Fransa Cumhurbaşkanı Macron 31 Ekim 2020’de El Cezire kanalına özel bir röportaj verdi. Bazıları bu röportajı, yapılan protesto ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da davet ettiği Fransız mallarını boykot kampanyasının bir sonucu, bir geri adım olarak değerlendirdi. Hâlbuki Macron geri adım atmak şöyle dursun, daha da küstahça açıklamalarda bulundu.
Şimdi “Ben İslâm ve Müslümanlara karşı değilim, çizimlere ilişkin tutumum çarpıtıldı” başlığı ile yayınlanan bu röportajın[1] satır başlarına bir göz atalım:
-Macron, Müslümanların bu karikatürlerle ilgili duygularını anladığını vurguluyor ve Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e yönelik çirkin çizimleri desteklediği şeklinde nakledilen haberlerin yanıltıcı olduğunu ve bağlamından koparıldığını iddia ediyor.
-Fransa’nın evrensel mesajının, barışı ve insanın dini ne olursa olsun yaşantıyı sürdürme becerisini gözetmek olan bir ülke olduğunu söylüyor.
(*Macron gibi Batılı hayat tarzına iman etmiş kâfirler, söz konusu İslâm ve Müslümanlar olduğunda tüm inandıkları özgürlükleri hemen unutuverirler. Hâlbuki sırf insan olması bakımından insanın ihtiyaçlarını gözeten İslâm ideolojisi, toplumu huzur ve barış içinde yaşatabilir!)
-“Mesele, kanunun garanti altına aldığı özgürlüklerle; inanç ve vicdan özgürlüğü ve ifade özgürlüğü ile ilgilidir.”
-“Fransa’da herhangi bir gazeteci, serbestçe kim olursa olsun hatta cumhurbaşkanı hakkındaki görüşünü ifade edebilir.”
-“İfade özgürlüğü, resim, mizahi resim veya karikatür demektir. Bu bizim kanunumuzdur. Bu öteden, 19. Yüzyılın sonlarından doğmuştur ve bunu savunmamız önemlidir.”
Şu sözler, adeta “ne var bunda?” dedirten cinsten:
-“Bu kanunun gazetelerde alaycı çizimlerin olmasına yol açtığı düşünülürse, çizimler siyasi liderlerle ve tüm dinlerle alay etmiştir. Bunlardan biri Hristiyanlarla, Yahudilerle ve hahamlarla alay eden Charlie Hebdo’dur. Bugün de, İslâm ve peygamberi hakkında çiziyorlar.”
(*Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e her türlü hakareti, “ifade özgürlüğü” adı altında Müslümanların kabullenmesini ve buna tepki verilmemesini istiyor. Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakareti sineye çekmekle, O’nu göndereni de, O’nunla gönderdiklerini de önemsememeyi öğütlüyor. Allah’la bağı olmayan bir kâfirin, “Anam babam sana feda olsun” diyerek Müslüman’ın Rasulullah’a gösterdiği sevgiyi anlaması mümkün değil. Laiklik inancına göre din hayattan arındırılması gerektiği için, İslâm’a da hakaret edilse o da bir din olduğu için önemi yoktur.)
-“Ben kışkırtıcı öfke duygularını anlamaya çalışıyorum ve saygı duyuyorum. Ancak rolümü anlamanızı istiyorum, rolüm meselelerin sakinleşmesidir. Ancak aynı zamanda Fransız halkının sahip olduğu hakları korumaktır.”
-“Şoka uğrayan her Müslümanın anlaması gereken çok önemli bir fark bulunuyor. Ülkemde ifade, yazma, düşünme ve çizme özgürlüğünü her zaman savunacağım. Bu benim şahsi olarak söylenen, düşünülen ve resmedilen her şeyi desteklediğim anlamına gelmez. Ancak bu, bu özgürlüklerin ve bu hakların Fransa’da yaratılan insan hakları olduğu anlamına gelir. Bu özgürlükleri ve Fransız halkının egemenliğini savunmamız görevimizdir.”
(*“Bizim özgürlükler kutsalımız, sizin kutsallarınızdan daha değerlidir” diye özetlemek mümkün bu sözleri.)
-“(Fransa karşıtı boykot kampanyası konusunda,) “Bu yakışıksız bir şey, bunu kınıyoruz. Ancak bu kampanya, çizimlerle ilgili anlamayan ve yalanlara dayanan bazı özel grupların bir eylemidir.”
(*Kutsallarımıza saldırılması ifade özgürlüğü, buna tepki verilmesi -ki o da aslında anladığı dilden değil, sadece Fransız mallarına yönelik boykot- “yakışıksız bir durum” öyle mi?)
Röportajın devamında da yine “İslâm ve terörizm” teranesini tekrarlayıp duruyor. Özetle, İslâm’a ve kutsallarına her türlü hakareti içine sindirebileni, barışçı ve “makbul” Müslüman kabul ediyor, laik hayat tarzını benimsemeyen ve Batı’nın, her türlü rezilliğin önünü açan özgürlükler düşüncesine boyun eğmeyenleri ise, “terörist, radikal ve aşırı” olarak niteliyor. Bu yönüyle İslâmi hayatı arzulayan Müslümanlar her yerde “terör” ile yaftalanmak isteniyor. Macron’un bu tanımlamalarını okuduğumda, içinde yaşadığımız mevcut yönetimlerden dolayı hiç yabancılık çekmedim.
Evet, tüm bunlara baktığınızda herhangi bir geri adım görüyor musunuz? Hem niye geri adım atsın ki; İslâmi Ümmet’in ebedi önderi Rasulullah hakkındaki çirkin paçavraları, kendisi hakkındaki karikatürlerden daha çok önemseyip RasulSallAllahu Aleyhi ve Sellem’i kendinden aziz bilen liderlere mi sahibiz? Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakarete yeltenenlere karşı, ordularını seferber ederek ve İslâmi Ümmet’e topyekûn cihat çağrısı yapabilecek raşit bir halife mi var başımızda? Zaten böyle liderler olsaydı, kim cesaret edebilirdi İslâm’ın kutsallarına saldırmaya? Bu alçak adamın bu denli pervasız olmasının nedeni, başımızda -kendisinin uyguladığı gibi- laikliği üzerimize uygulayan yönetimlerin ve yöneticilerin olmasıdır.
[1] https://www.aljazeera.net/news/2020/10/31/في-لقاء-خاص-مع-الجزيرة-ماكرون-موقفي-من (Röportajın orijinal metni)
___
#FransayaKimDurDiyecek
#RasulullahaHakaretAffedilmez