Haftalardır dershaneler üzerinden yapılan tartışmaların dozu, yeni gündem maddeleri ile azalmış olsa da konu ile ilgili karşılıklı yeni hamleler ile meselenin taraflarınca daha uzun bir süre tartışılmaya devam edileceğine benziyor. Bu süreci takip edenlerin, asıl meselenin dershanelerin kapatılma meselesi olmadığı, ayrışmanın veya çatışmanın daha derin yerlere dayandığını bilir. Benim üzerinde durmak istediğim husus, meselenin perde arkasını aralamak veya derinlerdeki kırılgan fay hatlarını ifşa etmek değil. Sığ hali ile bu tartışmaların genel olarak toplumda, özelde ise Müslümanlarda oluşturduğu etkiye bakmaya çalışıyorum.
Meselenin neresinden bakılırsa bakılsın, İslam’ın esasi bakışına göre tutulacak bir tarafının olmadığını görüyorum. Bataklık içinde yürüyen iki insanın bataklığın çamurundan, kokusundan vs. necasetinden korunmaları mümkün değildir. Kaldı ki bu iki insan, bataklıkta güreş tutmaya başladılar mı vucutlarına bulaşan bataklık malzamesi artık yüzlerine de ağızlarına da bulaşmaya başlar. Bu pehlivanlar konuştukça ağızlarından nahoş kokular ve mataryeller saçılır. Fikren iflasın eşiğine getirilen toplumda, meseleye taraf olanlar arasında çatışmanın boyutu daha çetindir ve daha çirkefçedir.
Allah’u Teala ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun! Bir totpluluğa duyduğunuz kin, sizi onlara karşı adaletsizliğe itmesin. Adaletli olun. Bu Allah korkusuna daha çok yakışandır. Allah’a isyandan sakının! Allah yaptıklarınızı hakıyla bilmektedir.”
Bir müslümanın bir Müslümana kin gütmesinin mümkün olmadığı, kardeşlik hukukuna riayet edilmesi gerektiği hususu her iki cenahtan da çok duyulmuştur. Ancak bu süreçte ne kardeşlik, ne hak ne de adalet ölçülerine riayet edilmediği ortadadır. Daha önce bu ölçülere riayet ediyorlar mıydı diye sorulduğunda elbette ki hayır. İktidar partisinin konumu, söylemleri ve pratiği önceki iktidarlar ile kıyas edildiğinde artı yönleri olmakla birlikte İslam'ı bilenler için, İslam'a göre hak ve adalet ölçülerinden uzak olduğu açıktır. Cemaatin de söylemleri ve icraatları bilinmektedir. İslami kıstaslara göre değerlendirildiğinde üstünü çizeceğiniz oldukça çok fikir, söylem ve eylemelerini görürsünüz. Hadi daha nesnel davranarak kendi 'İslami yorumunuza göre' çizersiniz diyelim. Ancak mesele sadece cemaatin fikir ve icraatlarına katılıp katılmama meselesi değil. Cemaat, bugüne kadar kendi İslami yorumu dışında İslami hiç bir farklı görüş ve yapıya tahammül göstermemiştir. Müslümanların kıt imkanları neticesinde kurdukları yazılı ve görsel medya araçları ile yüzlerce defa temiz Müslümanları karaladılar. Topluma karşı, kendileri dışındaki Müslümanları ya terörist olarak gösterdiler ya da farklı ithamlar ile itham ettiler. Aynı hataları halen yapmaya devam etmektedirler. Gerektiği yerde brokratik kademelerdeki güçlerini de kullanarak bir çok Müslümanı da zindanlara attırdılar.
Bütün bunların yanında kayda değer bir tabana sahip olan cemaatin, perde arkasında daha fazla menfaat ve iktidar gücü elde etme mücadelesini verirken, dershaneler üzerinden kendi tabanında mağduruyet duygusunu oluşturmuştur. İşte bu mağduriyet duygusu ile taban, daha çok iktidar hırsına sahip olacak ve iktidara ulaşmak için daha bir ölçüsüz hareket edecektir. Diğer taraftan bugün sahip oldukları güçlerine, mevcut iktidarın sayesinde ulaştıklarını, tartışmalarla İslam ile kavgalı olanların ekmeğine yağ sürdüklerini unutuyor gibiler. Halen birbirlerinin kirli çamaşırlarını açıklamakla tehditleri karşılıklı olarak devam etmektedir.
İslam ümmetinin karşı karşıya kaldığı musibetlerin haddi hesabı yoktur. Bu ümmete bir takım faydalarınızın yanında ümmeti, batının yaşam tarzına mahkum etme çabalarınıza binaen İslami kimliğinizle Müslümanları ayrıştırıp daha çok yarasını kanatmayın. Müslümanların iyi niyetlerini daha fazla suistimal etmeyin. Müslümanların hayrını düşünüyorsanız, tam olarak Kur’an ve Sünnete dönün. “Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?” ayetine icabet ediniz.
Mevcut halinizin, Allah’ın size verdiği bir fırsat olduğunu unutmayın. Eğer bu fırsatı Müslümanların lehine kullanmaz ve böyle devam ederseniz, Allah’ın bunu sizlerden alması uzak değildir.
“İçlerinden bir topluluk, "Allah'ın helâk edeceği, ya da çetin bir azapla cezalandıracağı bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dediği vakit, o uyarıda bulunanlar dediler ki; "Rabbimiz tarafından mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakınırlar diye."