İncirliğin Kapanması Şer’an Vacip Aklen Zaruri
Malum olduğu üzere Türkiye siyasetinde yöneticiler ABD ile bir takım açmazlara girdiğinde konu bir şekilde İncirlik üssü meselesine gelmekte. Tıpkı son günlerde yaşanan gelişmelerde olduğu gibi. Koltukları, biatli oldukları güçlerin elleriyle tahkim edilen liderler, maalesef her gün yeni bir söz ustalığıyla ümmeti aldatmanın hesabı içindeler. Ne acıdır ki bu anlayış, onların siyasetlerinin de vazgeçilmezi olmuştur!
Elbette bu hastalıklı anlayış, bu coğrafyadaki belli ülkelere özgü olmadığı gibi belli liderlere de has değildir. İstisnasız İslâm topraklarındaki ülkelerin ve bu ülkeleri idare eden yöneticilerin tamamında bu zihniyet mevcuttur.
Halbuki Allah Rasulü *SallAllahu Aleyhi ve Sellem’*in, مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا “Bizi aldatan bizden değildir!” hükmü gözlerinin önünde olmasına rağmen buna cüret ediliyor olması gerçekten üzücüdür.
Türkiye’nin NATO’ya üye olmak için yoğun çaba sarf ettiği dönemde tamamen ABD mühendislik çalışmalarıyla inşa edilen İncirlik üssü, 1954 yılından bu yana Amerika tarafından İslâm coğrafyasına yapılan hemen hemen tüm operasyon ve harekâtlarda kullanılmıştır. Her ne kadar üssün, “NATO savunma planları doğrultusunda kullanılmak üzere tesis edildiği” vurgulansa da “NATO = ABD” olduğu gerçeği herkesin malumudur. Amerika’nın, dünyada kullandığı en aktif üslerden biri olan İncirlik üssünün kapatılması konusu, iç siyasette yöneticilerin zaman zaman kullandıkları bir politik malzeme de olmuştur. Lakin bu hiçbir zaman sözden öteye giden bir icraata dönüşememiştir.
Öyle ki 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra 1975 yılında ABD’nin silah ambargosuna karşılık Türkiye’de ABD’nin kullandığı bazı üsler, geçici olarak kapatılmasına rağmen İncirlik, NATO bünyesinde açık kalmıştır. Soğuk Savaş dönemi boyunca SSCB’ne karşı istihbarat ve keşif amaçlı kullanılan üs, operasyonel anlamda ise daima Müslümanlara karşı kullanılmıştır.
65 yıl önce terör devleti ABD’yi bu topraklarda İncirlik üssü ile meşrulaştıran bugünkü yöneticilerin selefleri, yıllar içinde bu terör devletine daha fazla alan açarak adeta birbirleriyle şerde yarıştılar. Sonuçta İncirlik, 1958’de Lübnan’ın bombalanmasında, 1970’te Ürdün’e silah sevkiyatında, 1967-73 yılları arasında Arap-Yahudi varlığı savaşında lojistik destek ve acil inişlerde kullanıldı. Birinci Körfez Savaşı’nda Amerika birliklerine hava desteği sağlamada, 2003’teki Irak işgalinde lojistik destek sağlamada ve yine Suriye’de özellikle boyun eğmeyen muhaliflere karşı “İŞİD” adı altında İncirlik üssünden kalkan uçaklar Müslümanlara ölüm kustu.
Hâlbuki Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem, اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ : لاَ يَظْلِمُهُ وَ لاَ يُسْلِمُهُ “Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez.” buyurmuştu.
Basiretsiz yöneticilerin elleriyle Müslümanların beldelerinde inşa edilen askerî üsler, kâfirlerin hizmetine verilerek maalesef yüzbinlerce Müslüman’ın katledilmesine, yaralanmasına, göç etmelerine sebebiyet verilmektedir ki bu durum Şer’an, bu zulüm üssünden kâfirlerin derhal def edilmesini vacip kılmaktadır. Aklen ise bu üslerin ümmete verdiği zararlar gören gözler için apaçık ortadadır; zulme bir an evvel son verilmeli, sömürgeci kâfirlerin mızrak ucu mesabesindeki üslerden necis kâfirler vakit kaybetmeksizin defedilmelidir. Zira bu durum akledenler için zaruret arz etmektedir.
Lakin bu gerçekler hangi yöneticinin umurunda ki… Yeri geldiğinde kullanılan “İncirlik üssünü kapatırız!” söylemi, hakikatten uzak bir duygu/algı yönetme operasyonudur. Nitekim gerek Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, gerekse de 18 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti icraatlarıyla ülke toprakları, limanları neredeyse ABD’nin yarı işgali durumuna getirilmiştir. 2012 yılında Malatya/Küreciği ABD’nin hizmetine verenlerin İncirlik’in kapatılmasından bahsetmesi gerçekten garip.
Her açıklamada Türkiye’yi NATO toprağı olarak gören bakanların, liderlerin bu üslerin kapatılabileceğinden bahsetmeleri toplumun aklıyla alay etmek değil midir? ABD’yi dost ve müttefik olarak görüp NATO ortaklığına vurgu yapıp sonra da “gerekirse kapatırız” demek sözün altında kalmaktır. Tıpkı daha önce sözlerinin altında kalmalarına rağmen bundan utanıp sıkılmadıkları gibi.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
“Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz.” [Saf 2]
ABD ile birlikte her türlü askerî, iktisadi ilişkinin içinde hareket ederken üslerin kapatılmasından bahsetmek dürüstlükle bağdaşmasa gerek. Bu olsa olsa gerçeklerin açık bir şekilde çarpıtılmasıdır. Kaldı ki her sözün arasında NATO ortaklığından dem vurmak, “halkım, sizi aldatıyorum!” demek değil midir? Gerek AK Parti iktidarlarından önceki dönemlerde gerekse de mevcut durumda, ABD ve Batılı kâfirlerin emrine verilen bu üslerden kalkan uçakların binlerce Müslümanı katletmesine, zulme uğratmasına rağmen bu üsleri kapatmayan hükümet cenahı, Ermeni tasarısının tanınmasıyla mı gerçekten buraları kapatacak?
NATO’dan ayrılmayı göze alamayan hatta “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” diyen Macron’a Trump’tan daha ateşli bir şekilde karşılık veren Erdoğan, NATO toprağını ABD’ye nasıl kapatacaktır, anlamış değilim.
Toplumu idare etme vazifesini üzerine alan yöneticilerde bulunması gereken en temel özellik cesaret olması gerekir ki bunun sonucunda sözü kısa, icraatı hızlı olsun. Maalesef Müslümanların başındaki yöneticiler, uyguladıkları bozuk düzenin cinsinden bir karakter kazanmış oluyorlar ki sözleri uzadıkça uzuyor, lakin icraatları görünmüyor. Hem kâfirlerin yaptığından yakınırlar hem de onlarla her türlü işbirliğini yaparlar. Hem “halkın ne dediğine bakarız” derler, hem de halka rağmen kâfir Amerika’ya üslerini kapatamazlar.
Ticari ilişkileri din, ırz, kan ve canların önünde tutan hiçbir düzen ve yönetici dürüst ve samimi olamaz. Tıpkı bugün İslâm coğrafyasındaki yöneticilerin olduğu gibi. Allah’ın yönetim hakkını sırtının arkasına atanlar, insanın canını, şerefini zaten düşünemez. Allah’tan değil de Amerika’dan, güçten korkanlar, bırakın onların siyasetlerini bozmayı bunu akıllarının ucundan dahi geçiremezler.
“Gerekirse” söz kalabalığını bırakın. Amerika’yı bu topraklardan kovmak, onlarla işbirliğini sonlandırmak için bir değil binlerce şer’î ve akli sebep varken hâlâ “gerekirse kapatırız!” demek açık bir aldatmadır.
Son olarak şunu belirtelim ki elbette insanlığa nur olacak Allah’ın hükmünü icra edecek Hilâfet nizamı yeryüzünü aydınlatacaktır. İşte o vakit kâfirler daha Halifelerin sözlerini duymadan yaptıklarını görecekler. O zaman bırakın kâfirlerin bu topraklarda bir, iki üssünün kapatılma mevzusunu, tamamı İslâm coğrafyasından temizlenene dek onlar eman nedir bilmeyecekler.
Bu, Allah’ın hükmünü önceleyen, Allah’tan başka hiçbir güce boyun eğmeyen adam gibi adamların elleriyle gerçekleşecektir biiznillah…