Kapitalist iktisat sisteminin temelini “kaynaklar kıt, ihtiyaçlar sınırsız” kaidesi oluşturur. Sınırsız olan insan ihtiyaçlarının karşılanması için mal ve hizmetlerin sürekli artırılması gerektiğini savunur. Hâl böyle olunca ana gaye; bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak değil, ihtiyaçları karşılayacak olan mal ve hizmetleri sürekli çoğaltmaktır. Ana gaye bu olunca ekonomi ile alakalı konulması gereken kuralların da üretimi en üst seviyeye çıkarmakla alakalı olması gerekir.
İktisat sistemini bu temel üzerine bina eden kapitalistler, bireyleri değil insan kitlelerini hedef alırlar. İnsanların tamamının mal ve hizmet tüketmeleri, onları milli üretim kapasitesini sürekli artırmaya sevk eder. Bunun için, milli üretime etki edecek tüm faktörleri incelemek, kapitalist iktisat sisteminin en başlıca konularından birisidir.
“Değer” konusu tam da burada önem kazanmaktadır. “Ekonomik değer (iktisadi değer)” bir mal ve hizmet ile sağlanan faydanın ölçülmesidir. Ekonomik değer konusu, bu bilim dalının başlangıcından beri ekonomistler için bir sorun olmuştur. İlk olarak, bir malın bir birey için değerini tahmin etmeye çalıştılar ve bu tanımı değiştirilebilir mallara kadar genişlettiler. Bu çözümlemelerden “kullanım değeri” ve “değişim değeri” gibi kavramlar gelişti.
Kullanım Değeri (Marjinal fayda): Bir şeyin herhangi bir biriminin değeri onun en son biriminin değeri ile ölçülür. Yani Marjinal fayda ile. Çünkü bir mal tüketildikçe onun sağlayacağı fayda gitgide azalmaktadır, dolayısıyla onun kullanım değeri en son tüketilen ile ölçülmelidir. Örnek verecek olursak; 10 adet bisküvi tüketildiği zaman son tüketilen bisküvinin sağladığı faydaya marjinal fayda denir. Fayda, üreticilerin maliyetlerine ya da tüketicilerin taleplerine göre değil, arz ve talep dengesine göre belirlenmelidir. Esasında kafa karıştırıcı bu ifadeler hangi malların ekonomik mal olup olmadığını belirlemek için kullanılan yöntemlerdir.
Ekonomiyi ilgilendiren mallar ekonomik mallardır. Üretimi için emek harcanan, belirli bir fiyatı olan ve yeryüzünde kıt miktarda bulunan, bu nedenle ekonomik olarak kullanılması gereken mallara “ekonomik mal” denir. Örneğin; otomobil, ev, ekmek, kalem, bilgisayar vb. mallar, ekonomik maldır. Bir de serbest mallar vardır ki bu iktisat sisteminin konusu değildir. “Serbest mallar”, doğada serbestçe ve bol miktarda bulunan, sahip olmak için herhangi bir bedel ödenmesine ya da çaba harcanmasına gerek olmayan mallardır. Örnek olarak, hava, gün ışığı verilebilir. Doğada bulunan su, serbest maldır ancak onun kaynaktan çıkarılıp şişelenmesi ile olan yeni şekli ekonomik bir mal olur.
Değişim Değeri: Bir malın başka bir mala olan değişim değerini ifade etmektedir. İlk zamanlarda malların karşılıklı takas edilmesi ile belirlenirken günümüzde ise bu değer para ile belirlenmektedir. Bir şeyin paraya olan değişim oranına da “fiyat” denilmektedir. Dolayısıyla “değişim değeri” ile “fiyat” arasında fark bulunmakta olup bu yüzden malların fiyatları artıp azalma eğilimi gösterir. Bunun yanında ise aynı anda malların birbirlerine göre değişim değerlerinin düşmesi veya yükselmesi imkânsız bir şeydir. Aynı şekilde malların, değişim değerinde bir farklılık olmadan fiyatları değişebilir. Buna bağlı olarak da bir malın fiyatı o malın değerlerinden biri hâline gelir. Diğer bir deyişle; o malın yalnızca paraya oranla değeri olur. Fiyat değerlerden biri olduğu sürece onun, bir şeyin yararlı olup olmamasını ve bir şeyin fayda derecesini belirlemesi de doğaldır. Bu durumda da toplumun belirli mal veya hizmete belli bir fiyatla talepte bulunması hâlinde mal ve hizmetler verimli ve yararlı sayılmaktadır.
Bu mal veya hizmetin ne derecede faydalı olduğunun ölçüsü, tüketici kitlenin çoğunun bu şeye sahip olabilmek için ödemeyi kabul etmeye hazır oldukları fiyattır. Bu mal ve hizmetler ister tarım, ister sanayi ürünü olsun isterse bir tüccarın, doktorun veya bir mühendisin hizmeti olsun fark etmez.
Dolayısıyla kapitalistler nezdinde, karşılığında ödenmeye hazır bir tutar bulunan şey değerli, faydalı görülmekte; bu şeyin toplumda açtığı zarar, dejenerasyon ya da ifsat göz ardı edilmektedir. Günümüz dünyasının içinde bulunduğu bozulmuşluğun başat unsurlardan biri de işte kapitalizmin faydaya yönelik bu bozuk bakışıdır.
Velhasıl, kapitalist iktisat sistemi etüt edilip derinlemesine incelendiği vakit, çürük ve tutarsız bir sistem olduğunu görmek hiç de zor değildir. İktisat sisteminin temelini oluşturan “kaynaklar kıt, ihtiyaçlar sınırsız” kaidesi sistemin bozuk bir zemine bina edildiğini göstermektedir. Üretim, tüketim, değer ve fiyat kavramlarında izlenen yol, servetin yanlış kullanılmasına ve heba edilmesine neden olmaktadır. Bireylerin tek tek ihtiyaçlarını karşılamak yerine kitleler hâlinde tüketime sevk edilmesi, tüketim çılgınlığı ve endüstriyel atık meselelerini de beraberinde getirmektedir. İşte bu kısır döngü ile kapitalist ideoloji ve onun iktisat sistemi, hem servetleri hem de hayatları yok etmektedir.
___
#KapitalizmÇöktüÇözümİslam