Mart 2011'de Suriye halkı asla geri dönmeyecekleri bir yola çıktılar.
Mart 2011'de Suriye halkı çocuklara dahi tahammül edemeyen bir zalimi baş aşağı indirmek için devrim yoluna koyuldular.
Kalkış durağı Deraa'nın camileriydi ama yola çıkmak hiçte kolay değildi. Bedel istiyordu bu kutlu devrim yolculuğu. Analar ciğerparelerini, yavrularını bu yol için feda ettiler.
Zalim ve katil rejim acımasızca saldırdı bu kervanın en yiğit gençlerine. Katletti, İşkence etti, tutuklattı ve aşağılamaya çalıştı...
Ama yolcu komadan çıkmıştı ve gideceği yere hedefine kilitlenmişti bir kere. Eğilmedi, kendini tahkir etmedi, geriye dönüp bakmadı bile ve ihanet etmedi kardeşlerine.
Ve bu günden sonra ancak Rabbine secde edeceğine söz verdi alnı secdeye hiç değmemiş yürekler. Katil Esed'in resimleri artık bu yiğit yolcuların ayaklarının altındaydı.
Son yüzyılın en kararlı, en görkemli, en yürekli ve en duygulu yolculuğuydu bu.
Sonra Suriye'nin tüm şehirlerini dolaşmaya ve devrim yolcularını toplamaya başladılar.
Her şehirden devrim yolcuları bir daha inmemek üzere biniyorlardı bu trene. Yolda inenler elbet olacaktı, ama onların yerine binenler daha çoktu.
Liderlerini de seçtiler, "Ebedi liderimiz Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem" diyerek.
Yollar meşakkatliydi, zorluk ve sıkıntılarla imtihan başlamıştı. Ne zor şehirlerden geçtiler. Ne gedikler aştılar.
2012 Mart ayının 25'i bir Cuma günüydü. "Hula" katliamı bu yolculuğun en ağır geçilen ilk imtihanıydı. Kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden yüzlerde Müslüman zalim rejimin eli kanlı şebbihaları tarafından katledildi. Yaralı olanları hastanelerden kaçırarak şehit ettiler.
2012 Temmuz ayının 12'si, bu kez Tireymse'de helikopter ve tanklarla bir şehir harabeye çevrildi. Şehre giren şebbihalar ele geçirdikleri Müslümanları şehir meydanında idam ettiler.
Daha neler neler gördü bu devrim yolunda Müslümanlar.
Halep Üniversitesinde şehit edilen gencecik yiğitler...
Şam'ın Cedide Artuz mahallesinde katledilen muhlis gençler ve Rus marka askeri araçların kuyruklarına bağlanarak şehri turlayan şehit bedenleri...
Banyas'ta bir sabah acımasız ölüm timlerini karşısında gören masum çocuklar...
Kusayr'da kurtlar ve çıyanların pususuna düşen siviller...
Şam'ın Guta bölgesinde kimyasal soluyarak yanan ciğerler... Ve daha neler neler...
Duraklarda durup yeni yolcular alan, inenlere de gönülsüzde olsa müsaade eden bu devrim treninin yolcularının varacağı son durak aslında belli. Ya Şahadet, yada Hilafet...
Ancak başka bir tren yola çıkmış. İhanet treni... Adı Cenevre Ekpiresi-II
Yolcuları kimler mi? Başta Amerika, Rusya, İsrail, BM ve katil Esed rejimine arka çıkan İran, körfez ülkeleri, Türkiye ve diğerleri...
Bunlar yola çıkmış İslami Devrim yolculuğunun son durağa varmasını hiç mi hiç istemiyorlar. Bunlar Şam topraklarında filizlenen İslamî çekirdeği kökünden kazımak istiyorlar.
Hele içlerinde birisi var ki; Şam topraklarındaki çocuklarımızı, bacılarımızı, yaşlılarınızı katletmek üzere paralı askerlerini ve kiralık katillerini göndermesi için Amerika'dan izin alıyor. Kim mi? Tabi ki İran.
Evet doğru duydunuz Amerika İran'a katletmesi için izin veriyor. Çünkü bu ihanet treninin makinisti Amerika dır. Lakin bu Amerika, treni Cenevre'ye götürmeyi bırakın, itekleyip sürüklemekten dahi acizdir.
Bu Amerika bir çok kez Suriye halkını ve devrim liderlerini kandırmaya, yanına almaya, etkilemeye çalıştıysa da Şam ehlinin basireti, kararlılığı ve azmi karşısında hüsrana uğradı.
Bu ihanet treni kaç kez ray değiştirdi inanın saymakla bitmez. Konsey, Koalisyon, Operasyonel Mekanizma, Geçici hükümet, Askeri konsey ve daha neler neler... Hepsi hüsran. Türkiye, Katar, Ürdün, Suudi Arabistan, Lübnan, Hizbullah ve İran... Hepsi fiyasko...
Şimdi belki tüm ceht ve gayretlerini kullanarak bir kez daha deniyorlar. İhanet içerisinde olan devletleri ve yöneticilerini Cenevre-II'ye çağırıyorlar. Zalim ve katil rejim'in temsilcilerini de Cenevre II'ye çağırıyorlar. En önemlisi ihanette zirvede ve katletmede sınır tanımayan İran'ı da Cenevre-II'ye çağırıyorlar.
Birde Devrim treninin yolcularından kafası karışık olanları çağırıyorlar. Yani bir mana da İhanete zorluyorlar.
Amaç zalim rejimin kalıntıları ile devam etmek...
O halde bizim de Türkiye'den bu konu ile ilgili söyleyecek bir sözümüz olmayacak mı? Tabi ki olacak. Tüm cemaatlere, alimlere, kanaat önderlerine, STKlara ve Derneklere yönelik...
Cenevre-II Konferansı, Suriye’deki İslamî devrime karşı kurulmuş büyük bir tuzaktır, Allah’a, Rasulü’ne, yarım milyonu aşan ve gittikçe artan şehitlerin kanlarına ihanettir. Cenevre -II'ye katılmak ve bunun için Batı ile görüşme ve toplantılar yapmak, ümmetin Şam devrimini çalmaktır.
O halde Şam halkının imdadına koşalım, (يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنصَارَ اللَّهِ) “Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun” emrine icabet edelim ki Nebîmiz, Efendimizin -SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in (ثُمَّ تكونُ خلافةٌ على منهاجِ النُّبُوَّةِ) “Sonra da Nübüvvet minhacı üzere (Raşidî) Hilafet olacaktır.” müjdesine nail olalım.
O halde hep birlikte Cenevre2ihanettir diyelim ki, kafirlerin ve hainlerin kirli elleri bulaşmasın temiz devrime. Bu tertemiz İslami devrim lekelenmesin.