Bangladeş Allah Resulü (S.A.V.)’e yapılan hakaret ile gündeme gelmişti. Milyonlarca Müslüman Allah Resulüne (S.A.V.) sahip çıkmış ve devlet 2500-3000 kişiyi katletmiş, binlerce Müslüman ise yaralanmış ve tutuklanmıştı. Kurulduğu günden bugüne İslam ile savaşmayı kendisine ilke edinmiş laik- demokratik küfür rejimi halkına her türlü zulmü reva görmüştü.
Bangladeş Yaklaşık 164 milyonluk devasa nüfusuyla dünyanın en kalabalık yedinci, en fazla Müslüman nüfusuna sahip ikinci ülkesidir. Halkın % 86’sı Müslüman’dır. Dünyanın en fakir ülkelerinden biridir ve kişi başı gelir 1-2 dolarlık bir miktardır. Okuma-yazma oranı %33 gibi en düşük düzeylerde olan bir ülkedir.
1971 yılında Pakistan’dan ayrılmak için çıkan savaş ( 3 milyona yakın insan öldürülmüştür) sonrası Bangladeş’te çok partili demokratik bir sistem kurulmuştur. Ülke 16 Aralık 1972'de yürürlüğe konan bir anayasayla yönetilmektedir. Seçimle gelip seçimle giden bir iktidar yoktur. Bangladeş tarihi gizli ya da aşikâr darbeler tarihinden ibaret sayılabilir. Önce İngilizler sonra Amerikalılar tarafından yönetilen ülkede, Hindistan üzerinden de baskılar kurulmaktadır.
Bugün, ülkenin siyasetinde 4 parti vardır. Bunlar, Şeyh Hasina Vecid yönetimindeki iktidar partisi Avami Parti (AL), Begüm Halide Ziya liderliğindeki ana muhalefet partisi Bangladeş Halk Partisi (BNP), Muhammet Erşad liderliğindeki Jatiya Parti (JP) ve İdam edilen Gulam Azzam partisi Cemaat-i İslam (JI).
Bangladeş Başbakanı zalim Avami Partisi lideri Hasina 2008 yılındaki seçimlerde en önemli vaadi savaş suçlularının yargılanacağı taahhüdü idi. Seçimin üzerinden bir sene geçtikten sonra 1973 tarihli Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi Kanunu’nda değişiklik yapıldı ve hükümet, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nin (ICT) yargıç, savcı ve tahkikat komisyonu üyelerini tayin etti. 21 Mart 2010 tarihinde söz konusu mahkeme, aralarında eski bakan, milletvekillerinin olduğu, son seçimde ittifak yapan Cemaat-i İslami ve Bangladeş Nasyonalist Partisi (BNP) liderlerini (91 yaşındaki Cemaat-i İslami lideri Prof. Dr. Gulam Azam dâhil) 1971 yılındaki bağımsızlık savaşında Pakistan ordusuyla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle yargılamaya başladı. 12 kişinin (Dokuzu Cemaat-i İslami üyesi, ikisi BNP üyesi, biri bağımsız) idamla yargılandığı muhakeme sürecinde ki olaylarda çok sayıda insan hayatını kaybetti. Bu siyasi davayı protesto etmek için yapılan gösterilerde 5500 kişi tutuklandı ve bunlardan sadece 400 kadarı serbest bırakıldı. Şuanda Şeyh Abdulkadir Gulam Azam’ın İdamı ile ülkede yeni protestolar ve eylem gösterileri başladı.
Zalim rejimin karşısında asla diz çökmeyen Abdulkadir Molla idam kararından sonra af dilemeyi reddeden bir mümin idi. O son olarak diyordu ki: “Suçum Allah'tan başkasına kulluk etmemekti. Bize kulluk et, dediler. Ben de "asın" dedim. Şehitlik hayatımın en büyük başarısı olacaktır. Benim kanım İslami hareketi ayağa kaldıracak ve zalimlerin sonunu getirecektir.Ben sadece İslami bir partinin lideri olduğum için öldürülüyorum. Ben hiçbir suç işlemedim. Sadece bir Müslüman olduğum için asılıyorum. Bu hükümet benim bu suçlardan hiçbirini işlemediğimi çok iyi bildiği halde beni öldürüyor. Sadece Cemaat-i İslami'nin lideri olduğum için. Benim şehadetimi Bangladeş İslam devleti için kullanın" dedi.
91 yaşında bir âlimin İslam ümmetine son nasihati “benim şehadetimi Bangladeş’te İslam devleti için kullanın” oldu. Çünkü İslam ümmetinin âlimlerinin sırf Müslüman olmalarından dolayı, ümmetim parçalanmasına karşı olduğu için intikam aldılar ve (İnşAllah) şehit ettiler.
Abdulkadir Mollanın şehit edilmesinin Bangladeş için tüm Müslümanlara bir gözdağı olması, zulmün haddi aşarak devam edeceği, seçimlere bir yatırım olması ve diğer nedenler bizim için esas nedenler değil aslında.
Bizim için asıl olan dünyada 2 milyara yakın nüfusu olan ve 50 küsur ülkede yaşayan Müslümanların liderleri göz göre göre idam edilen bir âlim için ne yapabildiler? Sadece idamı bir gün erteleyebildiler. Onu da Bangladeş’in efendisi Amerika aracılığı ile yaptılar. O Amerika tüm dünyada İslam’a savaş açmış ve Bangladeş’in İslam ile savaşmasına destek vermiştir. Acaba bu yöneticiler nasıl ümmetin karşısına çıkıp ümmetçi olduklarından bahsedecekler.
Bizim için asıl olan Molla Abdulkadir idam edilmesini nasıl engelleyebilirdik? Genel olarak bu zulme şahit olan tüm Müslümanların kafasındaki soru ne yapabilirdik? Ne yapmadık da bunlar oluyor? Bir âlimimiz katlediliyor ancak bizler elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz! Dua ediyoruz! Üzülüyoruz! Eylemler yapıyoruz! Ancak bunların hiçbiri bu zulümleri engellemiyor.
Bizim için asıl olan Abdulkadir Molla üzerinden İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırıdır. Bizi tüm dünyaya aciz, biçare gösterme çalışmalarıdır.
Bizim için asıl olan ilmin kapısı olan, 91 yaşında onlarca kitap yazmış, ümmetin birliği için mücadele etmiş bir alim için bir şey yapamamamız ve bu konuda plansız olmamızdır.
Bizim için asıl olan ümmetçi olamamamız, idamdan önce Bangladeş’teki zulümden habersiz olmamızdır.
Bizim için asıl olan demokrasi için bir araya gelip açıklama yapanların ümmetin derdi ile dertlendiğini bu konularda da bir araya gelip açıklama yapamamasıdır.
Bizim için asıl olan yeryüzünün 2. Raşidi Hilafet ile buluşamaması ve zulmün devam etmesidir...
Bangladeş’teki bu zulüm ne ilkti ne de son zulüm olacak. Suriye, Irak, Afganistan, Filistin, Çeçenistan, Somali, Keşmir, Mısır ve diğer beldelerimizdeki zulümlerde ayyuka çıkmış durumda. Ne yapmalıyız sorusuna bu ümmetin evlatları ne zamana kadar İslam’ın çözümünü söyleyecek ve bunun için çalışacaklar. Öyle bir umutsuzluk var ki sanki bu bizim kaderimizmiş gibi düşünülüyor.
Allah’ın biz kullarına indirmiş olduğu son Rahmet dini olan İslam bu konuda şeri esaslar ile bize bu konuyu açık şekilde beyan etmiştir ki, çözüm Allah’ın dinini tatbik edecek, bu dini âleme taşıyacak ve tüm zulümleri engelleyecek Hilafet devletinin kurulmasıdır.
Resûlullah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Halife kalkandır, onun arkasında savaşılır ve korunulur.” (Müslim)