Malum olduğu üzere ülkemizde 14 Mayıs Pazar günü 2. tur ertelemelerine kalan bir seçim yapıldı. Seçim öncesi taraflar, taraftarlarını motive etmek -militarize etmek de olabilir- için türlü kampanyalar yürütüp çeşitli iddialar, kazananın “x” ya da “y” olması durumunda olası felaket yahut olumlu senaryoları ortaya koydular. Tarafların yürüttüğü kampanya ve öne sürdükleri iddia ve argümanlarının yekununu bir tarafa bırakıp makalemde yalnızca bazı Müslüman taraftarların, kazanmalarını istedikleri cepheye oy devşirebilmek için ortaya attıkları iddialara kısaca bir projeksiyon tutmak istiyorum.
Şer’i Bakışın Kaybı
Maalesef Müslümanları sandığa çekmek için ortaya atılan argümanların hiçbiri, kabak tadı veren bir takım mesnetsiz delillerin dışında asla şeriata dayanmamaktadır. “Maslahat” adı altında bilerek yahut bilmeyerek şeriatın asılları tahrif edilmeye çalışılmış, şeriatın saf, arı, duru bakışından uzaklaşılmıştır. İşi o kadar ileri götüren hocalar ortaya çıkmıştır ki, tercihini şeriatın egemen olması için çalışan bir alternatifin yanında kullanan Müslümanları terörize etmeye çalışmışlardır.
Güya Müslümanların maslahatı için ortaya attıkları şeyin en temelinde nasıl bir maslahat var biliyor musunuz? Rahat bir şekilde işlerine güçlerine bakmak. Neden mi? Çünkü helaller ve haramlar açısından destek istedikleri yahut karşı çıktıkları her iki taraf da aynı yerde duruyor. Mesela; mecliste her iki taraf da şer’i delillere bakarak teşri/yasama yapmıyorlar. Bilakis laiklik esasına dayalı, heva ve heveslerine göre hüküm ihdas ediyorlar. Müslümanlara özgürlükten, rahat bir şekilde dinlerini yaşamaktan bahsediyorlar. Yahu, Allah aşkına söyler misiniz; mesele namaz, oruç, başörtüsü vs. gibi bireysel ibadetlerle ilgili ise neden “vatan-millet-Sakarya” edebiyatı yapıyorsunuz? Bu özgürlükleri temin eden herhangi bir Batı ülkesinde de pekâlâ yaşanabilir bunlar; belki de daha rahat bir şekilde. Eğer şeriat, ekonomisinden, siyasetine, eğitiminden, ictimai düzenine, kısacası hayatın her alanına hükmetmeyecekse hangi maslahat gerekçesiyle (aynı maslahatları gâvurlar bile temin ediyorken) Müslümanları İslam’ın tam zıttı bir sistemin savunucuları ve uygulayıcıları olmaya çağırıyorsunuz!
Maslahat nedir ne?
Kendi kafamızdan uydurduğumuz bir takım konjonktürel menfaatlere karşılık Allah’ın dininin hayat sahnesinden her geçen gün uzaklaştırılıp dahası tahrif edilmesi midir?
[عن أبي هُرَيرَة رَضِيَ اللهُ عنه، قال: قال رسولُ اللهِ صلَّى الله عليه وسلَّم: لا تَرْتكِبوا ما ارتكبَتِ اليهودُ، فتستحلُّوا محارِمَ اللهِ بأدْنَى الحِيَلِ] “Ebu Hureyre RadiyAllahu Anh’ten Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: ‘Yahudilerin yaptıklarını yapmayın Allah’ın haramlarını en basit ve adi hilelerle helal sayıp işlemeyin.” [İbn Kesîr, A’raf Suresi 163. ayet tefsiri]
Maslahatın Putlaştırılması
Ortada, bize nasıl devlet kurulacağını, bu devletin nasıl kurulacağını gösteren bir önderimiz (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) varken, en küçük nafilelerin bile öneminden bahseden birilerinin İslam’ın asıllarıyla/farzlarıyla ilgili meselelerinde Rasulullah’a hiç işaret etmemesi ne kadar acı, ne kadar korkunç bir şeydir!
[لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيراًؕ] “İçinizden Allah’ın lütfuna ve ahiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Rasulullah’ta güzel bir örneklik vardır.” [Ahzab Suresi 21]
Nedir bu, Allah’ın dini pahasına vazgeçemediğiniz maslahat? Milletvekili listelerinde olan, yakınlarınız, dostlarınız mı, nedir? İşi öyle bir raddeye getirdiniz ki şer’i hükümlerden bihaber olan zırcahillere çok kötü bir kapı araladınız. Maslahat ile şeriat özdeşleştirildi adeta. “Maslahat neredeyse şeriat oradadır” kertesine getirildi işler. Oysa doğrusu, “Şeriat neredeyse maslahat oradadır!”
Şimdi söyleyin bakalım maslahat nedir?
Allah düşmanlarının bize rağmen tatbik ettikleri gayr-i İslami nizamları bizim ellerimizle uygulaması mı? Şer’i bakıştan uzaklaştığımız, uzaklaştırdığımız insanların İslam’ı, Hıristiyanlıkta olduğu gibi camii, Kur’an kursu dini haline getirmeleri mi, maslahat? Faizin, kumarın, fuhşun zirvelerden zirve beğendiği bir topluma dönüşmek mi, maslahat? İnsanların, “Allah” dedikten sonra ne yapılırsa yapılsın Müslümanlığına, bunun yeteceğine inanacak hale gelmesi mi, maslahat? İslam’ı bir akide ve nizam olarak görmeyen, ele avuca sığmayan laik-deist-ateist gençlerin artması mı, maslahat?
Ne maslahat, söyler misiniz?
Diyorsunuz ya hani; “her şey yavaş yavaş olacak, İslam yavaş yavaş gelecek” diye, inanın biz işin yavaşında hızlısında değiliz ama yavaş yavaş gelen İslam değil ancak hızlı hızlı giden İslam oldu. Zerre insafı olan herkes bunu görür. Ticarete bakan bunu görür, ahlaka bakan bunu görür, siyasete bakan bunu görür, kim nereye istiyorsa oraya baksın, bunu görür. Tarafların menfaat savaşını Müslümanlara hak-batıl savaşı gibi göstermekten nasıl bir maslahat devşirdiniz acaba şimdiye kadar!
Hak-Batıl Mücadelesi
İş o kadar abartıldı ki mesele bir “hak-batıl savaşı”ymış gibi ortaya konulmaya başlandı.
Çok uzatmayacağım; Müslümanları taraflardan herhangi birine oy vermeye çağıranlar cevap versinler! Mesele hak-batıl mücadelesi idiyse, neden haramlar içinde yüzen, inançları deforme edilmiş seçmenlerin, sadece istediğiniz tarafa oy vermesiyle mutlu olabiliyorsunuz? Mesele hak idiyse neden -seçim öncesi ve sonrası fark etmez-, İslam’ın tamamının hayata egemen olacağı bir program ortaya koymayıp sürekli laik kapitalist sistemin izin verdiği alan ve çap kadar bir mesaja çağırıyorsunuz insanları?
Söyler misiniz; -madem insanlara haktan/şeriattan bahsediyorsunuz- neden, bu şeriatın yönetim sistemi ve uygulanması ile ilgili sloganik şeyler dışında hiçbir çalışmanız yok?
Sistem içi rahat hareket etmek gibi bir maslahattan bahsediyorsunuz… Hadi, -buna hak vermemekle beraber- anladık, diyelim; peki, dininizin ortaya koyduğu sistemi ne zaman kapsamlı bir şekilde ortaya koyup insanların zihninde İslami Devlet’in tebellür etmesini sağlayacaksınız?
Sizlerle konuştuğumuzda; “Biz de İslami Devlet istiyoruz, Hilafet istiyoruz ve dahi bunun için çalışıyoruz.” diyorsunuz. Peki, size sormalı; bugün namazlı-abdestli, kendisini demokrasiye nispet edenler, sizin çalışmalarınızın semeresi mi? Sistem içi desteklediğiniz en tepedeki insanların, “Devlet laik olur, olmalı!” zihniyetinde olmaları, çalışmalarınız hakkında bize ne söylüyor? Hiç iyi şeyler söylemediği kesin!
İddia, ispat ister. Cihada çıkacağını söyleyen kimse, onun için hazırlık yapar. İslam Devleti istediğini, kurmaya çalıştığını iddia eden kimse de onun ne olduğunu, nasıl kurulacağını ortaya koyar ve bunun için çalışır. Gerisi, -en iyi ihtimalle- eylemin sözü yalanladığı, kötü bir halin ortaya çıkmasından başka bir şey değildir.
[وَلَوْ اَرَادُوا الْخُرُوجَ لَاَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلٰكِنْ كَرِهَ اللّٰهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقٖيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدٖينَ] “Eğer sizinle beraber cihada çıkmak isteselerdi, -elbette cihat ile ilgili olarak teçhizatlarını, araçlarını, kumanyalarını- hazırlarlardı. Fakat Allah -onların davranışlarını beğenmedi- onları alıkoydu. Onlara; ‘Savaşa giden orduya katılma mükellefiyetleri olmayan sakatlar, düşkünler, hastalar, mazeret sahipleri ve çoluk çocukla beraber siz de evlerinizde oturun!’ denildi.” [Tevbe Suresi 46]
Allah’ın dini hiçbir şeye kaynaklık etmeyip heva ve hevesler ilah edinilmişken,
Vatancılık, milliyetçilik, demokrasi, laiklik vb. mefhumlar İslami mefhumların önüne geçirilmişken,
Dünyanın dört bir tarafında Müslümanlar bu laik sistemler yüzünden darmadağın iken,
İslami bir yönetim sisteminin yokluğundan dolayı perme perişan iken ümmetimiz, dahası dünya-ahiret bedbahtlığı kapımızın önünde hatta içimizde iken,
Gece yastığa başınızı nasıl rahat koyuyorsunuz? Daha da doğrusu koyabiliyor musunuz?
Din nasihattir. “Yevme la yenfeu” gelmeden önce Allah için nasihatlere kulak verelim. Zira; [اَلْاَخِلَّٓاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّقٖينَؕࣖ] “Allah’a itaatsizlikten sakınan müttakiler dışında, dostlar bile o gün birbirinin düşmanıdır.” [Zuhruf Suresi 67]