Bu soru ‘Batı’ya iki sebepten ötürü sorulur. Ya bir yardım talebinin, bir arayışın ve çaresizliğin göstergesi olarak kendisinden daha güçlü olduğu düşüncesiyle. Ya da harekete geçmediği için bir kızgınlık ve isyan göstergesi olarak ama yine kendisinden daha güçlü olduğu düşüncesiyle… Birinci sebepten ötürü soruluyorsa muhtemelen sorunun muhatabından ‘işte buradayım’, ‘geldim’, ‘sorunu çözeceğim’ gibi cevaplar beklenmektedir. İkinci sebepten ötürü soruluyorsa muhtemelen bir cevap gelmesi beklenmez; soru, sorana geri döner. Eğer bu soru yılda birkaç kez, bıkmadan usanmadan soruluyor ve cevap alınamıyorsa o zaman soruyu soran mevzuyu laçkalaştırıp sulandırıyor ve bundan da bazı menfaatler elde ediyor demektir. Bu bir bakıma samimiyet testi de sayılabilir. Şimdi başlıkta geçen soruyu derinlemesine analiz edelim; kimdir bu Batı? Daha çok siyasi bir terim olarak kullanılan ‘Batı’ I. Dünya savaşından sonra her anlamda ‘Doğu ve Batı’ blokları arasında ABD’nin öncülüğünü kabul eden Kapitalist devletlerin genel adıdır. Coğrafi olarak 23 derece kuzey paraleli ve 20 derece doğu meridyeninin kuzey batı kısmında yer alan bölgedir. Osmanlı Hilafet Devleti’nin enkazı üzerinde yükselen I. Dünya Devletleri ya da diğer adıyla emperyalizm kıtasıdır.
Son günlerde hatta son yıllarda belki de son yüzyıl Batı’dan yardım istemek ümmetin yöneticileri nezdinde alışkanlık oldu. Kendi ayakları üzerine basamayan çocuklar gibi başkasının destek ve kol kanat germesine muhtaç bir pozisyon içerisindeyiz. Ne zaman başımız sıkışsa imdat diye bağırdığımız bu Batılı ülkeler kim dersiniz?
1829’da bağımsızlığını kazanmasıyla Mora’daki Türkleri göçe zorlayıp, 20 bin Türk’ü katleden Yunanistan.
1.Dünya Savaşı’ndan sonra sömürge pastasından payına düşen Ruanda ve Kongo’da 10 milyona yakın insan katleden Belçika.
1911’den 1940’a kadar toplama kamplarıyla meşhur olup Libya, Etiyopya ve Yugoslavya’da milyonlarca insanın kanına giren İtalya.
Kuzey Afrika canavarı olan yüzbinlerce Cezayirlinin katili Fransa.
Sözüm ona ‘üstün ırkları’ için 1933–45 yılları arasında diğer milletlerden ve etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında, fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma imza atan Almanya.
1945 yılında savaştan kaçarak topraklarına sığınan 250 bin mülteciyi kamplarında açlık ve hastalıktan ölüme terk eden Danimarka.
Franco diktasıyla 30 bin muhalifi öldürten ve Kızılderili katliamında Amerika’nın yanında yer alan İspanya.
Avustralya yerlisi olan aborjinlerin yüz binlercesini sistematik bir şekilde imha eden, Afganistan topraklarına kan ve gözyaşı götüren, İslâm düşmanı İngiltere.
Katliamlarına Kızılderililer ile başlayıp atom bombası ile devam eden 135 bin Japon, 70 bin Vietnamlı, 100 bin Afgan ve 1 milyondan fazla Iraklının katili Amerika…
İşte kendisinden mazlum Müslümanları kurtarması için yardım beklenen Batı…
Kediye ciğer emanet ettiğinde ne olursa, Müslümanları Batı’ya emanet ettiğinde de aynı akıbet kaçınılmazdır. Suriye kıyamı Batı’yı korkutup hayallerini suya düşürdüğünde İslâm’a ve Müslümanlara topyekûn bir savaş başlattı. Ajanları, kuklaları ve mümessilleri ile İslâmi beldelerde hayalleri suya bile değil kana düşürdü. Yöneticilere kendilerinden yardım talep etmelerini emretti. Bu vesileyle işgali meşru, katliamlarını masum hale getirdi. Amerika hain Suud yönetimini Suriye’den çekilmekle tehdit etti. Suriye’de kalması için Suudi prens milyon dolarları önüne serdi. Kudüs’ü “İsrail’in” başkenti ilan ettiğinde yöneticilerimizden yine kendi kurumu olan BM’den yardım istemelerini telkin etti. Toplanan onlarca kelli felli adam Kudüs’ün doğusunu Filistin’in başkenti ilan ederek bayram etti. Peki, hangi el kaldıran ülke Filistin büyükelçiliğini Doğu Kudüs’e taşıyacağını açıkladı. Sahi hangisinin Filistin büyükelçiliği var? Daha da ötesi Filistin diye bir devlet onlar nazarında var mı ki?
Önce Irak, sonra Mısır, Libya, Yemen, Tunus en sonunda Suriye… Ortadoğu’nun son harabesi Suriye... Her türlü hafif ve ağır silahların denendiği, konvansiyonel ve kitle imha silahlarının deneme tahtası, kimyasal saldırıların merkezi Halep, İdlip, Doğu Guta ve çığlıkların arşı titrettiği Duma… Neredeyse zulme uğradığımız her yer ve koşulda “Eyy Batı, neredesin?” diye diye ölüyoruz.
Artık zulme uğrayan Müslümanlar kimden neyi talep edeceklerini anladılar. Yardımın yalnızca Allah’tan geleceğine ve bu yardımın yeniden kurulacak bir Hilâfet Devleti olduğunda zafer getireceğini idrak ettiler. Şimdi onların muzaffer olmaları için gereken tek şey; basiretten uzak, Batı’ya hayran yöneticilerin varlığından kurtulmak.
وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
**“Bu Allah için hiç zor değildir.” (İbrahim 20)