Hilafet’e Karşı Hazımsızlık Neden?
07 Mart 2015

Hilafet’e Karşı Hazımsızlık Neden?

3 Mart 2015 Salı günü, İstanbul Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezinde Köklü Değişim’in organizatörlüğünde “Demokratik Başkanlık Modeli mi? Raşid-i Hilafet mi” konulu bir konferans gerçekleştirdik. Bu konferansın yapılmasının üç önemli nedeni vardı.

Birincisi, bu konferansın Hilafet’in kaldırıldığı 3 Mart 1924 tarihinin 92. sene-i devriyesinde İstanbul’da yapılıyor olmasıydı. Hilafet’in İstanbul’da kaldırılmasından bu güne, Müslümanların zihinlerinden silinen 3 Mart tarihini biz tekrar zuhura kavuşturduk. 3 Mart’ın Müslümanlar için kara bir gün olduğunu söyledik. 3 Mart 1924 günü kâfirlerin eliyle ve bazı yerli işbirlikçi hainlerinde yardımıyla Müslümanların elinden dinlerinin nasıl koparılıp alındığını söyledik. Hilafet’in kaldırılmasının üzerine bu laik ve köhne Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğunu söyledik. Birinci önem buydu. Hilafet’in kaldırıldığı 3 Mart gününü Müslümanlara hatırlatmak ve ihaneti ifşa etmek.

İkinci neden, bu konferansın Türkiye’de tamda Başkanlık modeli tartışmalarının yoğun olduğu bir dönemde yapılıyor olmasıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamenter sisteminin artık eskimiş olduğunu herkes görüyor, yerine yeni bir modelin gelmesi gerektiği dillendiriliyordu. İşte biz tamda bu zamanda Başkanlık modelinin aldatmaca olduğunu, diğeri (parlamenter) gibi batıl olduğunu, Amerikan patentli bir model olduğunu, çürümüş rejimi adeta kurtarma operasyonu olduğunu söyledik. Ve sorduk “Demokratik Başkanlık Modeli mi? Raşid-i Hilafet mi?

Evet, Türkiye’de sağcısı solcusu, muhafazakârı İslamcısı, hiç kimsenin yapamadığı, yapmadığı bir şeyi yaptık. Başkanlık modeline karşı real alternatif bir sistem bir yönetim sunduk. Ulusalcılar ve sol fraksiyon, başkanlık modeline alternatif olarak ayakta durmakta zorlanan laik parlamenter rejimin bekasını savunuyorlardı. Muhafazakârlar ise Başkanlık modelinin bir sonraki adımının İslami yönetim olduğunu, bununda TBMM’nin nev-i şahsında gizli olan ve çıkarılmayı bekleyen Hilafet olduğunu söylüyorlardı.

İşte tamda böyle bir durumda biz Hizbu’t Tahrir olarak 60 küsur yıldır ikamesi için mücadele ettiğimiz, Allah’ın vaadi ve Rasulullah’ın müjdesi olan İslam’ın yönetim sistemi, Raşid-i Hilafet Devleti’nin ne olduğunu bir kez daha ortaya koyduk. Hep Raşid-i Hilafet’in faziletini anlattık. Başkanlık modelinin ise bir hiç olduğunu ifade ettik.

Üçüncü önemli neden ise bu konferansın tamda İslam coğrafyasında Hilafet’in çok konuşulduğu bir dönemde yapılmış olmasıydı. Zira Arap baharı süreci, Suriye devriminin bölgedeki etkileri ve Ortadoğu’nun yeniden nasıl şekillendirileceği meselesi bir şekilde Hilafet ile ilgiliydi. Çünkü İslam coğrafyasında Batı’nın yürütmüş olduğu bütüncül siyasetin hedefinde, kurulacak olan Raşid-i Hilafet vardı. Türkiye’de ruhani bir Halife’den bahsedilirken, Irak’ta IŞİD’in ilan ettiği Hilafet konuşulurken Hizbu’t Tahrir olarak biz işte böyle bir dönemde Raşid-i Hilafet dedik.

Hilafet Konferansı 4 Mart 2015 sabahı medyada geniş yer buldu. Neredeyse bütün gazetelerde, birçok televizyon ve internet haber portalında Hilafet Konferansı maalesef sadece şu manşetler ve başlıklar ile yer aldı: “Hizbu’t Tahrir’in Hilafet Konferansında Atatürk Posteri Tartışması”

Konferansımıza davetli olarak iştirak eden konuk misafirlerimizden İLKAV Başkanı Mehmet PAMAK, Kalem-der Başkanı Ahmet KALKAN ve İMKAN-DER Başkanı Murat ÖZER selamlama konuşmalarında Konferans salonunun sağ ve sol tarafında asılı M. Kemal resimleri hakkında kayda değer güzel açıklamalar ile tepkilerini gösterdiler. Medya işte bu açıklamalar üzerinden konferans hakkında manşetler oluşturdu ve haberler yaptı.

Medya hazımsızlığı böyle bir şey işte. Konu Hilafet olunca, 3 Mart tarihinde yapılınca hele birde Demokratik Başkanlık Modeline karşı Raşid-i Hilafet olunca, merkez medya, sol medya, muhafazakar medya vs. hepsi birden hazımsızlığını gösteriyor.

Evet, buradan bir kez daha açıkça ifade etmekte fayda görüyorum: Biz bu konferansı 3 Mart 1924 tarihinin 92. Sene-i devriyesinde yaptık. Hilafetimizi ise kâfir İngilizlerin eliyle M. Kemal kaldırdı. İslam ve Müslümanlara en büyük darbeyi vurdu. Bugün yeniden Hilafet’in kurulması için mücadele eden Müslümanlar olarak bizler, Hilafet Konferansını Müslümanlara ait salonlarda M Kemal veya herhangi başka bir kişinin resmi altında yapmak istemedik. Hilafet Konferansının yapıldığı bir salonda M. Kemal’in resminin kaldırılmasından daha doğal hiçbir şey olamaz. Ancak yasak burada da karşımıza çıktı. Organizasyondan sorumlu arkadaşlarımız bu resimlerin kaldırılması için kültür merkezi sorumluları ile görüştü ve konuştular. Hiçbir sonuç alamadılar.

İşte konuk davetlilerimizin ve salondaki tüm Müslümanların tepkileri bunun içindi.

Ancak tam 3 saat süren bu konferansta asıl konuşulan şey bu değildi. M. Kemal’in resmi ise hiçbir şekilde önem arz etmiyordu. Zira konferansta onun kurduğu cumhuriyetin temelinin çatırdadığı ve artık Hilafet’in vaktinin geldiği haykırılıyordu.

Konferansta Hilafet’in tarihsel bir kurum olmadığını, aksine İslam’ın farzı olan şer-i bir hüküm olduğunu tüm delilleri ile anlatan Hizbu’t Tahrir Lübnan Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Ahmed KASAS’IN açıklamaları medya haberlerinde hiç yer bulmadı. Hal bu ki, yıllardır İslam’ın bir yönetim modeli yoktur, Hilafet zaten tarihsel bir kurumdur iddiasında olanlara bu açıklamalarda çok güzel cevaplar vardı. Yine konuşmacılardan Hizbu’t Tahrir Mısır Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Şerif ZAYİD, demokratik yöntemlerle İslami devletin kurulabileceğini savunanlara Mısır fiyaskosu üzerinden çok güzel cevaplar veren bir konuşma yaptı. Dr. İyad KUNAYBİ’NİN telekonferans yöntemi ile yaptığı konuşmadaki sahih Hilafet nasıl olmalı sorularının cevapları ise medya da yer alacak değerde görülmedi maalesef.

Hizbu’t Tahrir’in Emiri Celil Âlim Ata b. Halil Ebu’r Raşta’nın konferansa özel olarak gönderdiği mesajın içeriği hiç gündeme gelmedi. Kıymetli Âlim mesajında, Hilafet’in Müslümanlar için ne kadar önemli olduğunu belirttikten sonra, hakiki Hilafet ile sahtesinin birbirinden ayrılması gerektiğine işaret etti ve şöyle dedi: “Gerçek Hilâfet meçhul değildir. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in beyan ettiği ve onun ardından gelen Raşid Halifelerin üzerinde yürüdüğü seçkin bir nizamdır. Hilâfet, imparatorluk veya krallık olmadığı gibi, cumhuriyet rejimine göre parlamenter veya başkanlık da değildir. Hilâfet, ne Allah’tan başkasının kanun koyduğu demokrasi veya diktatörlük, ne de beşeri sistemlerden herhangi birisi değildir… Hilâfet, kanları, namusları ve malları koruyup zimmete vefa gösterendir. Baskı ve zor kullanarak değil, rıza ve serbest irade ile biat alır. İnsanlar, korkarak ve endişe ile değil, güven içinde ona göçerler…”

Biz elhamdülillah bu hayırlı konferans ile 3 Mart gününü Müslümanlara tekrar hatırlattık. Hilafet’in İslam’ın bir hükmü olduğunu hatırlattık. Rasulullah’ın müjdelediği ve Allah’ın vaat ettiği sahih Hilafet’in ne olduğunu anlattık. Başkanlık modeli gibi aldatmacalara karşı Müslümanların uyanık olması gerektiğini söyledik ve kapalı zihinleri açtık.

Medya’nın hazımsızlığını, İslami medyadaki bazı yazarlar hariç diğerlerinin bu konferansa duyarsızlığını Müslüman kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ayrıca bugüne kadar ruhani-şekli de olsa birçok kez Hilafet hakkında yazılar yazan, TBMM’nin nev-i şahsında güya gizli olan Hilafet’i oradan çıkarmaya çalışan Abdurrahman Dilipak’ın hemen bu konferans sonrasında (05.03.2015) yazdığı “Hilafet mi dediniz” yazısını ise siz duyarlı Müslümanların değerlendirmesine bırakıyorum.

Konferansımıza iştirak eden tüm davetlilerimizden ve uzaktan yakından konferansı takip eden tüm duyarlı Müslümanlardan Rabbimizin razı olmasını talep ediyorum.

@mk_mahmutkar