Suriye devrimi kritik bir süreçten geçiyor. Hak ile Batıl'ın keskin hatlarla bir birinden ayrıştığı bir süreç. Önce Esed'e destek verenler ile Esed karşıtları ayrıştı ve iki kutuplu bir Suriye hatta iki kutuplu bir dünya meydana geldi.
Bu iki kutuplu dünyanın çizgileri çokta belirgin değildi açıkçası. Zira muhalifleri destekler gibi gözüken pek çok aktör esasında Esed'e zaman kazandırma oyununu oynuyordu. Suriye'deki muhalefetin her geçen gün güçlenmesi ve tek saf halinde İslami söylemlerle kuşanması yeni bir oyunun devereye girmesini sağladı. Nitekim El Hatip liderliğinde kurulan Ulusal Koalisyon gri bölgeyi ortadan kaldırdı. Artık Suriye'de gri alan yok! Siyah ve Beyaz var.
Bu sıralar Suriye muhalefeti kritik bir kararın arifesinde duruyor. Ya batı gözetiminde ve denetiminde kurulan esasında Suriye halkına dayatılan bu koalisyonu tanıyarak batının ve ABD'nin karşısında diz çökecek ya da "Halep Bildirisi"ne yani İslam Devleti kurma anlaşmasına onlarda imza atacak.
Böylesine kritik bir eşikte bulunmamız; manipülasyonlara, iftiralara, karalama kampanyalarına, ikiyüzlü tavırlara da sık sık şahit olacağımız anlamına gelmektedir. Nitekim Milat Gazetesinde İsmail Yaşa’nın kaleminden çıkan bir yazı bu öngörüyü teyit etti. İsmail Yaşa mefhumen şöyle demekte: “Suriye Ulusal Koalisyonu Suriye halkının yegane temsilcisi ve kurtarıcısıdır. Halep’te bir araya gelerek bu koalisyonu tanımadığını ve İslam Devleti kurma kararına vardıklarını beyan edenler Suriye’yi felakete sürükleyen fitne gruplarıdır ve bunlar Suriye halkından destek bulamamışlardır.”
Sayın Yaşa’nın serdettiği fikirler esasında “yanlış bilinç” ürünü bir zihniyeti temsil etmektedir. Dolayısıyla bu zihniyet hakkında yapacağımız eleştirileri Sayın Yaşa kendisine verilmiş bir cevap olarak algılamasın. Aksine eleştirimiz ve nasihatimiz Yaşa’nın şahsına değil bu zihniyetedir.
Öncelikle İslami şahsiyet, nefsiyatı ve akliyatı İslam akidesi üzerine şekillenmiş şahsiyettir. Yani onun duygu ve fikirleri İslam kaynaklıdır. O, hayatta karşılaştığı tüm meselelere İslam’ın bakmasını istediği zaviyeden bakan kimsedir. Yine o her batıl fikri reddeder, onun bünyesinde gayri islami duygu ve fikirler barınamaz. Şimdi Bu tanım ışığında Yaşa’nın köşesinden sarf ettiği cümlelerin analizi yapalım.
· - İslam Devleti iç ve dış siyaseti İslam akidesi üzerine bina edilmiş devlettir. O hem şeran hem de aklen bir zorunluluktur. Zira şeri hükümleri tatbik edip İslam’ı âleme yayacak olan bu devlettir. Bu devlet olmaksızın İslam’a davet şeri ölçülerde gerçekleşemez, bu devlet olmaksızın islamın hayata tatbikinden kaynaklanan somut vakıası hissedilemez, bu devlet olmaksızın işgal edilmiş beldelerimiz işgalden kurtulamaz, bu devlet olmaksızın sömürgeci kafirlerin ümmetin kaynaklarını yağmalaması engellenemez, bu devlet olmaksızın hak batıla üstün gelemez… dolayısıyla islam Devleti Allah Subhanehu ve Tealanın bizden talep ettiği farzların tacı konumundadır. Ayrıca siyaseten bu devletin varlığı uluslararası dengede esamesi okunmayan Müslümanların dünya siyasetinde etkin bir konuma gelmelerinin yegane kaynağıdır. Öyleyse İslam Devleti talebinde bulunmak fitne çıkarmak demek değildir. Bilakis fitnenin ortadan kaldırılması için atılmış bir adımdır.
· -Suriye Ulusal Koalisyonu batının gözetiminde ve öncülüğünde kurulmuş, bu haliyle Suriye halkına dayatılmış bir proje olduğu herkesçe malum iken onu Suriye halkının temsilcisi kabul etmek yaklaşık iki yıldır kanını akıtan Suriye halkına hakaret olduğu gibi Allah’ın “Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin” hitabına da aykırıdır. ABD’nin ve kafir Batının Müslümanların yararına bir adım atacağını düşünmek en hafif tabirle akılsızlıktır. Üstelik tarihten ibret alınmadığının da göstergesidir.
Sanırım Sayın Yaşa meseleye şer’i çerçeveden bakmaktan ziyade “Düşmanımın düşmanı dostumdur” önermesini doğrularcasına pragmatik bir bakış açısını tercih etmekte. Yoksa “Sizin hayır bildiğiniz bir işte şer, şer bildiğiniz bir işte de hayır olabilir. Siz bilmezsiniz Allah bilir.” hitabının Yaşa’nın literatüründe hiç yeri yok mu?
Netice itibariyle duyguları Müslümanlarla birlikte olmasına rağmen aklı batı kültürünün etkisinde olan bazı kardeşlerimiz Suriye meselesine sadece “bir diktatörden kurtulmak” olarak bakmakta ve bu bakış açısıyla dost-düşman tanımlaması yapmakta maalesef. Hal böyle olunca kuzu postuna bürünmüş kurtlarla dans etmekte, kâfir batının karşısında diz çöküp yardım istemekte, “Obama sakın korkma sen bizim yüce efendimizsin” demekte herhangi bir beis görmemekte; hatta bunun reel politiğin olmazsa olmaz koşulu olduğunu söyleme gafletine dahi düşmekteler.
Beyler! Gazete köşelerinden, sırça köşklerden, sanal âlemden, sıcak yataklardan devrimcilik yapma devri kapandı!
Artık meydanlarda “Allah’tan başkasına asla boyun eğmeyiz” diyen, korkularını öldürmüş, yardımı ancak Allah’tan bekleyen Müslümanlar var.
Tarihi okuyanlardan değil tarihi yazanlardan olmak için şu anlamsız korkularınızı artık öldürün!
İsmail Yaşa’nın konuyla alakalı makalesine şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.milatgazetesi.com/Halep-Bildirisi/36734#.UK5PFmfuiZS