin getirdiği İslam dinini ideoloji olarak görmek, âlimlerin! Sözlerine itimat etmemektir. İşte İslam beldelerinde topluma dayatılan ve hissedilmesi güç olan radikalizmin tanımı budur.

Bu mekanizma sadece "Radikalizm" kavramı üzerinde çalışmamaktadır. Yönetim, siyaset, Hilafet, Halife, iktisat, devlet, ordu, düşünce, eğitim, diriliş, kalkınma, yükseliş, metot, cemaatleşmek, Hizb gibi Müslümanların kendilerine gelmesi için gerekli bütün kavramlarda aktiftir.

Ya da kalkınma kavramı incelenebilir. Kâfirler, İslam beldelerinde yaşayan kukla yöneticiler eliyle aynı mekanizmayı kullanarak kalkınmanın sadece ama sadece iktisadı geliştirerek olabileceğini, bu yüzden iktisat gelişmeden hiçbir talepte bulunulmaması gerektiğini beyan edip kamuoyu ettiler ki kapitalizm laneti Müslümanların kalbinde bir hançer gibi kaldı. Oysa ne ABD'yi ne Rusya'yı ne de İngiltere'yi kalkındıran iktisadi yapıları değildi ki onlar hep bu örnekleri verdiler. Müslümanlar onları iktisadi olarak bu hale getiren şeyin sebebinde ideolojik bir devlet olmalarını göremedi. Görselerdi, ellerinde bulunan İslam ideolojisini hayata yeniden tatbik etmek için canlarını verirlerdi.

Ya da metot kavramı incelenebilir. Kâfirler bu kavramı da Müslümanların içerisinden çıkan kuklalar eliyle Ümmetin kalbinden söktü, değiştirdi ve tekrar aşıladı. Müslümanlar bu sebeple İslam'ı tatbik etme metodunu Rasul SallAllahu Aleyhi Ve Sellem ’den değil kâfirlerin tariflerinden aldı. Doğal olarak kökten farklı olan kâfirlerin metoduyla İslam'ın tatbik edilme metodu çatıştı ve realitede kimsenin eline bir şey geçmedi. Aksine Müslümanları umutsuzluk kapladı ve körlükleri de sağırlıkları da devam etti.

Ya da devlet kavramı incelenebilir. 1300 yıl boyunca hissedilir derecede eylemde bulunan bir devlete sahip bir milyarı aşkın insan, bu mekanizma sayesinde devlet kavramını İslam'dan ayırdı ve hatta bununla da yetinmeyip her hangi bir sistem içerisinde de İslam'ın yaşanabileceğine kendilerini ikna ettiler. Resul’ün cenazesini iki gece ve üç gündüz bekleten şeyi unuttular. Oysa bu insanlar, Peygamberlerini SallAllahu aleyhi ve Sellem çok seven insanlardır. Ömer'e, Ebu Bekir’e aşık oldular. Fakat onların neler yaptığını, tarihe nasıl bu denli belirgin bir şekilde kazındığını unuttular. Abdülhamid’i sevdiler fakat tekrarının imkânsız olduğuna kanaat getirdiler.

Ya da Şura kavramı incelenebilir. Şura İslam nezdinde sınırları Peygamber tarafından belirlenen özel bir mekanizmaydı. Resul’den sonrada Hilafet devleti boyunca, özellikle Raşid Halifeler zamanında etkisi bariz bir şekilde hissedilen oto-kontrol kurumuydu. Kâfirler yine Müslümanların içinden çıkardıkları ajanlarıyla şura-demokrasi kavramlarını birleştirmeye çalıştılar ve çoğunlukta da başardılar. Bu kavramların üst üste oturtulması da yine yukarıda bahsettiğim mekanizma ile gerçekleştirildi. Oysa demokrasi ile şuranın arasında en ufak bir benzerlik bile yoktur. Bu kavram üzerinden de metot ve devlet gibi kavramlarda oynama yaptılar ki Müslümanlar uyudukça uyudu.

Verdiğim örneklerin meselenin açıklanması için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Bu konuya verdiğim ehemmiyetin sebeplerinden birincisi; bizler Müslüman gençler olarak Ümmetin içerisinde bulunan her ferde ve topluluğa ulaşıp davetimizi taşımanın derdindeyiz. Fakat karşılaştığımız bir takım sıkıntılar var ki bu sıkıntıların temel kaynağı kavramsallaştırmama meselesi. İşte radikalizm kavramı da bu konulardan bir tanesi ki bizler ulaştığımız kimselere davetimizi taşıdığımızda, Allah'ın hükümlerinden bahsettiğimizde vahhabi, radikal, aşırı gibi tabirlerle nitelendirildiğimizi görüyoruz.

İkincisi ise İslam beldelerinde yaşanan zulümlere zulüm katan yöneticilerin Müslümanları bu kavram üzerinden kandırdığını ve aldatmakta hep bu mekanizmayı kullandığını görüyorum. Bitirildiğinden bahsedilen 28 Şubat vakasının Müslümanlar üzerinde aslında kapalı kapılar ardında devam ettirildiğini göstermemek, ancak böyle bir mekanizma sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu gün Hizb-ut Tahrir’li gençlere yapılan zulümler bu mekanizma sayesinde yapılıyor. Ya da Müslümanların canını, malını ve ırzını korumak için Cihat eden kardeşlerimizin katledilmesine sebep olarak gösterilen deliller bu mekanizma sayesinde üretiliyor. Diriliş için adım atmak isteyen Müslümanların cesaretleri bu mekanizma sayesinde kırılıyor. Hatta bu mekanizma İslam davetçilerinin biriciği anneleri, babaları, eşleri ve çocukları üzerinden bile saldırıyor. Aslında bir insanın hayatını etkileyebilecek bütün noktalarda kullanılıyor.

Sonuç olarak özellikle bu konuyu ele almaktaki gayem, Müslümanların kavramları aslına döndürüp uyanık olmalarını sağlamaktır. Zira kâfirler, Müslümanları Allah Sübhanehu Ve Teâla’dan ve Peygamber SallAllahu Aleyhi Ve Sellem ‘den uzaklaştıramayacağını anladı ve İslam'ın içerisinde bulunan kavramlarla uğraşmaya başladılar.

Allah'ın bizler için seçtiği İslam dinini benimseyen kardeşlerim, hepinizi radikallikten (Müslümanlar için İslam'dan başka hükümleri benimsemek ve tatbik etmek) uzak durmaya davet ediyorum.

Allah'ın selamı, rahmeti ve yardımı, İslam'a davet eden, İyiliği emredip kötülükten nehyeden Müslümanlara olsun.

F/akaytalha