La Halas Ahi La Halas! el-Fitnetu es-Sukut/Yetmez Kardeşim Yetmez Asıl Fitne Susmaktır!
10 Temmuz 2018

La Halas Ahi La Halas! el-Fitnetu es-Sukut/Yetmez Kardeşim Yetmez Asıl Fitne Susmaktır!

Geçen haftaya Kâbe imamlarından Sudeysi’yi İsviçre’nin Cenevre şehrindeki bir camide verdiği vaaz sonrası protesto eden orta yaşlarında bir Müslüman damgasını vurdu. Daha önce “Trump ve Selman’ın beraber dünyayı barış ve huzur için yönettiğini” vazeden bu saray mollasına karşı hakkı haykıran bu Müslümanın söylediği can alıcı hakikatler vardı. Ki onlardan bir tanesi de kendisine, yaptığının fitne olduğunu söyleyen kimseye karşı söylediği “el-fitnetu es-sukut” idi. Yani “susmak fitnedir!” ve “Hak susarsa hiç konuşmamış gibi olur!” ifadeleri…

Gerçekten de zalimlerin avazı çıktığı kadar bağırdıkları ve ortalığı zulümleri ile karanlığa gark ettikleri bir zamanda susmaktan daha büyük fitne daha fazla susmaktır! Hak haykırılmak ve hayata hâkim kılınmak için vardır. Bu sorumluluğu birinci dereceden taşıyanlar ise hiç şüphesiz âlimlerdir. Çünkü âlim susarsa âlemin susması artık mazur(!) görülebilir. Âlim susmamalı, susamaz. O, Allah’ın ilim ile rızıklandırdığı bir kimse olarak bu rızkı paylaşmak mecburiyetindir. Yoksa bu rızk yevme la yenfeu’da/kimsenin kimseye faydasının olmadığı o günde âlimin boğazına zakkum olarak geri döner.

Sudeysi’yi protesto eden Müslüman ondan daha az ilme sahip olmasına rağmen ondan daha fazla hak ehli olduğunu göstermiştir. Sudeysi’ye tağutların ayakkabıları olduklarını haykırarak, Allah için olmayan ilmin -âlim de olsa- insanı nasıl alçalttığını göstermiştir. Nasıl alçaltmasın ki… Zira Allah’tan korkmayanı korkuları esir alır!

Zalimlerin mazlumlarla yas tutarak kendilerini gizlediği şu zamanda, âlimlerin de onların cürümlerine perdedarlık yapmaya hakkı yoktur. Âlim canı pahasına da olsa hakkı haykırmaya memurdur, mecburdur. Bu onun için lüks değil âlemlerin Rabbinin üzerine yüklediği bir farziyettir. Oysa zamane âlimleri ne kadar da uzaklar bu farziyetten, heyhat!

Ey âlimler! Allah’a karşı haddi aşmış tağutlar karşısında el pençe divan durmayı bırakın. Eğer bilirseniz Allah ilmi ile amil olan kimselere içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Gerçek kurtuluş da ancak budur. Üç kuruşluk dünya için beş kuruşluk takla atmanın hiçbir anlamı yok. Allah’tan korkun zira O korkulmaya en layık olandır. Zira O Subhanehu şöyle buyuruyor:

وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَناً قَلِيلاً وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ

“… Ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun.” (Bakara 41)

Ey âlimler! Sizden her kim dünyayı kendisi için merkez ittihaz ederse, biliniz ki dünya ondan mehir olarak dinini talep eder. Sizden her kim böylesi saçma bir ticarete iştirak ederse yaptığı ticaret kendisine sadece hüsran getirir. Bu hüsran öyle sıradan bir hüsran da olmaz. Pişman olunur ancak pişmanlık da hiçbir fayda vermez…

Ve siz ey Müslümanlar! Hakkı tutup kaldırma ve haykırma hususunda cesur olun ki cesaretini kaybetmiş âlimlere örnek olunuz. Zira bazen üsttekiler alttakileri örnek almak zorunda kalırlar. Sizler dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, onlara nasihat eder hakka döndürmeye çalışırsanız bu sizin için de onlar için de hayr olur. Müslümanların kendi beldelerinde garip, mazlum ve parya olduğu şu zamanda hakkı tekrar ikame etmekten başka çaremiz yoktur. Bu da ancak ilmi ile amil Müslümanların gayretleri ile gerçekleşebilir. Bu hususta sağa sola bakmadan “iş başa düştü” deyip Allah için öne geçin. Geçin ki mazlumlara her türlü zulmü revan gören alçak zalimler nefes alıp vermekte zorlansınlar…

Rabbimiz bizleri ilmi ile amil, hakkın tamamını gözeten, zulmün uzak yakın her türlüsünü görüp kınayan dahası engel olmaya çalışan, sarayların gölgesinde zalimlere kapı kulu olmayan, hakkın hatırını hiçbir şeyin hatırına feda etmeyen, özü sözü bir âlimler ile rızıklandırsın. Bizleri de bu sıfatlar ile muttasıf olan kulları arasına ilhak eylesin… Son söz olarak; Rabbimiz şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

“Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin! derler.” (Fussilet 30)