Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Almanya’da yapacağı konferansın Alman makamları tarafından iptal edilmesine tepkiler, hem Hükümet hem de Cumhurbaşkanı nezdinde sürerken, Türkiye’de Hilâfet’in kaldırılmasının yıldönümü olan 3 Mart nedeniyle yapılmak istenen “Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç” başlıklı konferans da İstanbul Bayrampaşa Kaymakamlığı tarafından iptal edildi.
Gerekçeleri farklı olsa da, yapılacak iş açısından bakıldığında Almanya’nın yaptığının bir benzerini Türkiye yapmıştır. Türkiye halkı, Müslüman bir halktır. Bu sebeple iptal edilen bu İstanbul konferansının konusu da Türkiye Müslümanlarını çok yakından ilgilendirdiği gibi İslam âlemini de aynı sebeplerden dolayı yakinen ilgilendiriyordu.
“Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç”… Bu başlıktan da anlaşılacağı üzere konu, 3 Mart 1924’ün yıldönümünde bu tarihten sonra kaybedilenleri hatırlamak ve bugün Hilafet’e olan ihtiyacı konuşmak…
Müslümanlar zaviyesinden 3 Mart 1924, asalarının kırıldığı, koruyucu kalkanın parçalandığı kara bir gündür. Zira Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem;
إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ
“Gerçekten de İmam (Halife), bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Müslim] buyurdu.
Hilâfet’in ilgasından sonra İslam dünyası fikirsel ve bedensel olarak parçalanmış, sömürgeci Batılılar Ortadoğu’yu kaos, işgal, savaş ve sefalete sürüklemişken; İslam Ümmetini içinde bulunduğu bu durumdan çıkartacak Hilafet gibi hayati öneme sahip bir mesele hakkında, Müslümanlar konuşmayacak da kim konuşacak? Kaldı ki Hilâfet, Türkiye’de kaldırıldı. Hilâfet’in burada konuşulmasından, tartışılmasından daha doğal ne olabilir ki… Oysa Türkiye’de, Müslüman toplumun ahlakî yapısını tehdit eden her konuda konuşulmasını, konferans ve panel yapılasını Ak Parti hükümeti “özgürlük” adına desteklemiştir. Yasak, sadece İslam’ın yönetimini konu edinen Hilâfet’e yönelik işletiliyor. Hilâfet konuşulamaz, tartışılamaz; Müslümanlar bu konuda bilgi edinemez.
5 Mart’ta yapılacak olan “Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç” konferansı için İstanbul’da bir kültür merkezinde yer tutulmuş, tarihi belirlenmiş, toplum tarafından tanınan konuşmacıları duyurulmuş ve halk açık olarak bu konferansın yapılacağı ilan edilmişti. Konferansı engellemeye yönelik CHP ve “Paralel” medyanın baskılarına boyun eğen Ak Parti Hükümeti ise, konferansı iptal ederek Müslümanların maslahatlarını gözetmekten ziyade kolay olanı tercih etti.
Konferans ile ilgili konuları konuşmak üzere 3 Mart Cuma günü Emniyet müdürlüğüne davet edilen ve ifadesine başvurulan Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar ve beraberinde bulunan Sayın Osman Yıldız’ı Emniyet birimleri ortada hiçbir gerekçe yokken gözaltına aldılar. Aynı gün Emniyet’e gelerek kendileriyle görüşmek isteyen ailelerine ise zorluk çıkarılmış, tutuldukları yer hakkında farklı farklı adresler verilerek aileler, oradan oraya çaresizce koşuşturulmuştur. Nihayetinde gece 23.00 sularında ancak ulaşılabilmiş ve giyecek gibi birtakım ihtiyaçları giderilmiştir.
Aileleri, sevenleri ve takipçileri, Cumartesi ve Pazar gününü gözaltında geçiren Mahmut Kar ve Osman Yıldız’a destek olmak amacıyla 6 Mart Pazartesi günü saat 16.00’da tutuldukları İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde toplanmışlar ve salıverilmelerini talep etmişlerdi. Hiçbir taşkınlık, saldırı ve eylemde bulunmamalarına rağmen ikinci bir hukuksuz uygulama ile içerisinde kadınlar, çocuklar ve yaşlıların da olduğu yaklaşık 300 Müslüman Emniyet birimleri tarafından toplu bir şekilde gözaltına alınmıştı. Zulüm üstüne zulüm. Hiçbir sebebe dayanmayan bu #300gözaltı, kadın, çocuk ve yaşlıların bırakılmasıyla 163’e sağlık kontrolleri ve kimlik tespitlerinden sonra gece yarılarında da 160’ının bırakılmasıyla 3’e düştü. Mahmut Kar, Osman Yıldız ve diğer 3 kişi ile gözaltında haksızca tutulan kişi sayısı ise 5.
Kardeşlerine destek için gelen Müslümanlar vakarlı bir şekilde, hiçbir şeye zarar vermeden Müslümana yakışır şekilde dik duruş sergilediler. Emniyet’in “dağılın tutuklarız”, tehditlerine aldırış etmeden, Müslüman hukukunu gözeterek kardeşlerine destek olmak adına gözaltına alınmalarına da aldırış etmediler. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ، “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu teslim etmez.”* buyurdu.
Zira bu ülkede birtakım protestoların, yürüyüşlerin nasıl yapıldığına hep birlikte şahit olduk. Hatırlayın! Gezi Parkı eylemlerinde taş taş üstünde bırakılmamış, duraklar yıkılmış ve otobüsler ateşe verilmişti. Kaldırım taşları sökülerek dükkânların camları kırılmış, ATM’ler yağmalanmıştı. Ölen ve yaralanan onlarca insan olmuştu.
Bunları tekrar hatırlatıyorum ki Müslümanların kutlu yolculukları, izzetli amelleri, saygıdeğer destekleri suistimal edilerek ‘reel politiğe’ ve ‘konjonktür’e’ kurban edilmesin. Bunu kullanmak isteyen ‘marjinaller’ olacaktır. Bilinmeli ki Hilâfet konferansı, önemine binaen ümmete hatırlatmak, önemini vurgulamak adına her yıl yapılan bir programdır. Hiç kimse arkasında kasıt aramaya, beyhude bir çabaya girmesin.
Şu husus açıkça bilinmelidir ki, Nisan ayında yapılacak olan referandum sonucunda ne çıkarsa çıksın -ister Amerikancı Başkanlık sistemi veyahut İngilizci Parlamenter sistem-, çıkan sonuç asla Müslümanların sorunlarına çözüm olmayacaktır. İşte izin verilse idi “Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç” konferansı da buraya ışık tutacaktı. Son tahlilde görülen o ki, gerçeklerin konuşulmasından korkan ‘Demokratik laik’ rejim savunucuları buna engel olmak için bütün yolları kullandılar.
Bu hukuksuz uygulamalar bizlere, Cumhuriyet’in devrim yasalarını, darağaçlarını, ‘**28 Şubat’**ı tekrar hatırlattı. Canavar ölmemiştir. Müslümanlara uygulanan “düşman hukuk anlayışı” tekrar tekrar dayatılıyor. Yargı ve Emniyet raporlarıyla sabit olmasına rağmen, hiçbir cebir ve şiddetin olmadığı/olmayacağı bir yerde, yargıçlar tarafından bir takım suçlar isnat edilerek Müslümanların yargılanmaları ve bu yargılamaların sonucunda onlarca yıl ceza almaları sağlanmaktadır.
Bilinmelidir ki bu cezalar, Müslümanları İslam’a sahip çıkmaktan alıkoymaz ancak bu cezayı verenlerin zulüm ve azabını artırır; Laik rejimlerin de ömrünü kısaltır.
Yine bilinmelidir ki Hilâfet, Müslümanların ölüm-kalım meselesi, ‘var olma’ mücadelesidir. Kapitalizm’in, Müslümanlara yaşattığı zulüm yüzyılı sona yaklaştı. İnsanlığın adalet ve layık oldukları hakları alacakları günlerle yeniden tanışma zamanı gelmiştir. Bunu sağlayacak yegâne nizam, Hilâfet’tir.
Ey Müslümanların başındaki yöneticiler! Hatırlayın ve unutmayın! Sizin dostunuz ancak Allah, Rasulü ve Mü’minlerdir. Ne Amerika sizin dostunuzdur, ne İngiltere, ne de Kemalist zümre!
Hilâfet ise Allah’ın vaadi, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi, inananların yaşam mücadelesidir.
Mutlaka gerçekleşecek olan bu vaad yakındır; belki yarın, belki yarından da yakın…
NOT: Bu makale vesilesiyle, gözaltına alınan kardeşlerimize geçmiş olsun diyor, 7 gündür gözaltında tutulan Mahmut Kar ve arkadaşlarının da bir an evvel serbest bırakılmalarını talep ediyorum. Rabbim yardımcıları olsun.