Her toplumun tarihinde unutulmaz, hayati öneme sahip zamanlar, hadiseler vardır. Unutulması mümkün olmayan, Müslümanların bugüne taşımaları ve dersler çıkarmaları gereken günler vardır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi şüphesiz ki Mekke’den Medine’ye hicrettir. Hicri takvim Allah Rasulü’nün doğumu, ilk vahyin indirilişi, Mekke’nin fethi gibi tarihler olabilirdi ancak -sahabe efendilerimizin dediği gibi- hak ile batılın arasının ayrıldığı gün olduğu ve İslâm devleti kurulduğu için hicret, Hicri yılbaşı için belirlenmişti.
Hicret bir seyahat, zulümden kaçış değil Allah’ın emri ile planlanmış ayet ve hadislere konu olmuş büyük bir ameldir. Hicret hem Müslümanlar hem de insanlık adına tarihî bir dönüm noktasıdır. İslâm tarihi ve Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hayatı, hicret öncesi Mekke dönemi ve hicret sonrası Medine dönemi olarak tasnif edilmiş ve örnek alınmıştır.
İslâm davası hicretten önce iman eden salih kulların omuzlarında taşınıyorken hicretten sonra İslâm devleti tarafından davet ve cihad metodu ile taşınmaya başlanmıştır. Hicretten önce iman edenler birey olarak İslâm’ı yaşayabiliyorken hicret ile birlikte İslâm Devleti kurulmuş ve İslâm, toplumsal olarak akide ve nizam boyutu ile yaşanmaya başlanmıştır. Hicret ile İslâm hayat imkânı bulmuş, toplumda yönetim, eğitim, ekonomi, ictimai hayat, hukuk gibi her alanda uygulanmıştır. Bu yüzden hicret insanlık tarihini etkileyen neticeler ile sonuçlanmış büyük değişimdir.
Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in birçok hadiste buyurduğu gibi “hicret günahlardan uzaklaşmak ve kötülükleri terk etmektir.” Birey olarak her Müslüman mutlaka günahları ve kötülükleri terk etmeli Allah ve Rasulü’ne yönelmelidir. İslâm tarihi boyunca iman edenler küfür, şirk ve zulümden hicret etmiş ve Müslüman olmuşlardı. Böylece daru’l-Erkam’da Allah Rasulü ile birlikte bütün küfür, şirk ve günahların terk edileceği bir hayat için mücadeleye katılmışlardı. Daru’l-küfürden daru’l-İslâm’a geçmek için Müslümanlar gece ve gündüz, can ve mallarını ortaya koyarak mücadele etmişlerdi.
İslâm tarihinin dönüm noktası olan ve insanlığın gidişatına etki eden hicret ise Allah Rasulü ve sahabelerinin Mekke’den Medine’ye toplu hicretleri ile; Medine’de ilk İslâm Devleti’nin kurulması ile oldu. Böylelikle tüm zulümlerin son bulması ve İslâm’ın hayatta tatbik edilmesi gerçekleşti. Bu büyük hicret için Allah emir vermiş ve Müslümanlar toplu hâlde her şeylerini terk ederek Medine’ye yürümüşlerdi.
Tarihte eşine az rastlanabilecek toplu hicret, Allah’ın rızasına ulaştıran bir ameldi. Geceleri gizli şekilde Allah’ın rızasına ulaşmak için yola çıktılar. Eşlerini, akrabalarını, evlerini, ticaretlerini, memleketlerini geride bıraktılar. Bu büyük bir imtihan ve fedakârlıktı. Mazeretsiz Mekke’yi terk etmeyenler Allah’ın tehdidine muhatap oluyorlardı. Her şey Medine’de bir İslâm Devleti’nin kurulması ve İslâm’ın devlet ile âleme taşınması içindi.
Allah ve Rasulü hicret için büyük bir fedakârlık emretmişti. Karşı tarafta bulunan Mekke müşrikleri de hicretten çok korkmuşlar ve hicrete engel olmak ellerinden geleni yapmışlardı. O güne kadar her çeşit zulmü yaptıkları Allah Rasulü’ne ve Müslümanlara yeni tuzaklar kurdular. Tüm kabileler toplanarak Allah Rasulü’nü öldürme kararı bile aldı. Evinde bulamayınca başına büyük ödül koydular, peşine düştüler. Mekke’de zulüm, baskı, yalanlar ile engelleyemedikleri Müslümanların Medine’ye hicret ile daha da güçleneceklerini ve Mekke’ye tekrar geri döneceklerini; İslâm’ın güçleneceğini onlar da biliyorlardı. Bu yüzden ellerinden geleni yaptılar ama hicrete engel olamadılar.
Maalesef bugün Müslümanlar hicret ile kurulan İslâm Devleti’ni kaybetti. Canlarını, mallarını, kutsallarını koruyacak bir güçleri, devletleri yok artık! Birlikleri dağıldı, yer altı ve yer üstü zenginlikleri sömürülüyor, beldeleri işgal altında… Fikri, siyasi, sosyal, iktisadi her alanda kültürel saldırı altındalar…
Meselemiz bir takvim belirleme, hicri yılbaşını kutlama, hicri ayları bilme meselesinden çok daha önemlidir. Evet, bugün Müslümanlar doğum tarihlerini bile hicri takvime göre bilmiyor olabilirler ancak bundan daha önemli olan hicret ile kazandığımız İslâmi hayat ve İslâm Devleti’mizdir. Zaten hicret ile Medine’de kurulan İslâm Devleti yıkıldıktan sonra takvim, eğitim-öğretim, kılık-kıyafet, yönetim, yargı, ekonomi ve her alanda İslâm’ın hükümleri kaldırıldı. Bu yüzden bugün hicreti yeniden konuşmalı, anlamalı ve bugüne taşımalıyız. Allah Rasulü ve sahabe efendilerimizin hicretleri bitmiş olabilir ancak İslâm ümmetinin hicreti henüz daha bitmedi. Bugün Allah Rasulü ve sahabeler gibi İslâm Devleti’ni yeniden kurmak için tıpkı Mekke’deki gibi mücadele etmeli ve tıpkı Medine’deki gibi İslâm Devleti’ni kurmak için çalışmalıyız. Birey olarak haramlardan, kötülüklerden uzaklaştığımız gibi İslâm davasının hayata hâkim olması için de küfür ve şirkin olmadığı, bütün günahların yasaklandığı bir hayat için de hicret etmeli ve bunun için çalışmalıyız.
Bugün Allah’ın davası için akrabalarının, komşularının, dostlarının evlerine gidemeyen, camileri, çay ocaklarını, parkları, sohbet ve konferans salonlarını, meydanları dolduramayan Müslümanlar hicret yolculuğuna çıkamazlar. “İkra” ile başlayan İslâm davası için Kur’an, namaz ve salih ameller ile zihin ve nefsiyet olarak İslâm şahsiyetine ulaşamayanlar hicret yolculuğuna çıkmazlar. İslâm’ın birey, toplum ve devlette uygulanması gerektiğine inanarak tüm yeryüzünde İslâm’ın hâkimiyetini arzulamayanlar Allah’ın emri ile yürüyemezler.
Bugün “hicret” dediğimizde aklımıza, haramlardan uzaklaşmak geldiği gibi İslâm Devleti için yapılan büyük mücadele de gelmeli. Allah Rasulü ve sahabe efendilerimizin fedakârlıkları da gelmeli. Bilmedikleri yere, tanımadıkları insanlara can ve mal tehlikesine rağmen İslâm davası için yürüyen insanlar gelmeli ve onların yaptıkları mücadele bugüne taşınmalı. Bu bilinç ile İslâm davası taşınmalı ve yeniden nübüvvet minhacı üzere ikinci Râşidî Hilâfet Devleti kurulmalı. Mazlumlar, mustazaflar o gölgeye sığınmalı. İslâm, davet ve cihad yolu ile âleme taşınmalı. İnsanlık küfrün, şirkin ve zulmün karanlığından İslâm’ın aydınlığına kavuşmalı.
“İkra” ile başlayan yolculumuz yeni Medinelerde İslâm Devleti’ne dönüşene kadar Kendi yolunda yürümeyi Rabbim bizlere nasip eylesin. Hicri yılbaşının; İslâm ümmetinin birliğine, vahdetine, İslâm’ın anlaşılarak bugüne taşınmasına, hicret edilecek Râşidî Hilâfet Devleti’nin bu yılda kurulmasına vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum.
___