Kurbet; Allah’a mı, Amerika’ya mı?
28 Haziran 2022

Kurbet; Allah’a mı, Amerika’ya mı?

“Sözlükte yaklaşmak, yakın olmak” anlamlarına gelen “kurbet” terim olarak; kişiyi Allah’a yakınlaştıran, sevap kazanmaya vesile olan bütün söz ve davranışlardır. Dar anlamıyla da kurbet; “Allah rızası için kesilen hayvan için kullanılır” diye tarif edilir. [TDV]

Dolayısıyla “Kurban” dediğimizde aklımıza gelen İbrahim Aleyhi’s Selam’ın oğlu İsmail’i kurban etmesi değil, bu eylemi ile Allah’a yakınlaşmak istemesi anlaşılmalıdır. Yine “kurban” dediğimizde, Zilhicce ayının 10. günü belirlenmiş hayvanların kesilmesi anlaşılmamalıdır sadece. Evet, bununla meşhur olmuştur ama sadece buraya hasredilmemesi gerekir. İster mubahlar olsun, ister farzlar ve menduplar olsun, isterse de haramlardan kaçınmak ve mekruhlara mesafeli olmak olsun İslâm’ın emrettiği ve yasakladığı her fiil aslında biz kullar için birer kurbet (kurban) vesilesi olmalıdır.

Allah Subhanehu ve Teâlâ da kullarını sevdiği ve merhamet ettiği için Kendisine ulaştırıcı birçok vesileler var etmiştir. Onun için olsa gerek, Allah rızası için yapılan sevapları yüzlerce misli ile hesaplayan Rabbimiz, işlenen kusur ve günahları ise misli ile hesaplamakta, yapılmayan sadece düşüncede kalan günahları ise affetmektedir.

İnsanın vakası bu şekilde olduğuna göre insanın yönettiği devlet de bundan çok farklı değil.

Mevcut siyasi duruma baktığımızda net bir şekilde görüleceği üzere tüm İslâm dünyasının yönetimini gasp eden bir avuç azınlık, sömürgeci kâfirlere “kurbet!” yarışına girmiş durumdalar.

Özellikle Ukrayna-Rusya tiyatrosu sonrasında Amerika’nın planları gereği eski düşmanlar(!) hızlı bir şekilde dost olmuşlardır.

Türkiye yöneticileri; zamanında “İsrail’e” demediğini bırakmamışken gasıp Yahudi varlığı yöneticilerini kırmızı halılarda karşılamış, 15 Temmuz kalkışmasının müsebbibi gösterilen ülkeler ile sıkı ilişkiler geliştirmiş, “katil” dediği kimseleri devlet protokolü ile karşılamaktan hayâ etmemişlerdir. Bu yöneticilerin ilk cürümleri değil bunlar tabii ki. Dün yalanladıklarını bugün doğrulayan, dün “kötü” dediklerine bugün “iyi” diyen yani sözleri ile davranışları bir olmayan bu kimseler ile ilgili gerek ayetlerde gerekse de hadislerde oldukça fazla ifadeler bulunmaktadır.

Buradan şu sonucu çıkarmak mümkün:

Bu zevatın kurbet etmek/yakınlaşmak istedikleri merci, âlemlerin Rabbi değil Amerika’dır, Batı’dır, sömürgeci kâfirlerdir…

Amerika, Çin’i çevreleme politikası gereği, Çin ve Rusya’nın birlikte hareket etmemesi için yoğun çaba harcıyor. Bu minvalde Amerika; öncelikli olarak Rusya’yı Ukrayna tuzağına düşürüp zaten kötü olan Rus ekonomisini felce uğratarak Çin-Rusya yakınlaşmasına engel olma planını devreye soktu.

Bunun için Avrupa’nın da desteğine ihtiyaç duyan Amerika, Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisi olan Rus doğalgaz ve petrolüne alternatif oluşturmak ve bu sayede hem Rusya’nın piyasa değerini düşürmek hem de Avrupa’yı Rusya yerine kendisine bağımlı kılmak istemektedir.

İşte Türkiye, “İsrail”, Suudi Arabistan gibi ülke yöneticilerinin son zamanlarda bu kadar samimi olmalarının altında yatan en büyük neden budur.

Allah’tan daha çok kâfirlerden çekinen bu aciz ve korkak yöneticiler eliyle İslâm’ın topraklarının her türlü zenginlikleri kâfirlere peşkeş çekilmektedir. Kendi halklarını servetten mahrum eden yöneticiler, kâfirlere yaranma derdindedirler.

Bunun karşılığı elbette ki hem dünya hem ahiret rüsvaylığı olacaktır. İzzet ve şerefi Allah’ın dışında arayan kimselerin akıbetini herkes bilmekte ve onları lanet ile anmaktadır.

Peki, tüm bunlara rağmen Müslüman halklar ne yapmaktadır?

Aldatıcı ve saptırıcı kimselerin ellerinde heder olmaktadırlar.

Hakkı hak bilip haykıran Batılı batıl bilip sakındıran muhlis Müslümanların sesine kulak ver(e)memektedirler. Üç-beş aldatıcı söz ve davranışa kanıp hâlâ bunların İslâm’ı getireceğini(!), İslâm için çalıştıklarını zannetmektedirler.

Ey Müslümanlar! Her şey güneş kadar açık iken neden hâlâ bu yalancıların peşinden gidiyorsunuz?

Kâfirlere karşı merhametli, Müslümanlara karşı şiddetli olan bu korkaklar eliyle gücünüz tüketilmeye çalışılmakta. “Bir Müslüman aynı delikten iki defa sokulmaz” buyuran Rasul Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın bizlere bıraktığı Râşidî Hilâfet’i ilan etmek için daha ne bekliyorsunuz?

Hizb-ut Tahrir kâfirlerin planlarını deşifre edip hainleri ifşa etmiştir. İslâm’ı bir hukuk sistemi hâline getirip 21. Yy.da 2. Râşidî Hilâfet’i yeniden ikame etmek için çalışmaktadır. Allah’ın izniyle de bu hedefine hiç şaşmadan yürümekte ve Rabbimizin buyruğu geldiğinde orada hazır ve nazır bir şekilde bulunacaktır.

Ey güç ve kuvvet ehli! Ey âlimler! Bu kâfirler ve hain yöneticiler eliyle aşağılanmanız yetmedi mi? Bu ümmet sizi âlim, kanaat önderi, lider konumuna yükseltti. Allah size ilmi emanet etti. Neden bu gücünüzü İslâm’ın hayata yeniden hâkim olması için kullanmıyorsunuz? Rasul Aleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın varisi olan sizler neden tüm bu münkerata sessiz kalıyorsunuz? Rabbinizin cenneti sizi hiç heyecanlandırmıyor mu? “Üç-beş kuruş dünya menfaati için ahiretini heba edenden daha ahmak olan, başkasının dünyası için kendi ahiretini heba edendir” sözünü hiç mi duymadınız?

Kâfirler topraklarımızda cirit atmaktadırlar. Hazırladıkları planlar maalesef sizlerin sessizliği sayesinde bu topraklarda icra edilmektedir. Allah’a vereceğiniz hesap hiç mi aklınıza gelmez? Helak olan kavimlerin yaptığı her türlü fiil bugün alenen işlenir olmuştur. Allah’ın azabının sizi bulmayacağını mı düşünmektesiniz?

Yapmayın!

Yazıktır, günahtır! Bir an evvel tövbe edin ve Hizb-ut Tahrir’e nusret verin ki böylece Allah’ın huzuruna alnı ak bir şekilde çıkış mümkün olsun. Eğer böyle yapılırsa Rabbimiz günahlarınızı bağışlayacak ve altlarından ırmaklar akan cennetine koyacaktır. [Saff Suresi 12]

Bu vesile ile tüm Müslümanların Kurban Bayramı (Iyd-el Adha) mübarek olsun. Rabbim bu günlerde yaptığımız ve yapacağımız ibadetleri makbul eylesin. Nusretini bir an evvel göndersin ve bu hayatı yeniden İslâm ile izzetli kılsın.