Korku Ve Ümit
02 Ocak 2017

Korku Ve Ümit

“Büyük devletiz” demekle “büyük devlet” olunmuyor maalesef! Hele ki geçmişte ihtişamlı bir devletin mirasyedisi haline gelinmiş ise geçmişle övünmek de boşuna. “İştir kişinin aynası lafa bakılmaz” demiş atalarımız bir kere ve noktayı koymuş. Bundan sonra ne deseniz kâr etmez. Bu sözden sonrası “ama”larla başlayan bahanelerdir başkası değil. Bakmayın toplumun hamasi söylemlere alışmış gibi davrandığına, bir uyanırsa hesap sorar adama. Maskeler düştüğünde sözlerin ve pişmanlığın faydası olmaz. Yaşadığımız günler maskelerin düşmeye başladığı günlerdir. Bir yanda havada uçuşan sözler, bir yanda gerçekler. Bir illüzyon ustalığı ile çevrilen entrikalar ve hileler yok olmak üzere. Toplumu bir gün fazladan uyutma çabaları boşuna.

Büyük devlet olmak dünyaya belirli özel bir açıdan bakmayı telkin eden bir ideolojiyi fikirleri ve metoduyla bir bütün olarak sahiplenmekle olur. Bundan gayrısı taklittir. Büyük Devlet taklidi yaparsınız da bunu iç kamuoyu dışında kimse yemez. Çünkü iç kamuoyunu statükocu fikirlerinizle aldatmayı başarmışsınızdır.

İllüzyonda “ustalık” muhatabınızın hilenizi anlamamasıdır. Bunun için muhatabın dikkatini başka yönlere dağıtmanız gerekir. Muhatabınızın hislerini, duyularını başka şeylerle oyaladığınız müddetçe hilenizi gizleyebilirsiniz. Ülkeyi yönetirken de tabi olduğunuz ülkenin çıkarlarını temin etmek ve bağlılığınızı gizlemek adına ülke iç kamuoyunda duygusal atmosferi devamlı yoğun tutmanız gerekir. Duygusal davranan uyanık davranamaz. Duygular aklı örter toplumun afyonu olur.

Belirli bir ideolojiye sahip olmazsanız, gerçekten büyük devlet olmazsanız dünyada ideolojisi olan diğer “büyük devletler”in ya tabi devleti ya da uydu devleti haline gelirsiniz. Bu “büyük devletler” ki yeryüzünde fesadı yayan, “bizler ıslah edicileriz” diyerek kendilerini pazarlayan; yaşlı, kadın, çocuk demeden katliamlar yapan sömürgeci Batı devletleridir.

Onların “büyük devlet” olarak anılmaları dünya siyasetine yön vermelerinden kaynaklanır. Gerçek güçlerini batıl da olsa kapitalizm ideolojisinden alırlar. Sahip oldukları maddi gücü elde etmeye ideolojileri iter. Tabi olan devlette ise yol haritasını belirleyecek bir ideoloji veya kapsamlı bir dünya görüşü olmadığından tabi devletlerin yöneticileri kendinde olmayan güce meftun oldukları için söz konusu “büyük devlet”lere tabi olurlar. Öyle ki; “Büyük bir medeniyetin varisi olmak”la övünüp, başka ülkelerin çıkarlarına alet olurlar.

Artık size biçilen misyon çerçevesinde hareketlere girişir, tabi olunan devletin bölgesel ya da küresel çıkarlarını temin etme telaşına düşersiniz. Bu devletlerin çıkarlarını temin etmek sizi iktidarda tutabilir, bu çıkarları temin etmek uğruna Müslüman halkınızın düşmanlarıyla dost olursunuz ve onların fısıltılarıyla dost ve düşmanlarınızı belirlemeye başlarsınız. Bunun adını da “ülkenin çıkarları bunu gerektiriyor” koyarsınız. Ancak halkınızın geleceğini kumar masasında bozuk para gibi harcamış olursunuz. Durduğunuz pozisyonu halk anlamasın diye zaman zaman tabi olduğunuz devletin çıkarlarını tehdit etmeyecek ve onun izin verdiği kadar çemkirme hakkına da sahipsinizdir. Bu çemkirme de zaten serzenişten öteye gitmez. Hatta tabi olunan devlet sizin alternatifinizi bile gizliden gizliye hazırlar “bir gün hakk vaki olur da projeler akamete uğramasın” diye. Tabi olduğunuz devlete boyun büktüğünüz sürece kendi bekanız açısından sorun olmaz, iktidarınız korunur. Ancak başka “büyük devlet”in etkisi ile veya başka bir nedenle onun çıkarlarına aykırı hareket ederseniz buruşturulmuş bir kâğıt gibi bir kenara atılmanız işten bile değildir. İşte bu tip liderlerin motivasyonu, bir gün daha fazla iktidarda kalmak için büyük bir hırsla koşuşturmak ya da yok olup gitmek.

Kısacası bir Müslümanın Rabbiyle ilişkisinde olduğu gibi korku ve ümit arasında bir yol. Allah boyun bükülmeye en layıkken yaratılmışlara boyun büküp dünyada rezil ve perişanlık, ahirette ise bitmek tükenmek bilmeyen azaba kucak açmak niye?

https://twitter.com/HOzdogan1