İsrail; uluslararası toplum, ABD ve hamileri olan ülkelerin sözde ateşkes kararlarını bozarak Allah Subhanehu Ve Teala’nın kendileri hakkındaki hükmüne uygun bir şekilde Gazze’de katliam ve vahşete devam ederken, Hamas dikkat çekici bir şekilde Hizbullah’a kuzeyden yeni bir cephe açıp İsrail’e karşı birlikte savaşma çağrısı yaptı. Ajanslara düşen ve Hamas tarafından da doğrulanan haberde, Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Merzuk, “Umarım Hizbullah da İsrail’e bir cephe açar ve beraberce savaşırız” açıklamasını yapmış ve İsrail’e karşı Lübnan direnişinin Gazze ablukası için birçok şey yapabileceğini söylemiş.
Daha dikkat çeken başka bir şey ise Musa Ebu Merzuk’un bu açıklamayı yaptıktan sonra Katar ve Türkiye’ye Filistin halkına verdikleri maddi ve diplomatik destekten dolayı teşekkür etmesi ve Başbakan Erdoğan’ın İsrail-Filistin çatışması konusunda Mısır’ın tutumuna yönelik eleştirilerini takdir etmesidir. Buna benzer başka bir açıklama da İzzettin el-Kassam tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde tarafından yapılmıştı. Ebu Ubeyde “Türkiye'nin yüksek sesi bize güç veriyor. Türkiye bizim için çok önemli” diyerek sadece Müslüman Türkiye halkının tepkisine değil Hükümet’in bu konudaki sözlü tepkilerine de teşekkür ediyordu.
Gelin bu makalemizde beraberce Hamas’ın bu iki açıklamasının Türkiye’de siyasi ve toplumsal çevrelerde nasıl okunduğuna ve aslında nasıl okunması gerektiğine beraberce bakalım.
İlk olarak Hizbullah’a kuzeyden bir cephe açma çağrısını değerlendirelim. Bilindiği üzere Hizbullah Suriye’de elini Müslüman kanına bulaştırmış ve İran ile ABD dâhil batı ittifakının düşmemesi için gayret gösterdiği zalim rejim olan Baas’ı desteklemişti. Hizbullah bu desteğini ise şu komik gerekçeye dayandırmıştı: “İran, Hizbullah ve Suriye Filistin direniş ekseninin ana omurgasını oluşturuyor, eğer Suriye’de rejim devrilirse direniş ekseni çöker ve İsrail Filistin’e karşı savaşı kazanır.” Öyle ki, İran ve Hizbullah’ın Suriye konusunda ortaya koyduğu bu tavırdan dolayı Hamas uzun bir süre Suriye devrimine yönelik tavrını net olarak ortaya koyamadı. İlk başta bu tavrını Suriye’nin iç işlerine karışmamak ve asli düşman olan İsrail’e yoğunlaşmak şeklinde açıkladı. Ancak Baas rejimi, şebbihalar ve Hizbullah’ın vahşi katliamları daha net gün yüzüne çıkınca kalın ve net çizgilerle olmasa da Suriye halkının yanında olduğuna ilişkin gri bir çizgide tavır belirledi.
Artık Suriye devrimi ile birlikte herkese malum oldu ki, İran ve Hizbullah yıllardır Filistin intifadasını kendi varlığını korumak için istismar ediyor. Artık herkese malum oldu ki, İran ve Hizbullah ABD ve Batı ile ilişkisini gizlemek için Filistin meselesini kamufle aracı olarak kullanmayı çok iyi biliyor. Türkiye’de yolda karşılaştığınız İran sempatizanı herhangi bir kişide bile bu yaklaşımı görebilirsiniz. Peki, bütün bunlara rağmen Hamas’ın Hizbullah’a kuzeyden cephe açma çağrısını nasıl değerlendireceğiz? Bazıları bunun çok dakik taktiksel bir açıklama olduğunu söylediler. Bu çağrıya Hizbullah’ın olumlu cevap vermeyeceği kesin. Hasan Nasrallah’ın Dünya Kudüs gününe özel yaptığı konuşmada Gazze ile ilgili gürlemekten öteye geçmeyen açıklamaları da bu durumu teyit ediyor. Bu durum Hamas tarafından biliniyordu ama Hamas kasıtlı olarak bu çağrıyı yaparak Hizbullah’ın gardını kırdı ve oyuna getirdi deniliyor. Varsayalım ki Hamas bunu düşünerek yaptı. Peki, daha üç hafta önce Hamas Dış İlişkiler sorumlusu Usame Hamdan tarafından “İran ve Hizbullah ile birilerinin zannettiğinden çok daha sıkı ilişkilerimiz var.” Açıklamasını nereye koyacağız. İran ve Hizbullah’ın Suriye ve hatta Irak’ta işlediği bu kadar cürüm ortadayken Hamas’ın Hizbullah ve İran ile ilişkilerinin çok güçlü olduğunu açıklaması ne ile izah edilebilir? Bütün bunlar ortadayken Hamas’ın Hizbullah’a cephe açma çağrısının taktiksel bir oyun olduğunu ne ile delillendireceğiz?
Öz cümle Hamas’ın Gazze direnişi konusunda yürüttüğü bu strateji nereye varacak? Eğer mesele Suriye devrimi sürecinde açık ve net tavır koymayışı sebebi ile Hamas’ın gittikçe düşen popülaritesini yükseltmek meselesi ise, Filistinli ölen tek bir çocuğun kanından daha değerli değildir Hamas veya herhangi hizbin ve kitlenin popülaritesi. O halde Türkiye’deki Müslümanlar olarak bizler meydanlarda İsrail’in bu katliamını lanetleyip, kahrolsun ABD, kahrolsun İsrail, Hamas’a selam direnişe devam deyip, Hamas’ın İran ve Hizbullah ile ilişkisinin siyasi arka planını sorgulamayacaksak, direnişin sonunda Hamas’ın Filistin için önüne konulmuş çözüme hayır demesi gerektiğini kendisine hatırlatmayacaksak sorun var demektir. Türkiye’deki Müslümanlar Gazze direnişini İsrail askerlerinin Gazze’den çekilmesi şartına bağlı bir ateşkes ile sonuçlanmasını mı bekliyor? Böyle bir ateşkes ile kazanılmış olacak Hamas’ın sözde zaferini mi bekliyor?
Evet, ateşkes diyorum. Çünkü Türkiye ve Mısır arabuluculuğunda ABD’nin kontrolünde bir ateşkes hazırlık planı yapılıyor. İlan edilen 72 saatlik ateşkesi iki saat geçmeden bozan Yahudi varlığı İsrail’in bu melun şecaati işlediği günün ertesinde 01 Ağustos Cuma günü Filistinli direniş gruplarını temsil eden bir heyet Gazze konusunda ateşkes görüşmelerinde bulunmak için Kahire’ye gitti. Bu heyet içerisinde Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Merzuk, Hamas siyasi büro üyelerinden İzzet Raşk ve Muhammed Nasr da var. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aynı gün akşam 24 TV’de katıldığı bir programda bu heyetin Kahire’ye gidişini olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi ve ateşkes için ABD Dışişleri Bakanı Keryy ile yoğun görüşme trafiğinin sürdüğünü söyledi.
Peki, şimdi Hamas, başında Türkiye ve Mısır olmak üzere bölge devletlerinin hamiliğinde ABD’nin planı olan iki devletli çözüm planının hala daha yürürlükte kalmasına razı mı olacak? Alınacak ateşkes kararı sonrası Kahire’ye giden bu heyet masaya oturduğunda ve 1967 sınırlarını kabule zorlayan bu planı konuştuğunda onlarla aynı masayı paylaşmaya devam mı edecek? Hamas eğer tüm bunları yapmaya devam ederse Türkiye’deki Müslümanlar Hamas’a selam direnişe devam demeyi sürdürecekler mi?
Şimdi ben desem ki, “Ey Hamas'ın muhlis yöneticileri! Yahudi varlığı İsrail’in Gazze ablukasını kırmak ve İsrail’e haddini bildirmek için Hizbullah’a değil Erdoğan’a çağrı yapın. Türkiye hava ve deniz gücünü kullanarak İsrail’e bir harekât başlatırsa birlikte İsrail’e haddini bildiririz diyerek yardım çağrısı yapın.” Bazıları beni hayal dünyasında yaşamakla yaftalayacak. Hal bu ki ben Hamas’ın Hizbullah’a cephe açma çağrısını yapıp, Başbakan Erdoğan’a nede güzel konuşuyorsun konuşarak bize güç veriyorsun demesini anlayabilmiş değilim. Aslında Filistin konusunda 60 yıldır Müslümanların beklentisi ve talebi olan benim bu teklifime karşılık Türkiye’de İslamcılığın ne şekilde cevap vereceğini biliyorsunuz ama yinede söyleyeyim: Türkiye BM üyesi, Türkiye Nato’ya bağlı, Türkiye zaten şu anda Batı’nın komplolarını çözmekle uğraşıyor. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Bu söylediğin şey reel politikaya aykırı vs…
Peki, biri de çıkıp derse ki “kardeşim Hizbullah Suriye’de “teröristlere” karşı savaş veriyor. Bütün gücünü oraya yoğunlaştırmış durumda. Filistin direnişine destek veren Suriye rejiminin düşmemesi için çalışıyor. Onun için Gazze direnişine fiili destek vermesi reel değil…” haklı mı olur?
O halde katil Suriye rejiminin ağacı, taşı toprağı ağlatan katliamlarına ortak olan Hizbullah’ın Filistin meselesindeki samimiyeti ne ise, İşgalci ABD ve Batı’nın Irak ve Afganistan katliamlarına ve Filistin için hazırladığı kirli planına ortak olan Türkiye’nin samimiyeti de aynıdır.
O halde Hamas Hizbullah’a yaptığı çağrıyı Türkiye ve Erdoğan’a da yapmalıdır. Aynı zamanda Hamas’ın bu çağrıyı yapmasını kolaylaştırmak için Türkiye’deki Müslümanlar da aynı çağrıyı yapmalıdır. İsrail Konsoloslukları önünde Mücahit Erdoğan diye bağırmak, limanlardan İsrail’e gemiler yürüteceğiz diye haykırmak lafta kalmasın. Hadi Ey Türkiye’de Filistin davasına gönül vermiş Filistin dostları! Türkiye devleti ve Başbakan Erdoğan’a sizde bir çağrı yapın.
Görelim bakalım samimiler mi değiller mi? Görelim bakalım gürleyerek konuştukları gibi İsrail’in karargâh ve stratejik üslerine yağacaklar mı yağmayacaklar mı?