Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 25 Aralık Salı günü bu yıl enflasyon oranının yüzde 5 hedefine çok yakın gerçekleşmesini beklediklerini söylemişti. Aynı konuşmada, Erdem Başçı, “2013 para ve kur politikası” açıklamasın da; “Enflasyon hedeflememize başladığımız dönemin en düşük yılsonu enflasyonu bu yıl gerçekleşebilir. Dolayısıyla bu 2013 yılın da birinci iyi haber enflasyon cephesinden gelecek.” demişti.
Nitekim 03. 01. 2013’te açıklanan TUİK verilerine göre TÜFE 6,16 ÜFE ise 2,45 olmuştur. Bu istatistik ise, Başçının açıklamalarına yakın bir istatistik olmuştur.
Peki denildiği gibi enflasyon Türkiye de, gerçekten de düştü mü?
Ve yapılan bu açıklamalar, acaba halkın içerisin de bulunduğu fakirliğin neresinde?
Bu sebeple enflasyonun ne olduğu ve Türkiye de hayat pahalılığının ne kadar yüksek olduğuna şöyle bir göz atalım. Bilindiği üzere enflasyon; Mal ve hizmet ürünlerinin fiyatlarının yükseldiği anlamına gelmektedir. Mal ve hizmet ürünlerinin fiyatlarının yükselmesinin temel sebebi ise, talebin arzdan yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Eğer ki bir malın veya hizmetin talebi yüksek olur, arz da talebin karşılanmasından eksik olursa o malın veya hizmetin fiyatının yükselmesine sebep olmaktadır. Bu da paranın değerinin düşmesi, mal ve hizmet ürünlerinin değerinin de yüksek olması ve enflasyonun yüksek olduğu ülkede hayat pahalılığın olmasına sebep olmaktadır. Çünkü mal ve hizmet ürünlerinin fiyatının yükselmesi, insanların elindeki mevcut parayla – ki buda kapitalist ülkelerde asgari ücret olmakta- malı satın alma gücünün düşmesi demek olur.
Kapitalist ülkelerde enflasyonun yüksek olması demek aynı zamanda faizin yüksek olması demektir. Merkez bankaları faizi yükselterek halkın kredi çekmesinin bir nevi önlemini alarak talebi düşürmeye çalışırlar. Fakat bu şartlarda ise, elindeki sıcak parayı faize yatıranların artmasına yol açar. Bu durum da devletin zarara uğramasına sebep olmaktadır. Çünkü üzerine bina edilen esas yapı hatalı olduğundan, yani bankacılığın üzerine bina edildiği esas çarpık olduğundan dolayı zarara uğramaktadır. Ki o esas ise faiz yani para ile paranın satın alınması demektir.
Kapitalist ülkede eğer faiz düşük olursa halk krediye saldırır ve bu şekilde harcamalar yükselir, talep, arzı tetiklemiş olur. Fakat bazı durumlarda ise halkın elinde sıcak para bulunsun diye, Merkez bankaları faizi indirir ki, bu şekilde üreticinin pazara sunduğu malın karşılığını sıcak para ile rahatça alabilsin ve piyasada para dolaşımda olsun. Faizin düştüğü durumlar da ise, faize yatırılacak sıcak para akışını bir nevi azaltır. Bir diğer nokta ise, eğer halkın elin de para olmasa talep düşer. Talebin düşmesiyle enflasyonun tersi olan deflâsyona sebebiyet vermiş olur. Deflâsyon ise, fiyatların düşmesi demek oluyor.
Dolaysıyla, Türkiye kapitalist ülke olduğundan merkez bankasının faiz oranı ise 2012 sonu itibariyle %5, 2012 yılı başın da ise merkez bankasının faiz oranı %7 olmaktaydı. Ancak merkez bankası faiz oranlarını 2012 yılında çeşitli zamanlar da %2 oranında indirilmiş ve bankalardan faizli krediler daha da cazibeli hale getirilmiştir.