Müslümanlara karşı şiddettin tüm dünyada arttığı, insanlığın ifsat olduğu şu zamanlarda, kalplerimizi serinletecek, şükrümüzü arttıracak, bir kez daha yalnız olmadığımızı hissettirecek köleleşmiş dünyanın hür insanlarından, Guraba’lardan bahsetmek istiyorum. Bu kişiler Cennet ile müjdelenmiş gariplerden başkası değildir.
Tirmizî rivâyetinde Rasulullah şöyle buyurdu: “Guraba’ya/gariblere müjdeler olsun! Onlar, benden sonra sünnetimden insanların bozdukları şeyleri düzeltenlerdir.’’
Guraba; Arapça bir kelime olup, garip kelimesinin çoğunluğunu ifade eden bir grup azınlık insana denir. Bu grup, kimsenin tanımadığı, kimsesiz ve yabancı olan insanlardan oluşur. Münkerin ve küfrün çoğaldığı bir zamanda marufu ve Hakkı yayan insanlardır. Birçok insan, aciz akıllardan çıkarılmış dinlere, ideolojilere, küfür düzenlerine bağlanırken, onlar sadece Rabb’lerinin Şeriatına bağlanırlar. İnsanlar adetlere, geleneklere ve batıla çağırırken, onlar hak olan İslam ideolojisine çağırırlar. Haksızlığa tahammül etmeyen, zulme sessiz kalmayan bu grup, hak davada dimdik olup, küfre başkaldıran şerefli bir topluluktur. İşte bu azınlıkta olan insan topluluğu Rasulullah’ın müjdelediği insanlardır.
Sehl İbn-u Sa’d Es-Saadi (ra)’dan rivayet edildiği üzere Rasulullah şöyle buyurmuştur; ‘‘İslam garip başladı, tekrar garip olarak geri dönecektir. Gariplere ne mutlu.’’ Bunu duyan Ashab; ‘Ya Rasulullah! Garipler de kimdir?’ diye sordu. Rasulullah; ‘‘Onlar, insanlar ifsat olduklarında ıslah eden kimselerdir.’’
Aslında insanı garip kılan kendisi değildir fikirleridir. Örneğin Allah’ın hükümlerine bağlı olmayan mevcut sistemin istediği gibi yaşayan biri, kimse tarafından garip görülmez iken, şeri hükümlere bağlanması durumunda hayatını haram ve helal çerçevesinde değiştirip, sadece Allah’ın rızasını gözetlemeye başladığında toplum tarafından yabancılaştırılır ve çoğu zaman dışlanır. Buna verilecek en güzel örnek aslında Rasulullah’tır;
Rasulullah, risaletle emrolunmadan önce, Kureyş müşrikleri tarafından sevilen hatta el-Emin olarak tanınan biri idi. Ne zaman insanları hak din İslam’a davet etmeye başladı o zaman müşrikler O’nu dışlamaya, eziyet etmeye başladı. Rasulullah insanları Sefa tepesinde toplatıp Peygamberliğini açıkladığında Ebû Leheb şaşkına dönmüş ve eline bir taş alıp kâinatın Efendisine doğru fırlatarak, “Helâk olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?” diye bağırmıştı. Hatta bu tepki, ilerde Rasulullah’ın dişini kırmaya, ayağını kanlar içinde bırakmaya ve üzerine pislik atmaya kadar artarak devam edecekti.
Kureyşlileri Hakk’a davet eden Rasulullah yabancı biri değildi aksine çok iyi tanıdıkları ve güvendikleri biri idi. Ama Rasulullah İslam’ın fikirlerine davet edince Kureşlilerin gözünde yabancılaştı.
Peki kimdir bu Guraba’lar? İlk akla gelen sahabaler olsa da onlar değildir. Rasulullah şöyle buyuruyor;
‘‘Kıyamet günü, nurları güneşin nuru gibi olan bir kavim gelecektir.’’ buyurdu. Abu Bekr; ‘Onlar biz miyiz Ya Rasulullah?’ diye sordu. ‘‘Hayır, sizin çok hayrınız var, velakin onlar yeryüzünde çeşitli bölgelerinden haşrolunan fakir ve muhacir kimselerdir.’’ buyurdu. Sonrada ‘‘Gariplere müjdeler olsun, gariplere müjdeler olsun.’’ dedi. ‘Gariplerde kimdir?’ diye soruldu. O’da; ‘‘İsyankarlarının, itaatkarlarından daha fazla olduğu çok kötü insanlar içerisinde yaşayan az ve salih bir insan topluluğudur.’’ buyurdu.’’
Haramların alenen işlendiği, Allah’ın kanunlarının unutulduğu bir toplumda Şeriat’ı yaşamak garipseniyor ve bu durum Müslümanı yabancılaştırıyor. Böylesi kirli olan bir toplumda Allah’ın Şeriatı bütün zorluklara rağmen yaşamak insanı garip kılıyor. Bugün okullarda, iş yerlerinde veya sokakta giyimimizden, amellerimizden ve fikirlerimizden dolayı hor görülüyoruz. Fikirlerimiz tuhaf karşılanıyor. Çoğu zaman ailelerimiz dahi anlam veremiyor yaptıklarımıza. Amellerimize saçma ve değersiz bakılıyor. İnsanlarla aynı dili konuşamıyoruz. ‘Hangi yüzyılda yaşıyorsun?’ sorusuyla karşılaşıyoruz her zaman.
Evet, bu durumdan dolayı çoğu zaman üzülüyoruz, belki ümitsizliğe düşüyoruz ama bu durum hiçbir zaman bizi pasifize etmemeli aksine motive etmeli. İnsanların şeri hükümler doğrultusunda işlediğimiz amellerimize her tuhaf bakışında, fikirlerimize her saçma deyişinde inşaAllah gariplerden olabilme ümidiyle yaşayalım. Zira garip olmak eziklik değil bir kıymettir, Şereftir.