Arakan’dan çığlıklar ve feryatlar yükseliyor; katledilenlerin sayısı 2-3 günde binlerle ifade ediliyor fakat özellikle Türkiye medyası Arakan’da yaşanan bu soykırıma adeta kör, sağır, dilsiz… Sadece sosyal medya ve kimi duyarlı medya kanalları aracılığıyla ekranlarda ve gazete satırlarında kendine yer bulabilen Arakan’da yaşanan katliamın, otel odasında eski mankenin işlediği cinayet kadar yer bulamaması üzücü olduğu kadar da düşündürücü maalesef.
Siyasilerin gündeminde de hak ettiği yeri bulamayan Arakan’ı geç de olsa gündemine alan kimi yöneticiler çareyi, BM gibi ABD kuklası uluslararası kurumlara havale etmekte buluyorlar. Müslümanların gündemini görece daha trajik haberlerle meşgul eden medya, İslam kardeşliğinin ümmette yeniden temayüz etmesinin önüne geçmeye çalışıyor adeta.
Hâlbuki bu çığlıkların sahibi, senin-benim-bizim Müslüman kardeşimiz; kanı kanımız, canı canımız, namusu namusumuz… Kaldı ki orada katledilen bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, savaş hukukunun dahi masum gördüğü sivillerdir.
Arakan, bir savaştan ziyade katliamın hatta soykırımın hüküm sürdüğü bir belde bugün… Orada katledilenlerin “İslam” kimliğine sahip çıkılmadığını görüyoruz fakat “insan” kimliğine neden sahip çıkılmadığını da anlamış değiliz.
İslam kardeşliği bize, Müslüman kardeşlerimize sahip çıkmayı salık verirken Müslümanların başındaki yöneticilerin ve medyanın gündeminde yer alan konular maalesef içimizi acıtıyor.
“Kastamonu’da Mustafa Kemal Atatürk tarafından başlatılan ‘Şapka ve Kıyafet İnkılabı’ zulmünün kutlamaları Kültür Bakanlığı himayesinde Kastamonu’da yapıldı.
Mustafa Kemal Atatürk tarafından Kastamonu’da başlatılan ‘Şapka ve Kıyafet İnkılabı’ bu zulmün mağdurlarının torunlarının oy verdiği Kültür Bakanlığı tarafından 23-24 Ağustos’ta gerçekleştirilen etkinliklerle kutlandı.” (Haksöz Haber)
Kaç senedir sessiz sessiz kanayan bir yara olmasına rağmen Arakan katliamı, İslam dünyasında hak ettiği yeri hâlâ bulmuş değil! Kendisini Müslümanların hamisi olarak lanse eden Türkiye’den tutun da Arap beldelerindeki yöneticilere kadar Arakan, sahipsizlik girdabında adeta boğuluyor. Bangladeş bile sınır komşusu olduğu Arakanlı Müslümanlara kapılarını kapatarak adeta Budist katliamına ortaklık ediyor.
Bir de maharetmiş gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin BM’yi göreve çağırması, BM’ninse sivil katliamından endişe duyduğunu ifade etmesi, tam bir “körler sağırlar birbirini ağırlar” durumu!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Arakan'da yaşanan Müslümanlara yönelik katliama ilişkin “Bu soruna köklü bir çözüm getirmemiz gerek” dedi. “Bu zulmü şiddetle kınıyoruz. Başından beri süreci takip ediyoruz. Tüm dünya ile temas halindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız süreci bizzat takip ediyor. BM nezdinde temaslarımız sürüyor.” (Türkiye'den flaş Arakan hamlesi!-Milat Gazetesi) ifadelerini kullanan Çavuşoğlu’nun takdire mazhar(!) çabalarını görmezden de gelmek olmaz şüphesiz. Dalga geçer gibi yapılan bu açıklamaları yadsımadığımızı da ifade etmek zorundayız. Zira nerede bir Müslüman katliamı olsa –geç de olsa- kınama mesajları yayınlayan bir devlet refleksiyle karşı karşıya olduğumuzu bilmek, içimizi rahatlatmalı mı dersiniz!
Hiçbir devlet erkine, gücüne sahip olmadığı hâlde kınama duyarlılığı olanlarla bu erke sahip olanlar arasında bir fark olmalı değil mi sizce? Zira duyarlı âlimler ve halk zaten sosyal medya araçları vasıtasıyla yaşananları kınadıklarını ifade ediyorlar.
İlahiyatçı-Yazar Abdullah İmamoğlu da bu medya ve devlet duyarsızlığına sosyal medya hesabından yayınladığı bir mesajla isyan eden isimlerden… Şöyle diyor İmamoğlu mesajında:
“Sözlerime nereden başlasam bilemedim. Kâfir Budistlerin katliamlarına maruz kalan ve kan gölüne dönüşen Arakan’dan mı, Müslüman kardeşlerinin vahşice katledilişlerini uzaktan, oturduğu yerden seyreden ve hiç sıkılmadan bu katliamı BM’nin gündemine taşıyacaklarını söyleyen yöneticilerden mi, televizyon ekranlarında faydasız tartışmaların girdabında boğulmuş, ümmetin dertlerine karşı suskunluğa oynayan medyatik âlimlerimizden mi? Yoksa üç günde üç bin Müslüman kanını otel odasında ölü bulunan bir sunucu kadar kıymetli bulmayıp gündeme taşımayan medyadan mı? Bilemedim… Ama bir hakikat var o da; Arakan yanıyor!
Ya Rabbi! Arakan’da sırf Allah’a iman ettikleri için acımasızca Müslüman yakan Budist rahipleri sen “Kahhâr” isminle kahreyle! Müslümanların yardım feryatlarına icabet etmeyen yöneticilerin hâlini sana arz ediyoruz. Sen onlara bildiğin gibi muamele eyle Allah’ım!
Allah’ım! Sen Müslümanlara fütursuzca saldırma cesareti bulan kâfirlerden hesap soracak İkinci Râşidî Hilâfet’i bu ümmete acilen nasip eyle… (Âmin)”
İşte Araştırmacı-Yazar Abdurrahim Şen de “isyankâr” kalemlerden bir diğeri:
“Arakan'da 3 günde 3 bin Müslüman katledildi. Türkiye dâhil İslam dünyasının yöneticileri yine uluslararası toplumun duyarsızlığından yakındı. Be Allah'tan korkmaz kuldan utanmazlar. Şunu bilin ki "Uluslararası toplum" diye bir şey yoktur. Dünyada ulus devletler vardır. Bir de tüm ulus devletlere egemen olan Amerikan ulus devleti. Ve Amerika'nın başında da "Müslümanları domuz kanına bulanmış domdom kurşunuyla öldürmek lazım" diyen katil Trump vardır. Bunları bilip de kim hala Müslümanların meselelerini, gerçekte olmayan "uluslararası toplum"a havale ediyorsa meseleyi buharlaştırıyor demektir. Bu, aciz ve kukla yöneticilerin efendilerine hizmette kusur olmasın diye kullandıkları bir tür kuşdilidir.”
İslam ümmetinin başıboşluğunun kesilen son faturasıdır Arakan!
Müslümanların çaresizliğin barizleştiği son nokta; içinde bulunulan hâlin kıskacında, bir yanda canlarına kasteden Budist kâfirlerle diğer yanda azgın sular geçildiği takdirde yüzlerine kapanan Bangladeş sınır kapılarının soğukluğu arasında verilen yaşama mücadelesidir, Arakan!
Bağırdığı, feryat ettiği hâlde sessiz sinema misali seslerin duyulmadığı, görüntünün mevcut fakat tepkinin yutulduğu bir garip coğrafyanın, gariplerin coğrafyasının adıdır Arakan!
Medya sihirbazlarından, paparazzi, Televole medyasının palazlandığı haberlerden kendine yer bulamayan; siyasilerin argümanlarında geçerli bir mazeret olarak gündem olamayan körler sağırlar dünyasında, bakıldığı hâlde görülmeyen, görülmek istenmeyenlerin yurdudur, Arakan!
Hâl böyleyken sen Müslüman kardeşim, sensin Arakanlı kardeşinin sesine ses olacak! Sensin, medya cambazlarının oyununu bozup Müslümanların gündemini medya mecralarında gündem yapacak! Sensin, yöneticilerin dikkatlerini çekip onlara kardeşlerinin çilelerine son vermesi için baskı yapacak!
Ey Müslüman kardeşim! Arakanlı kardeşine sahip çık, Arakan’ın çığlığına çığlık, sesine ses ol! #ArakanaSesVer!