Tarihî süreci takip ettiğimizde özelikle 1924 Hilafet’in ilgasından sonra 1945 kadar yani İkinci Dünya Harbi’nin bitimine kadar dünya siyasetinde söz sahibi olan ülkeler daha ziyade İngiltere, Fransa, Rusya, ABD ve kısmen Almanya iken bu tablo, 1945’den sonra büyük ölçüde değişti. İkinci Dünya Harbi’nden sonra hiç kuşkusuz iki zihniyet ve iki coğrafya yani ABD ve Sovyetler Birliği dünya siyasetinde söz sahibi olmaya başladı. Amerika kıtasına sıkışıp kalmamak ve yeraltı kaynaklarının yoğun olduğu Orta Doğu ve Orta Asya’ya egemen olmak isteyen ABD, İkinci Dünya Harbi’nde çok ağır darbe alan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın güçsüzlüğünden istifade ederek ilk etapta Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerini kontrolü altına almaya çalıştı. Bunu yaparken güçsüz olan lakin varlığını sürdürebilen İngiltere ile Orta Doğu’da, Fransa ile de Kuzey Afrika’da zaman zaman ciddi siyasi krizler veya vekalet savaşları yaşandı ve hâlen yaşanmaktadır. 1989 yılına kadar ABD’ye ideolojik düşman olan Sovyetler Birliği başlangıcta ciddi bir rakip iken sonrasında aralarında yoğun bir şekilde “Soğuk Savaş” dönemi yaşandı. Neden Soğuk Savaş? Çünkü her iki gücün yüzlerce nükleer silaha sahip olması ve bu durumun bir nükleer savaşa sebebiyet verebilecek olması nedeniyle süreç, Soğuk Savaş’a evrildi. O sebeple Batı’yı temsilen ABD, İngiltere, Fransa ideolojik olarak birlikteliklerini ortaya koymak adına 1949 yılında Sovyetler Birliği tehdidine karşı 12 ülke tarafından Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (İngilizce: North Atlantic Treaty Organization – NATO) oluşturuldu. Ardından 1952 yılında Adnan Menderes iktidarı döneminde Yunanistan ile beraber Türkiye’de NATO’ya dâhil oldu. NATO’ya karşılık ise Sovyetler Birliği 1955 yılında Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Varşova Paktı’nı kurdu. Bu pakta en ilginç üye ise ikiye bölünmüş olan Almanya’dır. Almanya’nın batısı NATO üyesi iken doğusu Varşova Paktı üyesiydi.
Tüm bu siyasi, askerî ve ideolojik dengeler 1989 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılması neticesinde tamamen değişti ve dünyanın tek süper gücü ABD oldu. Artık dünyada egemen olan ideolojinin adı “kapitalizm” oldu. Kapitalizmin ana fikri olan devlet ile din işlerinin ayrı olması yani dinsiz devlet anlayışı üzerine birde paranın adeta ilahlaştırılmış, toplumlar üzerinde en acımasız bir şekilde uygulanmış olması, “2011” ve belki de “2020”nin oluşmasına kısmen neden oldu. 2011’de Arap Baharı üzerinden Müslüman halklar ayaklandı ve şimdi ise 2020 yılında George Floyd hadisesi sonrasında Batı halkları ayaklanmaya başladı. Güçlü olanların güçsüz olanları her geçen gün daha fazla baskı ve zulümle sindirmeye çalışması yine bu vahşi kapitalizmin bir başka yüzüdür. Bunu belki de özellikle 25 Mayıs tarihinde ABD’nin Minneapolis kentinde dört polis tarafından yere yatırılan ve bir polis memurunun 9 dakika boyunca boynuna dizi ile baskı yapması neticesinde öldürülen George Floyd ile gördük. Bu hadise 17 yaşındaki bir ABD vatandaşı tarafından videoya alınıp sosyal medya üzerinden servis edilmesinin ardından tüm dünyaya yayıldı ve başta ABD’de olmak üzere tüm Batı ülkelerinde yüzbinler sokaklara indi. Tüm bunların korona pandemisi yüzünden Batı ülkelerinin ekonomik olarak can çekiştiği bir dönemde olması da bir başka ilginç anekdot.
Neden bu ayaklanmalar? Çünkü kapitalizm sistem olarak zenginler için varlığını sürdürmektedir. Onların daha fazla zengin olabilmesi için her türlü imkânı oluşturmak, adeta para baronlarının görevlendirdiği bir devlet modeli gibi işlev görmektedir. Fakirleri gözetmeyen bilakis onları ezen, sokakta kalanları umursamayan yanından geçen bir insan modeli oluşturuldu. Zenginlerin daha zengin olabilmesi için orta ve düşük gelirli tabakanın değişik eğlence ve eylemlerle uyutularak sömürüldüğü bir dünya oluşturuldu.
Bunlar olurken; ideolojik olarak belki de adı konulmamış, lakin Huntington gibi düşünürlerin “Kültürlerarası Savaş” tezinde (kitabında) dillendirdiği gibi çok tehlikeli bir düşman sırasını bekliyordu. Bu düşmanın adı İslâm’dı. Neden İslâm düşmandı? Çünkü Batı’da sağ popülistlerin dediği gibi; İslâm sadece bir din değil, bilakis bir hayat nizamı önerdiği ve insanlığın beşerî sistemlerden tek kurtuluşu olduğu için onu en büyük düşman olarak görmekteydiler. Yani İslâm Batı’da haksızlığı yaşayan halkların haksızlığını giderecek çok kapsamlı bir çözüme sahip olduğu için… Yine Batı halklarının yaşamış olduğu ruhi bunalımı giderecek onlara rahat bir nefes alma imkânı verecek bir potensiyele sahip olduğu için…
Yine insanları adeta modern birer köle hâline getirmesi de kapitalizmin bir başka acımasız yaklaşımıdır hiç kuşkusuz. Kapitalist Batı, bunu yani insanları modern köle hâline getirme işini yaparken de şöyle bir yol takip etmektedir:
•İnsanlar devamlı olarak bir tüketim eylemi içinde olmalıdırlar. Bu sebeple Batı, tüketim malzemelerinin reklamlarına aşırı önem veriyor. Ürün reklamları için büyük markalar milyon dolarlık harcamaları göze alabiliyorlar. Bu şekilde hem her yeni çıkan ürünün satın alınmasını hem de bu ürünlere daha fazla bağlanılmasını istiyorlar. Bazen tüketenlerin arasından daha önce zengin olmayan fakat zamanla zengin olup tükettiren ve adeta kan emici yaratıklar gibi insanların enerjilerini, ruhi ve akli sağlıklarını sömüren birer canavara dönüşenler de yok değil. Bu canavarlaşma sürecini -istisnalar tabii ki var ama- maalesef Müslümanlarda da yaşamaktayız. Hep daha fazla zengin olma hırsı, sahip olunan maddi imkânlar ile hırs-haz-zevk odaklı rezil bir yaşamın kapısını aralayan sistemin adı hiç kuşkusuz kapitalizmdir.
İşte bunu görebilen halkların öyle veya böyle ayaklanmaları işten bile değildir. Bunu özellikle Müslüman halkların yapması büyük bir ihtimal olarak görülebilir. Kapitalizmin yıkılmasının önünde supap görevi gören liderler dahi bu süreci engelleyemeyecektir.
Buna ek olarak Müslüman halkların aralarında söz sahibi olan “nusret/güç ehli”ne de büyük iş düşmektedir. Onlardan bir veya bir kaçı, beşerî sistemlerin –özellikle kapitalizmin- bozuk olduğunu ve bunlardan kurtuluşun yalnızca İslâm Nizamı’nın egemen olması ile mümkün olduğunu elbette çok yakında görecektir. İnşallah o zaman sahih bir parti ile Müslümanların gerçekleştireceği değişim, Batı halkları için de umut olacak!
___
#KapitalizmÇöktüÇözümİslam