LAİKLERİN KİNİ İSLAM’A…
20 Eylül 2016

LAİKLERİN KİNİ İSLAM’A…

Medine’de Peygamberimiz Hz.Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından 632 yılında kurulan İslam Devleti, hızla yayılarak kısa zamanda Anadolu topraklarına ulaştı. Hz. Ömer döneminde Iyad b. Ganem komutasında İslam ordusu Anadolu’nun Mezopotamya bölgesini fethetti. Halife Hz. Ömer, 644 yılında suikast sonucu vefat edince yerine seçilen Halife Hz.Osman, Muaviye’yi Şam valiliği görevinde bırakarak, Anadolu’nun fethine devam etmesini istedi. Böylece Muaviye, Bizans’a karşı gazaları daha büyük bir ehemmiyetle ele aldı. Şam Valisi Muaviye, 645 yılında Anadolu’ya bir sefer düzenleyerek Habib b. Mesleme komutasında İslâm ordusu Kayseri’ye kadar geldi. Muaviye 642-651 yılları arasında Anadolu içlerinde ve Akdeniz kıyısında birçok şehri fethetti. Böylece İslam, Anadolu topraklarında Anadolu insanıyla buluştu.

Medine’de kurulan İslam devleti, bu tarihten sonra Anadolu topraklarında kök saldı, Anadolu halkı İslam’ı sahiplendi. İslam’a sahip çıkmayı ölüm-kalım meselesi haline getirdi. İslam’a aykırı fikirleri terk ettikleri/reddettikleri gibi, Kâfirlere karşı iman gücü ile çarpıştılar. Zaferden zafere, fetihten fetihe koştular. İslam için hayatlarını savaş meydanlarında feda ettiler. Şehit oldular, şahit oldular. İstanbul’un fethi ile yeni bir çağ açıldı. Bizans İmparatorluğu Anadolu İslam topraklarından sökülüp atıldı.

Müslümanlar açısından daha da önemlisi 1517’de cennet mekân Yavuz Sultan Selim tarafından İslam Devleti’nin rayesi Tevhid sancağı İstanbul’a getirildi. Böylece İstanbul İslam Devleti’nin başkenti oldu. Anadolu Müslümanları artık dünya Müslümanlarının lideri ve İslam risaletinin onurlu şahsiyetleri haline geldiler. Müslümanlar, gayrimüslimler ve diğer halklar adaletle, güvenle ve birbirlerine saygıyla yüzlerce yıl birlikte yaşadılar. Osmanlı İslam Devleti zayıflama ve yıkılma döneminde dahi toplumsal saygıya sahip halklar, İslam’a ve Müslümanlara saygılarını kaybetmediler. Keza Müslümanlar da diğer inanç sahiplerine saldırmadı, aşağılamadı, hor ve hakir görmedi. İslam Devleti’nin sağladığı adalet anlayışı toplumların temel dinamiklerini oluşturdu.

Osmanlı İslam Devleti yıkılıp, yerine kurulan laik cumhuriyet toplumlar arasındaki tüm bu güzel hasletleri yerle yeksan etti. Siyasi oyunlar, suikastlar ve İngilizlerin yardımıyla cumhuriyetin kurucu gücü olan Kemalistler, Batı’dan ithal edilen laik rejim dayatmasıyla, ülke içerisinde siyasi ve kültürel mücadele başlattı. Bu ülkenin tek sahibiymiş gibi keyfi uygulamalara başvurarak, yüz yıllardır bu topraklarda var olan İslami yönetim Hilafet’i lağv ettiler. İslam kültürünü devrimlerle hayat sahasından kaldırdılar. Bu toprakların gerçek sahibi Müslümanları aşağıladılar, horladılar. İngilizlerle işbirliğini Kemalistler yapmasına rağmen Müslüman aydınları, hocaları kâfirlerle işbirliği ile suçladılar. Bu da yetmezmiş gibi yüzlerce âlimi, yazarı idam sehpalarına çıkardılar.

İttihat Terakki ile başlayan ve cumhuriyetle devam eden dönemde, İslam’a düşman laik Kemalist bir nesil yetiştirildi. Bunlar arasında sanatçılar, sinema artistleri ve tiyatrocular, şairler, edebiyatçılar, gazeteciler, yazarlar, televizyon programcıları vs. genel itibarla halkın değerlerini değil, laik Kemalist rejimin değerlerine sahip ve o değerlerin savunucuları oluşturuldu. İslam’a ve Müslümanlara düşman, kendi halkını ikinci sınıf vatandaş olarak gören bu kesim, yazılarında, eserlerinde İslam’ı kötüleyerek, Müslümanlara kin kusarak bunu topluma işlediler. Siyasetle hiç alakası olmayan filmlerinde bile, aslında Atatürk cumhuriyetinin temel felsefesini yansıttılar. Bazıları İslam kimliğini kabul etmediğini, solcu veya Allah’ı inkâr eden komünist düşünceye sahip olduğunu açıkça beyan etmekten çekinmediler.

Yıllarca faili meçhul olarak kalan cinayetlerin de ilk suçluları yine Müslümanlar oldu. Müslümanlar suçlandı, töhmet altında bırakıldı. Hatta Müslümanlar işlemedikleri suçlardan dolayı yıllarca cezaevlerinde yattılar. Suçsuzluğunu ispat edemeden onlarca yıllık cezayla ömür tükettiler.

Televizyon ekranlarında, sinema salonlarında filmlerini seyrettiğimiz artistlerin Müslümanların inançlarına aykırı bir dünya anlayışına sahip olduklarına tanık oluyoruz. Esasında Müslümanların inançlarını ‘deforme’ etmek için ‘rol model’ olduklarını halkımız bilmeden senelerce tekrar tekrar seyretti, hala da seyretmeye devam ediyorlar. Son yıllarda özellikle 15 Temmuz darbe girişiminde halkın sokaklarda attığı tekbirleri ve salavatları, İslami sloganları yüksek sesle dile getirmeleri laik Kemalist kesimde endişeye sebep oldu. Zira bu telaşla demokrasi naraları daha fazla atılmaya başlandı daha fazla İslami değerlere saldırılmaya daha fazla Müslümanlar rencide edilmeye başlandı.

Darbe girişiminde ortalıkta görünmeyen laikler, en son sinema sanatçısı Tarık Akan’ın cenaze töreninde boy gösterdiler. Halka mal olmuş bu şahsın sanatçı kimliğini öne çıkarmak yerine, devrimci kimliği, Atatürkçü düşüncesi, laik rejimin yılmaz savunuculuğu ve İslam’a karşı duruşu ile ön plana çıkarıldı. Konuşmacılar, bu kimlik üzerinden rejim sloganları attırdılar, İslam’a ve Müslüman kimliğine saldırdılar. Cenaze törenine baktığınızda (cenaze namazı ve defin işlemleri hariç) İslami hiçbir ritüel olmadığını da görürsünüz. Yani, Batılıların uygulamalarında var olan alkışlama ve koro halinde seslendirilen müzikal törene şahit olduk. Halk sanatçıları fakat halkın İslami değerlerine tamamen yabancı olan sanatçılar.

Laik Kemalistler İslam’a saldırıyorlar, saldırmaya da devam edecekler. Zira biliyorlar ki; bu toprakların mayası ne demokrasidir ne de laiklik! Bu topraklarının mayası İslam’dır. Türkiye’de doksan yıllık mücadeleye rağmen, rayından çıkaramadıkları bu halk, nihayetinde asıl kimliğine, İslam’a dönecektir. Halife Yavuz Sultan Selim Han’ın liderliğinde İstanbul surlarına dikilen La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah sancağı, Allah Subhanehu ve Teala’nın izniyle yeniden bu semalarda şanla, şerefle dalgalanacak. Müslümanlar yeniden insanlığa liderlik edecek. Kapitalist ülkelerin sömürdüğü verimli İslam toprakları yeniden bu ümmet için zenginliklerini ortalığa saçacaktır. Yine halklar, İslam kültürüyle yeniden saygı, sevgi ve kardeşçe yaşamanın lezzetini tadacak, Müslümanlar ve Anadolu toprakları yeniden İslam Hilafet Devleti ile izzete ve zafere koşacaklar.

Sömürgeci ABD ve diğer Batılı laik devletlerin İslam’a ve Müslümanlara saldırdıkları gibi; demokratlar, laik Kemalistler de İslam’a saldırıyorlar. Saldırmaya da devam edecekler. Fakat bu onlara yürek acısı olarak geri dönecek. Biiznillah…

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آَمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

**“**Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” Nur Suresi 55

@Kadir_Kasikci