Bu günlerde sosyal medyada başlayan birçok kişinin iştirak ettiği yeni bir akım var: “How is Started?/How it’s Going?” yani “Nasıl Başladı?/Nasıl Gidiyor?”
Bir olay, durum, yer ve kişilerin öncesi ve sonrasını gösteren bir akım.
Peki, biz Müslümanlar için nasıl başladı, nasıl gidiyor? Projeksiyonu kendi içimize tutup başımızı kumdan çıkararak öncemiz ve sonramız hakkında ne diyebiliriz?
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Hira mağarasında ona inen vahiyden ve ardından gelen kalk ve uyar emrinden sonra dini dört duvar arasından çıkartarak vahyin mesajını dünyanın dört bir tarafına yaydı. Günümüzde ise dünyanın dört bir tarafına hükmeden, egemen güç olan din; dört duvar arasına sıkıştırılmaya, ibadetlerden müteşekkil “ritüel dini” hâline getirilmeye çalışılıyor. Devletlere hükmeden bir din iken devletlerin tekelinde bir istismar aracı hâline dönüşen din, kamusal alanın dışına itilerek sekülerizmin kafesinde mahkûm edilmiş durumda. Laiklik bir deli elbisesi gibi zorla giydirilerek Müslümanlar benliklerinden, değerlerinden kopartılmış durumdalar.
Önceleri kâfirlere had bildiren devlet iken kâfirlerden medet umar hâle geldik. Halife Mutasım bir bacımızın örtüsüne el uzatıldığı zaman orduları seferber ederken bugün kâfirler, okyanuslar ötesinden gelip Müslüman bacılarımızın ırzlarına geçiyorlar. İslâm beldelerinde Batı’ya kölelik eden yöneticiler eliyle başörtüsü yasaklanıyor. Halife Abdulhamid yayınladığı tek bir ültimatom ile Fransa’nın genelinde Peygamber efendimize karşı sergilenecek hakaretamiz piyesi kaldırtırken bugün Fransa’da Peygamber efendimize karşı karikatürler çiziliyor. Günümüz yöneticileri bırakın buna engel olmayı gidip onlarla omuz omuza yürüyebiliyorlar. BM gibi her zaman için kâfirlerin maslahatını düşünen, Müslümanların evini yıkıp çadıra çeviren kâfirler topluluğundan her defasından medet uman, çare, çözüm bekleyen yöneticiler mevcut.
Milliyetçilik, ırkçılık, kavmiyetçilik cahiliye âdeti olduğu ve İslâm tüm inananları kardeş kıldığı hâlde ümmetten ulusa geçiş projesiyle Müslümanlar ayrıştırıldı. Etnik kimlikler temelinde ulus devletler inşa edildi. “Irkların üstünlüğü” teraneleri ile Türklük, Kürtlük ve Araplık temelinde yapılan ayrışma ile Müslümanlar birbirlerine düşman ilan edildi. Kâfirler kendi sınırları arasında güller dikerken Müslümanlar arasında mayınlar döşediler. Irkçılık ile Müslümanlar birbirlerine kırdırıldı, onlar da kendi egemenliklerini sağladılar.
Önceden saraylar yoktu ama “Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu” diyen yöneticiler vardı. Ömerleri yetiştiren, var eden İslâm ruhu vardı. Şimdi laik demokratik cumhuriyet bataklığında Ömerler arayan yöneticiler var. Ömer, kendisini tanımayan yaşlı kadına sırtında un çuvalı taşırken şimdi kendisini tanımayan esnafın dükkânını kapatan yöneticiler var.
Önceleri yöneticileri muhasebe eden, Allah’tan hakkıyla korkan âlimler vardı. “İslâm dışına çıkarsan İslâm’ın dışında bir şeyle hükmedersen bizimle seni bağlayan bağ kopar, kılıçlarımızla seni düzeltiriz.” diyen yiğitler vardı. Şimdi ise kendi maslahatlarını ve kendi nefislerini koruma adına konjonktürel davranan, hakkı eğip büken, ketmeden, saraylara dalkavukluk eden silik kişilikler var.
İslâm, kadını onu korunması gereken bir değer, birey olarak vasfederken bugün demokratik kanunlar ile özgürleştirilmiş, Batı’ya öykünen modern kadın figürü ile kadınlarımız, kızlarımız adeta metalaştırılıyor. İslâm, fuhşu yasaklayıp ağır müeyyideler getirirken bugün 17 yaşında evlenenler hapse atılıyor fakat öte yandan devletin özel vesika çıkardığı, vergi aldığı yerlerde fuhuş serbest olarak yapılmaktadır.
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Veda Hutbesi’nde “Faizin her çeşidi kesinlikle haramdır, kaldırılmıştır” dendiği hâlde bugün neredeyse faizin girmediği yer kalmadı. Devlet yılda 180 milyar dolar ödüyor. Faiz Allah’a ve Rasulü’ne karşı savaş açmak iken bankalar “Hoş geldin faizi” kampanyaları düzenliyor.
İçki ve kumar hakkında; [يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ] “Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve şans için çektiğiniz fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah’ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”[Maide 90-91] ayetleri indiğinde münadi, “Haberiniz olsun ki, içki haram kılınmıştır!” diyerek Medine sokaklarında seslendiğinde içkiler, yerlere dökülmüştü. Bugün vahiy yine aynı nidada bulunduğu hâlde her köşe başında içki satılıyor. Kumar, devlet eliyle cazibeli kılınıp onlarca surette oynatılıyor.
Önceleri ilim tahsil etmek isteyen gayrimüslimler, İslâm şehirlerine akın ederken bugün Müslüman bireyler, “beyin göçü” adı altında İslâm beldelerinden Batı’ya akın etmekteler.
Önceleri zekât dağıtılacak kimse yokken şimdi çöpten ekmek toplayan insanlar var. Geçim sıkıntısından dolayı siyanür içip intihar edenler var.
Gençlerimiz 19 yaşında İslâm ordularında komutanlık yaparken şimdi ise uyuşturucu bataklığında yok olmaktalar.
Evet, “Nasıl başladık, nasıl gidiyoruz?”… Bu listeyi olabildiğince uzatabiliriz. Genel manzaraya baktığımızda pek de iyi gittiğimiz söylenemez. Fakat bu gidişatı değiştirmemiz mümkün. İmam Mâlik, ne güzel demiş; “Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa sonra gelenleri de ancak aynı şey ile ıslah olacaktır.”
Evet, yapmamız gereken Hablullah’a tekrardan sımsıkı sarılmak. Modern tağuti idollerden, saptırıcı liderlerden yüz çevirip “usvetün hasane” olan Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in örnekliğinde, menhecinde bir hayat inşa etme iradesini ortaya koymak.
Bataklıkta gül yetiştirmek için çırpınmak beyhude. Laik demokratik küfri rejimlerde İslâmi bir hayat mümkün değil. İslâm’ın güzelliklerine kavuşabilmek için öncelikle İslâmi bir yönetime sahip olmak gerekir. Şeytandan hidayet beklenilmeyeceği gibi küfri düzenlerden de adalet, refah, huzur ve mutluluk beklenilmez!
[يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَٓا اِلَى الْمَد۪ينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْاَعَزُّ مِنْهَا الْاَذَلَّۜ وَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِه۪ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَلٰكِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ۟] “Asıl güç ve izzet Allah’ındır, Rasulü’nündür, Müminlerindir; fakat münafıklar bunu bilmezler!” [Munafikun 8]
___
#DünyaHilafeteMuhtaç