Anayasa Mahkemesi Ak Partinin çıkardığı dershanelerin özel okula dönüştürülmesini, dönüşmeyen dershanelerin ise kapatılmasını öngören düzenlemesi ile ilgili yasayı oy çokluğuyla iptal etti. Bu karara göre şimdilik özel okula dönüşmeyen dershaneler kapatılmayacak.
CHP'nin özel okula dönüşmeyen dershanelerin kapatılmasına ilişkin yasal düzenlemenin iptal edilmesi ile ilgili başvurusunu, Anayasa Mahkemesi üyelerinin çoğunluğunun iptal yönünde oy kullanması ile karara bağladı. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı daha sonra açıklanacak. Ancak iptal yönünde oy kullanan üyeler Ak parti tarafından çıkartılan yasanın, Anayasa’nın 48. Maddesi’nde güvence altına alınan özel teşebbüs hürriyetine aykırı olduğu fikrini sahipler...
Türkiye genelinde 3.600 dershane var. Milli Eğitim Bakanlığı, geçiş dönemi için dershanelere, temel lise adı verilen ve 4 yıl sonra özel okula dönüşebilecek bir yapı önerdi. Bu dershanelerden yaklaşık 2.200 civarında dershane Milli Eğitim Bakanlığına başvuru yaptı. Ancak bunlar içinden yaklaşık 900 tanesi ruhsat alabildi. Eğer bu düzenleme iptal edilmemiş olmasaydı, 1 Eylül 2015 tarihi itibarıyla özel okula dönüşümü kabul etmeyen dershanelerin kapatılması öngörülüyordu.
Türkiye'de hepimizin bildiği gibi Ak Parti ile Cemaat arasında yaşanan çatışmanın başlama fişeği aslında bahanesi dershaneler varlığı olarak kamuoyunda gündeme gelmişti. Dershaneler Gülen cemaatinin bel kemiğini ve insan finansmanın omurgasını oluşturuyordu. Ak Parti, Gülen cemaati ile mücadelede dershanelerin kapatılmasını olmazsa olmaz, atılması gereken adım olarak görüyor ve gösteriyordu. Başbakan Erdoğan bu konuda kamuoyunu bilgilendirmiş, yönlendirmiş ve neredeyse ikna etmişti. Böylelikle yıllardır devletin birçok kademesinde etkili olan Gülen cemaatinin sadece operasyonlarla değil, köklü bir şekilde gücü zayıflatılacaktı. Çünkü cemaat dershanelerde çocukları seçiyor, eğitiyor sonra da üniversitede ilişkisini devam ettirerek devletin belirli kademelerine yerleştiriyordu. Bu şekilde hem ülke içi devlet kademelerinde hem de yurt dışında okul faaliyetleri ile etkili olmaya çalışıyordu.
Bu çatışmanın başladığı o tarihlerde dahi gerek Cemaati bitirme planının MGK toplantısında gündeme gelmesi gerekse de cemaatin MİT müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik hamleleri ve diğer çatlaklar çatışmanın daha o zamanlarda dahi sadece dershaneler olmadığını gösteriyordu. Gelinen noktada Ak Parti ile cemaat arasındaki çatışmadan, cemaat kamuoyunda etkisizleştirilmiş, bir çok operasyon ile devlet kurumlarında zayıflatılmış ancak bitirilememiştir. Kısa ve orta vadede bitirilmesi de en azından bu siyasi süreçte zor görülüyor. Buna karşılık Ak partinin büyüsü bozulmuş, içerdeki bazı yolsuzluklar Ak partinin imajını zedelemiştir.
7 Haziran seçimleri ile birlikte Türkiye'de yeni bir siyasi tablo oluşmuş durumda. Seçim öncesi sert tartışmaların, suçlamaların, hakaretlerin, ifşaatların yerini sağduyu, uzlaşma, sorumluluk gibi siyasi söylemler almış durumda. Siyaseti, birlikte hareket etme, sağduyu, sorumluk olarak tarif eden parti yöneticileri her nedense seçim öncesi bu söylemleri en fazla kendileri ihlal ediyorlardı. Aslında demokratik siyasetin temeli, vakıaya uygun menfaatti. Dün dinsiz, hain, hırsız vs. tanımlamalar ile suçladıkları partiler ile bugün koalisyon görüşmeleri yapan yine aynı partiler bu menfi siyasetin canlı örnekleridir. Dün menfaat hangi tarafta ise o tarafa yönelen bu partiler, bugün vakıa ve menfaatler değişince diğer tarafa yönelmekteler. Kendi söylemlerine baktığımızda ya dünkü siyasetleri yanlış yada bugünkü siyasetleri. Tabi konuyu kendi söylemleri ile değil de İslami açıdan değerlendirecek olursak, Kuran ve Sünnete uymayan siyaset her zaman hatalı, yanlış ve haramdır.
Anayasa mahkemesinin kararına dönecek olursak, bu karara hükümet cephesinden genel tepkiler Başbakan Davutoğlu'nun "Gerekçeli kararı görelim, gerekeni yaparız, kararlıyız." şeklinde özetlenebilecek açıklamalardı. Ak partinin dünkü siyasetine bakılırsa Cumhurbaşkanının ve hükümetin karara sert tepkiler vermesi bekleniyordu. Ancak Türkiye siyasi tablonun değişmiş olması, yıpranan demokrasi, partiler, seçim, halkın kararına saygı, halkın kararını anlama gibi söylemlerin düzeltilmesi için yeni Türkiye söyleminin gereği olarak bu karara çok sert tepkiler gelmedi. Bu süreçte özellikle Ak parti yasama, yargı, hukuk ve bunların bağımsızlığı gibi konulara dün olduğundan daha fazla serbest bir alan bırakacak gibi görülüyor. Ak parti için bu adımlar hem muhtemel koalisyon çalışmaları hem de muhtemel erken seçimler için izlenmesi gereken vakıaya uygun siyaset olacak...
Yine dershanelerin kapatılması, özel okulların açılması, desteklenmesi, sonra liseye dönüşmesi, hafta sonu özel dersler gibi konularda Ak parti gereken adımları atabilmiş değil. Konu ile ilgili bir çok belirsizlik hala dahi devam ediyor. Dershaneler kapatıldığında yerine koyulacak proje 2 yıldır tamamlanamamış durumda.
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararından sonra hükümetin bugünkünden çok farklı bir tepki vereceğini düşünmüyorum. Bu kararı Ak partinin tanımaması, bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yeni düzenlemeler yapması, engellemeye çalışması mümkün olsa da siyasi konjonktür açısından ve konunun alt yapısı açısından zor görülüyor.
Ayrıca Anayasa Mahkemenin bu kararına karşılık hükümetin yeni bir yasal düzenleme yapması ve bu yasayı çıkarması gerek Meclisin 1 Eylüle kadar tatilde olması gerekse de Meclis aritmetiğinin Ak partinin yeni bir yasa çıkarmasını engellemesinden dolayı zor bir olasılık. Haliyle dershaneler bu senede kapatılmayacak...
@musabayoglu