Birleşik Arap Emirliği dün itibariyle “İsrail” varlığı ile çirkin ve aşağılık bir anlaşma imzaladı. Amerikan Başkanı, ofisinden “Artık buz kırıldı” derken, Netenyahu ise “yeni bir barış dönemi” diyerek zafer sarhoşluğu içinde bunu, kendi iç kamuoyunu etkileme aracı olarak kullandı. Birleşik Arap Emirliği’nden Anwar Gargash ise “İsrail’in saldırgan bir hareketine bir ‘ölüm darbesi’” diyerek bu cürmünü kamuoyunda örtme gayreti içine girdi.
Trump’un bahsettiği buzlar, İslâm ümmetinin kırılan umudu, eriyen iradesidir. Bu irade, raşid halifelerin arkasında kâfire “had bildiren” çelik bir zırh gibi idi. Bu vakıa bize gösterdi ki; Arap beldelerinin yöneticileri siyasi ajandalarında ihanet, cürüm ve zulüm taşımaktadırlar. Bu ümmete ihanet etmiş Mısır ve Ürdün’ün peşi sıra “İsrail” varlığının ayaklarını bu mübarek topraklarda güçlendirme gayreti başka ne ile izah edilebilir?
Mahmut Abbas kendi ihanetlerini örtmek adına bu anlaşmaya “ihanettir” dese de Amerika’ya ram olmuş kendi çirkin politikalarını örtemeyecektir. İran, Hizbullah ile bir gecede “İsrail’i” haritadan silebilecek kudrete sahip olduğu hâlde, her gün kendi zulüm hanesine Filistin’de şehit olan gençlerin isimlerini kaydederken, **“Bu anlaşma, Müslümanların sırtına haksız yere vurduğu bir hançerdir” demesi, İran’ı aklamayacaktır. Türkiye’nin Mavi Marmara şehitlerinin kanını yerde bıraktığı halde, “İsrail” ile OECD ekonomik anlaşmalarına imza attığı hâlde **“bu ikiyüzlü davranışını asla unutmayacağını ve asla affetmeyeceğini” söylemesi, ümmetin hafızasında “iyiliksever Türkiye” imajı bırakamayacaktır.
Tüm diplomatik kanalların açılacağı, “İsrail” ile normalleşmenin pik yapacağı, ticari ve sinai anlaşmalar dâhil, büyükelçilik düzeyinde siyasi alakaların teşkil edilmesini de öngören bu anlaşma sayesinde ümmetin gözbebeği mübarek Filistin topraklarında yaşayan Müslümanları daha da zor günler bekleyecektir. Bırakın işgali konuşmak, “İsrail’in” bu topraklarda “meşru hükümet” pozisyonu daha güçlenecektir. Kendilerini İslâm ümmetinin hamisi ve sözcüsü gibi gören Arap liderler ve onların cürümlerine sessiz kalan yığınlar ne yazık ki dünya debdebesine dalmış vaziyetteler. İran ve Türkiye gibi ülkelerin liderleri ise halklarını ekonomik ve siyasi olarak baskılamanın kaygılarını güdüyor ve Filistin vakıasına dair -göstermelik ve slogan düzeyinde bir kaç kınama mesajı dışında- somut hiçbir adım atmıyorlar.
İşgalci varlık “İsrail” ve Birleşik Arap Emirliği (BAE)’nin ihanet anlaşması bir kez daha göstermiştir ki binlerce varil petrole sahip olmak, boyunduruk altına yaşamaktan kurtulmaya kâfi gelmemektedir. Dahası Amerika’ya ve sömürgeci Batı’ya hizmet etmekte, Arap liderler başta olmak üzere bölge devletlerinin ne kadar istekli olduğunu göstermektedir. Gösterildiği kadar güçlü olmadığı hâlde “İsrail” varlığı hakkında oluşturulmaya çalışılan “kudretli devlet” imajı ise acizlik ve başarısız siyasi hezeyandan başka bir şey değildir.
“Bu anlaşma ile elde edilen avantajlar” mı dediniz? İşte başarı…
1- Amerikan Başkanı Trump şu sözleri sarf etti. “Artık buzlar kırıldığına göre daha fazla Arap ve Müslüman ülkesinin BAE’yi takip etmesini bekliyorum.” Trump, bu sözleriyle aslında açıkça ve çirkin bir şekilde Müslümanlarla alay etme cesaretini kendinde bulmuştur. Aynı zamanda **“yarış başladı” mesajı vermiştir. Bu yarış, kâfir Amerika ve yandaşlarına kim daha iyi hizmet edecek yarışıdır? Geçen yıl imzalanan “Yüzyılın İhanet Projesi”ni hayata geçirirken “kim bana itaatini tazeleyecek” yarışıdır. Bu yarış, maalesef küfre ve işgale taze kan yetiştirme yarışıdır. Bu durumun tek gerekçesi, sömürgeci kâfir ABD’ye haddini bildiremeyen tek bir adam çıkmaması gerçeğidir.
2- “İsrail”, bu menhus anlaşma sonrası **“Batı Şeria’nın ilhak planından geçici olarak vazgeçilmiştir” diyerek, gerçekte bu anlaşmanın Müslümanların lehine değil aleyhine bir uygulamanın mutabakatı olduğunu zımnen ilan etmiştir. Arap liderlerin şahsında BAE liderinin aptal olduğunu tüm dünyaya deklare etmiştir. Değilse “İsrail”, zaten işgal ettiği topraklarda tümden defedilmesi gerekirken “Sadece anlaştığımız için, geçici olarak yakıp yıkmaktan vazgeçtim, daha sonra kaldığım yerden işgale ve kan dökmeye devam edeceğim” demiş olmaktadır. Bunu dediği hâlde masaya oturup anlaşmak ancak aptal yöneticilere ve hizmetçilikte çığır açmış uşak liderlere yakışır.
3- İşgalci “İsrail”, necis ellerini henüz mübarek Mescid-i Aksa topraklarından çekmemişken BAE ve öncesinde Mısır ve Ürdün’ün de yaptığı gibi, bu anlaşma ile Filistin topraklarının Müslümanlar nazarındaki manevi konumunu hiçe saymış, sömürülmeyi kabullenen ve bununla övünen çirkin yüzünü tüm ümmete göstermiştir. Bu öylesine hayâsızca işlenmiş bir ameldir ki; 72 yıldır Filistin’de dökülen Müslümanların nezih kanı ve on yıllarca “İsrail” zindanlarında açlığa ve eziyetlere maruz bırakılan Müslümanların yaşadığı katliam ve zulmü görmezden gelmektir. Bu, ancak nefsinin esiri olmuş, dünyaya dalmış ve ahirette vereceği hesabı umursamayan kimselerin yapacağı bir ameldir.
4- Bu anlaşmaya aracılık eden ABD Başkanı Trump, bu vesileyle Kasım 2020 seçimleri öncesi popülerliğini arttırmıştır. Korona salgını konusunda sergilediği, ülke sathındaki kontrolsüz ve başarısız politikaları ve George Flody vakıası sonrası oluşan ırkçı gösterileri bastırma yöntemi seçimde kaybetme riskini arttırmıştı. Tıpkı Kudüs’ü “İsrail’in” başkenti ilan etmesinde olduğu gibi, Müslümanların aleyhine yaptığı her işte kâfir tebaasının teveccühünü kazanmış ve bu anlaşmayı bizzat kendisi ilan ederek seçim yatırımına bir malzeme yapmıştır. Netanyahu ise son günlerde medyaya yansıyan yolsuzluk ve rüşvet iddialarından dolayı siyasi olarak yıpratılmaktan bu anlaşma ile son anda kurtulmuştur.
5- BAE hükümetinden anlaşma dolayısıyla gelen açıklama daha da komiktir: **“İsrail’in son zamanlarda gelen saldırgan tutumuna ölüm darbesi vurduk” demiştir. Allah aşkına, siz “İsrail’e” hayat mı verdiniz yoksa öldürdünüz mü? Onun ölümü ancak defedilip bu mübarek topraklardan kovulmasıdır. Bunu henüz anlayamadınız mı? Öyle ya, zaten anlasaydınız sömürgeciler sizleri lider yapmazlardı!
Vakıa bundan ötesi değilken üstelik anlaşmanın ismine de “İbrahim anlaşması” adı verilmiş. Ne hazin değil mi? İbrahim Aleyhi’s Selam, peygamberlik hayatı boyunca nemrutlara karşı mücadele etmiştir.
Çağın en büyük nemrutlarının putları olan krallıklarınız, demokrasileriniz ve cumhuriyetleriniz, Allah’ın izni ile kurulacak olan Râşidî Hilâfet Devleti’nin güçlü ordularıyla harap edilecektir; bunu bilesiniz!