İslam, liderin fikri yerine körü körüne onun şahsiyetine itaat etmeyi yasaklamıştır. İslam’da, liderlik fikridir. Allah Subhanehu Ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz?" (Ali İmran 144)
Bu ayeti kerime, İslam’da liderliğin, akidenin fikirleri ile şer-i hükümlere ait olup insanlara liderlik edenin de bunlara uyduğu takdirde lider olarak kabul edileceğini bizlere anlatmaktadır. Dolayısıyla İslam’da lider, İslam ideolojisini taşıdığı ve hedefleri gerçekleştirmeye çalıştığı müddetçe Müslümanların güveni konumundadır ve ona itaat edilmesi gerekir. Ancak az da olsa sapar veya değişirse ümmete düşen, ona karşı çıkmaları ve onu engellemeleridir. Peki, bugün İslami beldelerdeki tüm yöneticileri nasıl değerlendireceğiz. İslam’ı arkasına atan, onu devlet, toplum ve hayat bazından uzaklaştıran, emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i anil münker’i fitne olarak değerlendiren bu yöneticileri lider olarak mı değerlendireceğiz? İslami hassasiyetleri olmayan kimseler Müslümanlara nasıl liderlik yapabilirler? Kendi halkına karşı Batı ile işbirliği içerisinde komplo kuran bu insanlar nasıl liderlik yapabilir? Bu sorunun cevabını okurlara bırakıyor ve makalemin konusu olan “Suriye Geçiş Hükümeti” ve Suriye için belirlenmeye çalışılan suni liderlik ile ilgili yeni komployu açıklamaya çalışacağım.
Suriye Geçiş Hükümeti'nin seçilmesinin aceleci bir yaklaşım olduğunu söyleyenler vardı. Projenin ölü doğmaması için buna karşı çıkıyorlardı. Oylamadan önce üyelerin yaklaşık yarısının oylamaya katılmamasına rağmen, sızan haberlere göre İslamcıların desteği ile Gassam Hito başkan seçildi. Koalisyonun genel kurulu, 18/19.03.2013 tarihleri arasında İstanbul'da Retaj Royal Otel’de toplanmış ve Gassam Hito geçici hükümetin başkanı seçilmişti. Hükümetin, içerideki ”kurtarılmış bölgeleri” idare edeceği, ”silahlı örgütlerin” dini veya askeri figürlerin idare etmesinin imkânsız olduğunu ve bu bölgelerdeki boşluğu hükümetin “dolduracağını” ilan edilmişti.
Geçiş Hükümeti'nin başına Gassam Hito’nun seçilmesi, Suriye halkının dışında ABD dahil kalan diğer tüm uluslararası devletler tarafından memnuniyetle karşılandı. New York Times Gassam Hito'nun başkan seçilmesinin ardından; "Suriye ayaklanmasının geçici hükümetinin başkanı olarak seçilen bir Amerikan vatandaşıdır" şeklinde bir beyanı ifade etmiş olması bu tercihten doğan memnuniyeti ifade ediyor. Hito, her ne kadar rejim ile diyalogu reddettiğini söylese de aslında Cenevre’de bunun kararı alınmıştır. Dolayısıyla Hito, devrimi çalmak için Suriye halkından çok Baas rejimi ile diyaloga geçmesinin vatandaşı olduğu ülke'nin yani ABD'nin çıkarları ile örtüştüğünü bilmekte ve buna göre hareket etmektedir. Ancak şimdilik bunu gizliyor olması uygun konjektörü yakalandığında bunu açığa çıkarmayacağı anlamına gelmemektedir.
Peki; Geçiş Hükümeti'nin kurulmasına Suriye halkı nasıl tepki verdi? İşte tamda onlardan beklenecek bir basiretle “otel devrimcileri Suriye’de yönetici olamaz” şeklinde açıklama yaptılar. Dolayısıyla ne Koalisyon’u ne de onun geçiş hükümetini Suriye halkı kabul etmedi.
Aslında bu seçim rejim ile diyalogun yapılabilmesi için hazırlık adımıdır. Çünkü Batı Suriye’de ki ayaklanmadan korkmakta, ayaklanmanın yönünü saptırmak, İslami taleplerin önüne geçmek ayaklanmaya darbe indirmek için bu hükümeti desteklemektedir. Gassam Hito, Batı’nın projesini kabul eden bazı unsurlarla ortak hareket edecek, medya ise bu çalışmayı dünya kamuoyuna taşıyacak, terörizm kılıfı adı altında bölgede İslam Devleti talep eden, Hilafet talebinde bulunan siyasi partilere ve ayaklanan gruplara darbe indirmek için çalışacaktır. Aynı zamanda bölge devletleri olan Türkiye, İran, Ürdün, Irak, Lübnan ve Yahudi varlığı İsrail’in de içerisinde olduğu bir kuşatma ile ortak hareket ederek devrimin ateşini yükseltmeden başka yere sıçratmadan çalma girişiminde bulunacaklar. Tabi bu onların planları, elbette Allah Subhanehu Ve Teâlâ’nın da onlar için bir planı var. Batı Beşşar Esed’in katliamları karşısında halkın dayanamayıp kendi siyasi çözümüne boyun bükeceğini zannediyordu. Ancak izzet ve şereften başka bir şeye razı olmayan Suriye halkı onların tüm kürtaj girişimlerini boşa çıkaracaktır.
ABD’nin Türkiye üzerinden, Baas rejimini reform ve diyalog yolu ile tutma girişimi hem siyasi olarak hem de güvenlik siyaseti açısından başarısız oldu. Sonra Suriye Ulusal Konsey’i, daha sonra Suriye Koalisyonu, şimdi ise Suriye Geçiş Hükümeti’ni Suriye halkına dayatmaktadırlar. Zira bu oluşumlar Suriye halkını değil onları bir araya getirenleri temsil etmektedirler. Suriye halkı İslami inkılabı bir devrim talep ederken, Koalisyon Suriye’de dolambaçlı yollardan Baas rejiminden az farkla güzelleştirme yapmak istemektedir.
Suriye halkı tevhid bayraklarını kaldırırken onlar Sykes-Picot bayraklarını kaldırmaktadırlar. Yine Muaz el- Hatib, Arap Birliği koltuğuna oturduğunda “Suriye Arap Cumhuriyeti” adına katılmıştır. Suriye’de Laik sivil bir devlet istedikleri gibi Hilafet Devleti kurulmasını da kabul etmemektedirler. Şimdi tüm bunlardan sonra nasıl olurda bu oluşuma Müslümanlar destek verebilirler?
Tüm bunlardan sonra onlara destek vermek ABD’yi Suriye’ye sokmak anlamına gelmez mi? Koalisyon’un kuruluş tüzüğüne aykırı olmasına rağmen Muaz el-Hatib rejime, Facebook sayfasından diyalog çağrısı yapmadı mı? Önce kişisel tercihim yalanını ortaya attı. Ardından Münih’te Koalisyon Başkanı sıfatıyla diyalog konusunda ABD, Rusya ve İran ile görüşmeler yapmadı mı?
Şimdide istifa yalanını duyurdu. Peki, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland; “Kasım ayı içerisinde altı aylık görev için seçilen Hatip'in görevinden ayrılmayacağını ve istifayı tekrar düşüneceğini” söylemedi mi? O halde Muaz el-Hatib'in çalışmasını veya istifa etmesini belirleyen bunun kararını veren kim ABD mi yoksa Muaz el-Hatib mi?
Şimdi bunlar mı Suriye halkına liderlik edecek? Lider halkına yalan söylemez onları aldatmaz. Muaz el-Hatib ve ekibi bu girişimleri ile şehidlerin kemiklerini sızlatırken, Suriye halkına karşı ise büyük bir ihanet içerisindedirler. Tüm bunlar bizlerin gözleri önünde yaşanan apaçık gelişmelerdir.
Bu yüzden Müslümanlar olarak şahitliğimizi hakkı ile yerine getirme bilincinde olalım ve basiretle gelişmelere tepki veya destek verelim.