Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 25 Mart 2025 Salı günü düzenlediği Gündem Değerlendirme toplantısında, muhalefet partili belediyelere yönelik operasyonlar ve sonrasında yaşanan protestolar ele alındı. Toplantıda ayrıca Yahudi varlığı "İsrail"in ateşkesi tek taraflı bozarak Gazze’de yeniden başlattığı işgal ve soykırım hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, Türkiye’nin bir haftadır belediye başkanlarının tutuklanması ve kayyum haberleriyle meşgul olduğunu belirterek, terörle iltisaklı olmak ya da yolsuzluk yapmak gibi ithamlarla belediye başkanlarının tutuklandığını, seçimle iş başına gelmelerine rağmen bir gecede görevden alındıklarını ve böylece bir yıl içinde 14 belediyeye kayyum atandığını ifade etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Saraçhane Meydanı’nda dört gece boyunca mitingler düzenlenmesi ve özellikle büyükşehirlerde şiddet içerikli protestolar yaşanması konusuna da değinen Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Şimdi bu sürecin hukuki boyutlarını ele almayacağız. Zira olmayan bir şey üzerinde konuşmak zaman kaybıdır. Sürecin adil işleyip işlemediği konusu da gereksizdir, çünkü adalet bir asır önce bu topraklardan uzaklaştırıldı. O halde gündemi meşgul eden bu süreçten çıkarılması gereken başlıkları ele alalım. Öncelikle, Gazze’de ateşkesi keyfi olarak bitiren işgalci Yahudi varlığının bir gecede 100’den fazla Müslümanı şehit etmesinin hemen ertesi günü yapılan bu gözaltılarla zulmün ikinci perdesi gözlerden kaçırıldı. Medya, ellerine geçen bu gündemi gece gündüz işleyerek Filistin meselesine karşı üç maymunu oynadı. Diğer taraftan, çözüm süreci ve Suriye’deki gelişmeler halkın dikkatinden bir süre uzaklaştırılmış oldu. Seçilmiş belediye başkanlarının rahatça görevden alınması, demokrasinin büyük bir yalan olduğunu da ifşa etti.”
“Adalet Sadece Güçlünün Hakkını Korumak İçin Çalışıyor”
Konuşmasında “Sadece Esenyurt, Beykoz, Beşiktaş ve İstanbul belediyeleri mi yolsuzluk yapıyor? Diğerleri sütten çıkmış ak kaşık mı?” sorusunu yönelterek Türkiye’nin birçok belediyesinde kurumsallaşan yolsuzluklara dikkat çeken Yıldırım, şunları kaydetti:
“Neredeyse tüm belediyelerde iltimas, irtikap, komisyon adı altında rüşvet ve yolsuzluğun türlü çeşitleri mevcut. Ancak gücü elinde bulunduran, yargıyı da kendi siyasi çıkarlarına alet ediyor. Adalet sadece güçlünün hakkını korumak için çalışıyor. Yargıçlar, birer devlet memuru edasıyla yargı dağıtıyor. Tarafsızlık ilkesi yerine bağlılık ilkesi gözetiliyor. Üstelik bu durum yalnızca AK Parti’ye özgü değil. Yıllarca CHP zihniyeti de aynı suçu işlemedi mi? Hatta CHP zihniyeti, yargı zulmünün mimarıdır.”
Muhammed Emin Yıldırım, protestolar esnasında camilere ve mezarlıklara zarar veren sol gruplara seslenerek şu ifadeleri kullandı:
“Siz ey vandallar! Neden İslam'ı ve camileri hedef alıyorsunuz? AK Parti, İslâm’ın temsilcisi olmadığını defalarca dile getirmişken, İslam’ı referans alarak bir siyaset yürütmezken, her fırsatta laik cumhuriyetin ve demokrasinin teminatı olduğunu vurgularken siz neden İslam’ı hedef alıyorsunuz? Siz neden hukuku siyasetin aparatı haline getiren, gücü ele geçirenin kendi cebini doldurduğu ve zalimleştikçe zalimleştiği, yozlaştıkça yozlaştığı demokratik laik sisteme en ufak bir eleştiri getirmiyorsunuz? Neden bu çıplak gerçeği görmezden geliyorsunuz? Çünkü sizin derdiniz üzüm yemek değil, bağnazlığınızla hareket ediyorsunuz. Anlatacak bir fikriniz, tartışacak bir konunuz, verecek güçlü bir mesajınız yok mu? Elinize alkol şişeleri alıp, ağzınızda küfürle etrafa zarar vererek hangi hakka, hangi hukuka kavuşacaksınız?”
“Demokrasinin Değil, İslam’ın Savunucusu Olun!”
Son olarak ortaya çıkan rezil ve vahim tablonun Türkiye’deki kirli siyaseti yansıttığını vurgulayan Yıldırım, yaşanan siyasi krizlerin ekonomik faturasının her zaman olduğu gibi halka ödetildiğini, çünkü Türkiye’deki yöneticilerin ve yönetici adaylarının gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşündüğünü söyledi.
Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tüm bu kriz ve kokuşmuşluk tablosu bize çürümenin en yukarıdan başladığını göstermektedir. Bu tablo, mevcut laik demokratik sistemin tamamen iflas ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. İşte bu rüşvet, yolsuzluk ve adaletsizlik tablosu; iktidar ve muhalefetin ortaklaşa savunduğu laik cumhuriyet sisteminin eseridir. İşte İslam’dan kopuşun yüz yıllık sonucu budur: Ahlaki ve doğru olanın yerine, hile ve çıkara uygun olanı seçmek!
"Öyleyse ey Müslümanlar! Tercihinizi demokratik partilerden yana değil, nizamlardan yana yapın. İlhamını Batı sömürgeciliğinin köhnemiş değerlerinden alan laik cumhuriyeti değil, Allah’ın nizamı olan Raşidî Hilafeti seçin! Demokrasinin değil, İslam’ın savunucusu olun. Zira İslam, bütün zulümleri ortadan kaldırmak için gelmiştir."
Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.