Tüm Müslüman alemi için kıymeti sorgulanamaz Ramazan-ı Şerif’in son zamanlarına gelmiş bulunuyoruz. Her ne kadar bu rahmet ve mağfiret ayını tamamlamak üzere olsak da son on günündeki müjdeler, biz Müslümanlar için kaçırılmayacak büyüklükte bir fırsat. Kur’an'da adı geçen tek geceyi “leylet’ul kadr”i içinde bulunduran on gece.
Allah Subhanehu ve Teâlâ Kadir Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:
”Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” [Kadir Suresi]
İnşaAllah aradığımıza muvaffak oluruz, inşaAllah o esenlikten nasiplenen kutlu Müslümanlardan oluruz.
“Ramazan Nasihat Zamanı” mottosuyla bu Ramazan-ı Şerif’i hem kendimize hem Müslüman kardeşlerimize hem de ümmetin yöneticilerine nasihatler ederek, dertlenerek geçirdik. Kişinin nefsine olan nasihatleri kapsamında en önemli noktalardan bir tanesi tövbeydi hiç şüphesiz. İçerisinde olduğumuz ayın manevi büyük nimetlerinden faydalanmanın en önemli şartı da tövbedir. Çünkü tövbe adeta kulluk kulvarlarında kaybolmuş Müslümanın yeniden Rabbini bulması, ilahi rotaya dönmesi, O’nun mağfiretine sığınması, yeniden sıfırdan Rabbiyle olan ilişkisini inşa etmesiydi.
İnsan için hataya ve günaha düşmemek gibi bir ihtimal yoktur. Bu özellik sadece peygamberlerde bulunan ismet sıfatının karşılığıdır. Onlar hatadan masumdurlar. Dolayısıyla hataya ve günaha düşen Müslüman için hayat boyu en ihtiyaç duyacağı şey muhakkak ki tövbedir. Müslüman günahından iyileşebileceğinin farkında olmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de geçen kıssalar bizlere insanın hataya düşebileceğini, dönüş yolunun ise tövbe olduğunu öğretmektedir. Hz. Âdem (as) ile başlayan tövbe öğretisi Kur'an-ı Kerim'de farklı türevleriyle sıklıkla geçmektedir.
Tövbe öyle kolayca bir süreç değildir aslında. Güçlü bir iç hesaplaşma, geçmişe objektif bir bakışla muhasebe gerektirir. Sonrasında ise kuvvetli bir iradeyle tövbeye sadakat gelir. Sahabeden Kab bin Malik'in (radıyallahu anh) Tebuk Seferi'nden geri kaldığında yaşadığı süreç bizlere örneklik teşkil etmektedir. Tüm genişliğine rağmen yeryüzünün ona dar gelmesi, içinin içine sığmaması ve sığınılacak tek yerin Allah Azze ve Celle olduğunu öğrenmesi. Sonrasında inen Tevbe Suresi'ndeki ayetlerle affedildiğinin müjdelenmesi. İşte Asrı Saadetten samimi bir tövbeye örnek. Sonrasında ise Rasullah'ın huzuruna gelerek affedildikten sonra tüm malını infak etmek istemesi. Sahabenin (ranhum) nazarında tövbe ve infak arasında doğrusal bir ilişki vardı.
Tüm ibadetlerin en özünden bulunan tövbe Müslüman için mihenk taşı konumundadır. Çünkü hatadan, günahtan, isyandan doğan her ne kadar amel varsa hepsini temizleyen, temizlemekle kalmayıp sevaba çeviren, kulu Rabbiyle buluşturan ve O’na yaklaştıran, samimiyetle ve pişmanlıkla yapılmış bir tövbedir. Affedilebilmenin umudunu, bu umudun sevincini yaşamaktır. Bununla birlikte korkunun en üst düzeyidir ya affedilmezsem kaygısı. Ramazan-ı Şerif ayı tövbe etmek isteyen Müslümanlar için en büyük fırsatlardan bir tanesidir. Ameller katlanır, oruçla nefisler ibadete ve itaate daha yatkın hale gelir. Bu ayın müstesna yönlerinden bir tanesi de sonunda bayram sevincini yaşıyor olmaktır şüphesiz. Bir ay boyunca Rabbinin emriyle en güçlü istek ve ihtiyaçlarına karşı koyan ve ilahi rıza için direnen Müslümanların kutlama ve sevinç günüdür. Bayram yemek, içmek gibi insani ihtiyaçların serbest kılınması sevinciyle beraber, bu ayı kendisine fırsata çeviren Müslümanların affedilebilmenin müjdesiyle de yaptığı bayramdır ve Mümin için bayramın asıl anlamı budur. Yani bayram bizler için ilahi rızaya ulaşabilme yolunda kabul olunmuş tövbenin getirdiği o güzel sonuçtur.
Ne mutlu günahlardan sakınarak oruç tutanlara, ne mutlu nasuh bir tövbeyle Rabbine yönelenlere, ne mutlu affedilerek bayramı karşılayanlara. Dünyamız Ramazan, ahiretimiz bayram olsun. Ramazan Bayramımız mübarek olsun.