7 Ekim Aksa Tufanı harekâtından sonra gasıp Yahudi Varlığı “İsrail”, Gazze’ye yönelik korkunç bir katliam başlattı. Havadan ve karadan on binlerce ton bomba yağdırdı Gazzeli Müslümanlar üzerine.
Gasıp Yahudi varlığının işlediği mezalim o kadar korkunç boyutlara ulaştı ki bölgeden gelen görüntüler, vicdan sahibi her insanın kanını dondurdu. İnsanlar, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bütün dünyada katil gasıplara karşı tepkilerini göstermek için türlü türlü protesto gösterileri yaptılar. Müslüman olmayan halklar Batı’ya ve onun şımarık çocuğu gasıplara karşı tepkilerini ortaya koyarken, Müslümanlar bunlara ilaveten bu katil sürüsüne karşı İslami beldelerin liderlerine, orduları harekete geçirmeleri için çağrılarda bulundu.
Ancak ne insanlığın gasıplara desteğini kesmesi için Batı’ya yaptığı çağrı ne de bunlara ek olarak orduları harekete geçirmeleri için Müslümanların başlarındaki liderlere yaptığı çağrı, somut herhangi bir karşılık bulmadı ve iki ayı aşkın süredir gasıp katillerin yaptığı mezalim küstah bir şekilde devam ediyor.
Aksa Tufanı ve ardından Gazze’ye yapılan saldırılar, bizlere birçok maruf gerçeği bir kez daha fiilen teyit etme imkânı verdi. Örneğin; Aksa Tufanı, gasıp Yahudilerin sanıldığı kadar güçlü olmadığını, Gazze saldırıları da başımızdaki işbirlikçi yöneticiler olmasa gasıpların ümmetin orta yerinde iki gün bile tutunamayacağını gösterdi.
Başka birçok şeyi daha gösterdi lakin ben, yazıma da başlığını veren bir konu üzerinde özetle durmak istiyorum. O da; Gazze mezaliminin, İslam dünyasında yönetim erkini fiilen elinde bulunduran tek bir gerçek lider/-liğin olmadığını bizlere göstermiş olmasıdır. Bir kez daha görmüş olduk ki gerçekte “İsrail” denilen ucube varlık, bir gölgedir; kendisiyle iş tutan yöneticilerin gölgesi…
Gazze olayları bize maalesef bir kez daha gösterdi ki bizler İslam beldelerindeki hain yöneticilerle ciddi bir hesaplaşma yoluna girmeden, onları raşit bir halife ile değiştirmeden, Filistin’in işgal altından kurtulması zordur.
Bu liderlikler, sahte liderliklerdir. Batılı efendilerine karşı kartondan, kendi halklarına karşı kaplandan liderliklerdir.
Bu liderlikler, halklarına, ümmetlerine ihanet içerisindedirler.
Bu liderlikler, insanlığın en korkağı Yahudilerden daha da korkaktırlar (gasıplara karşı!).
Bu liderlikler, bizim acılarımıza sağırdırlar. Bu liderliklerle yola çıkılmaz, zira ilk virajda bizleri yüzüstü bırakırlar, bırakıyorlar.
Bu liderlikler bizden, bizler de onlardan değiliz.
Hal böyleyken gerçek lider ve liderliğin özellikleri nasıldır? Gelin, hep beraber ebedî liderimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in örnekliğinde, gerçek liderliğin birkaç özelliğine bakalım.
Hudeybiye Antlaşmasından sonra Müslümanlarla ittifak eden Huzaa Kabilesi, Mekkeli müşriklerin de desteğiyle Beni Bekir Kabilesinin saldırısına uğradı. Bunun üzerine, Huzaalılardan Amr bin Salim’in başında bulunduğu 40 kişilik bir heyet Medine’ye geldi. Amr bin Salim, doğruca Rasulullah’ın huzuruna çıkarak, olup bitenleri bir şiirle anlattı. Peygamber Efendimiz, Amr bin Salim’in bu şiirini dinledikten sonra ridasının eteğini toplayarak, ayağa kalktı ve kalkarken de; “Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a ant olsun ki, kendimi ve ev halkımı koruduğum şeylerle bunları (Huzâalılar) da koruyacağım. Huzaalılar bendendir. Ben de Huzaalılardanım. Ey Amr bin Salim! Sen yardım edilmiş oldun.” buyurdu.
Şimdi siz söyleyin ey Müslümanlar! Ellerindeki tüm güce rağmen İslam beldelerindeki onlarca yöneticiden tek bir tanesi bile ehlini koruduğu gibi Gazzeli kardeşlerimizi koruyacağını -yalandan da olsa- taahhüt etti mi, edebildi mi? Bilakis, sanki onlar katillerle kendi güvenliklerine karşılık ümmetin katli üzere anlaşmaya varmış gibiler!
Enes (b. Mâlik) RadiyAllah Anh anlatıyor: “Hz. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem insanların en iyisi, en cömerdi ve cesuru idi. Bir gece Medine halkı (yüksek bir ses duyarak) korkmuştu. İnsanlar sesin geldiği yöne doğru gittiler. Herkesten önce sesi araştırmaya giden ve geri dönmekte olan Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem onları karşıladı…" [Buhârî, Edeb 39]
Şimdi siz söyleyin, ey Müslümanlar! Bu korkak yöneticiler arasında herkesten önce düşmanın/sesin/çığlığın olduğu tarafa yönelen tek bir lider var mıdır? Söyleyin, Allah aşkına! Korkaklıklarından dolayı zilletin her türlüsüne razı olan bu yöneticilerin içinden, düşmanın çirkin sesini cesaretiyle kısacak, sonra da ümmetine dönüp “Evlerinize dönünüz, biz gerekeni yaptık!” diyen/diyecek tek bir kişi var mıdır? Bilakis, yaklaşık iki buçuk aydır kardeşlerimizi katleden gasıplara karşı meydanları dolduran, “Haydi cihada!” diye haykıran Müslümanlara, lisan-ı halleriyle “Haydi evlerinize dönün, bizim başımızı belaya sokmayın!” deyip duran yöneticiler var.
Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in gönderdiği İslam'a davet mektubunu götüren elçi Haris bin Umeyr RadiyAllahu Anh'ın Rumlar tarafından şehit edilmesi sonrası savaş kararı alınmış ve 3 bin kişilik Müslüman bir ordu ile 100 bin kişi olduğu ifade edilen Bizans ordusu arasında Mute Savaşı başlamıştır.
Şimdi söyler misiniz, ey Müslümanlar! Aktif silah altındaki asker sayısı bile, sivilleri de dahil komple gasıp Yahudi varlığından fazla olan İslam beldelerindeki yöneticiler içinde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem gibi tek bir cana değil on binlerce cana karşılık tek bir askerini bile harekete geçiren birini gördünüz mü? Bilakis, bu hain yöneticiler, -Mısır’da olduğu gibi- bunu yapma tehlikesi(!) olduğunu düşündükleri komutanları zapturapt altına alma işiyle meşgul oldular. Allah onları kahretsin! Nasıl da haktan dönüyorlar!
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in buyurduğu gibi, yöneticilerin en şerlileri, bizim onlara, onların da bize lanet ettiği yöneticilerdir. Zira bu yöneticiler gasıplardan sonra -hatta yer yer önce- ümmetin lanetine muhatap oldu. Emin olun, onlar da kendilerinden somut adım atmalarını isteyen, düşmanlarımızla her türlü siyasi, askerî, ekonomik ilişkileri kesmelerini dillendiren, orduları seferber etmeleri için kendilerine baskı uygulayan ümmetin evlatlarına lanet ediyorlar. Zira ümmet bir vadide onlar bambaşka bir vadide!
Velhasıl, Gazze mezalimi, ümmetin, fiilî liderliği mevcut yönetim ve yöneticilerden alıp gerçek bir liderliğe devretmesinin farziyetini ve aciliyetini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Bu gerçeği bir kez çok acı bir şekilde tokat gibi suratlarımıza çarptı. Onca gücümüze, onca imkanımıza rağmen, gerçek bir liderlikten mahrum olduğumuzdan dolayı, kendi öz yurdumuzda baskın yediğimiz gibi ne kadar garip kaldığımızı bir kez daha anladık. Rabbimiz Celle ve Âlâ, bu ucube sahte 57 lideri bizden alsın ve yerine tek bir gerçek raşit halife versin!