Tercüme: Afganistan ve Taliban Ekseninde “Tuzaklar ve Sorumluluklar”
30 Ağustos 2021

Tercüme: Afganistan ve Taliban Ekseninde “Tuzaklar ve Sorumluluklar”

Er-Raye

Hizb-ut Tahrir Afganistan Medya Bürosu Başkanı Seyfullah Mustenir, Afganistan’da yönetime gelmesi sonrasında Taliban’ı bekleyen tuzakları ve sorumlulukları El-Raye Gazetesi'ne yazdı.

Köklü Değişim Medya olarak makaleyi sizler için tercüme ettik.

Afganistan ve Taliban Ekseninde “Tuzaklar ve Sorumluluklar”

Tarih, Afganistan’a yönelik yapılan bütün küstahça işgallerin aşağılayıcı hezimetlerle karşı karşıya kaldığını göstermiştir. Sadece son 42 yılda, iki dünya gücü (Sovyetler Birliği, Amerika ve NATO’daki müttefikleri) bu topraklarda yenilginin acısını tatmak zorunda kalmıştır. Mesela yirmi yıl önce Amerika, Afganistan’ın tarihi, zor arazisi, kabile ve basit yaşam tarzı, bununla birlikte halkının cihat etme arzusu ve fedakârlığı gibi gerçekleri görmezden geldi. Bundan çok daha önemlisi ise; bu toprakların halkının inançlarına dayandığını/sarıldığını görmezden geldi ve her şeyi bilmesine rağmen kibirli bir şekilde Afganistan’a saldırdı ve işgal etti. Amerika, aslında İslâm’a ve Müslümanlara karşı bir savaş olan “teröre karşı savaş” adı altında sahte bahaneyle dünyanın yarısını aldatmak, onları boş “demokrasi”, “özgürlük”, “gelişmiş bir millet”, “devlet kurma”, “imar yapılanması”, “insan hakları”, “kadın hakları” ve “azınlık hakları” gibi boş sloganları altında harekete geçirmek için tüm yöntemleri kullandı. Bu bahaneler çerçevesinde sözde siyasi ve askerî liderler arasından işbirlikçi azınlık, anormal bir hükümet kurulması yoluyla bu toprakların halkına dayatıldı. Şayet işgal kuvvetleri bu işbirlikçileri desteklemiş olmasaydı Müslüman Afgan halkının arasında bir gün dahi ayakta kalamazdı. Amerika bu topraklarda 2 trilyondan fazla para harcadı, yaklaşık 2.500 askerini kaybetti ve 20.000’den fazlası da yaralandı. On binlerce kişi bu toprakları derin psikolojik travma ile terk etmek zorunda kaldı. Birçoğu intihar etti ve intihar etmeyip geride kalanlar ise, silahsız masum insanlara karşı işledikleri suçlar, şiddet ve terör nedeniyle suçluluk ve travma dolu bir hayat yaşamaktadırlar.

Amerika Afganistan’da aşağılayıcı bir hezimete maruz kaldığını fark ettiğinde Afganistan topraklarından koşulsuz olarak çekildiğini ilan etmesiyle Amerikan vergi mükelleflerine, Afganistan halkına ve işbirlikçilerine bulunduğu sahte/içi boş vaatleri hemen unutmuş oldu.

Bunun yanında Amerika hedefini gerçekleştirebilmek adına Taliban ile anlaşma ve barış görüşmeleri yoluyla bir oyun yönetti/gerçekleştirdi. Bu ise Amerika’nın yirmi yıldır savaş meydanında gerçekleştiremediği şeydi… Ancak Amerika demokratik ve insani değerlere uymaması nedeniyle (bugüne kadar) “terörist grup” olarak adlandırdığı Taliban’a (Doha’daki görüşmeler sırasında)[1] uluslararası bir meşruiyet sağladığı için bir kez daha başarısız oldu.

Amerika’nın bazı yetkilileri/sorumluları farklı ülkelere gittiler ve Taliban ile ilişkiler kurdular. Taliban, ülke içindeki nüfuzunu ve otoritesini genişletti ve Amerika’nın sadece yüzünü/durumu kurtarmak için imzaladığı Doha anlaşmasında ise Afgan meselesinin ana taraflarından biri olarak ortaya çıktı. Amerika bununla da yetinmedi, bilakis Kabil hükümeti ve Taliban’ı aynı anda resmî olarak tanıyarak aldatıcı oyununu sürdürdü. Amerika kukla hükümetinin Taliban’a karşı koyabileceğini ve sahadaki savaş dengelerini bozmaya güç yetirebileceğini zannetti. Görülen o ki bu da alınan/zannedilen diğer yanlış bir karardı. Yine Amerika kukla hükümetinin ilk günden itibaren Afganistan’daki Müslüman halk ile aralarında bir köprünün olmadığını, fasit ve hain olduğunu fark edemedi. Bu nedenle birkaç haftadan fazla kalamayıp kısa sürede tüm eyaletlerini ve eyalet başkentlerini aşağılayıcı bir şekilde kaybetmiştir. Şahsi çıkarları ve menfaatlerinden dolayı Eşref Gani bir mukavemet ortaya koymaya çalıştı. Ancak mukavemeti/direnişi, ülkeden utanç verici bir kaçış nedeniyle son anda sonuçsuz kaldı ve taraftarlarını/peşinden gelenleri ise ateşin orta yerinde bırakıp gitti.

Bütün bunların üzerine Batı, elçilik personelini, Amerika’ya hizmet eden adamlarını, casuslarını ve paralı askerlerini güvenli bir şekilde tahliye etme bahanesiyle Kabil’in düşmesini önlemek için 5.000 Amerikan askeri ve 600 ilave İngiliz askeri gönderdi, ancak bunda (Kabil’in düşmesini önlemekte)[2] başarılı olamadılar.

Bu arada Batı, Afganistan konusunda dağınık pozisyonlar benimsiyor. Amerika, İngiltere, Avrupa, Afganistan konusunda aralarında anlaşmaya varamayacakları üç farklı görüşe/bakış açısına sahipler. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: [تَحْسَبُهُمْ جَميعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى] “Sen onları derli toplu sanırsın, (oysa) kalpleri darmadağındır.”[3] Aynı zamanda bölgedeki ülkeler de Afganistan’da yaşananların ardından tedirginlik hissettiler. İki taraftan birisinin görüşü ülke meselelerini kontrol etmeye çalışıyor. Özellikle Ruslar Orta Asya’daki arka bahçelerine ulaşan güvensizlik konusunda endişeliyken, Çin de Amerika’nın Pakistan ve Orta Asya’daki ekonomik projelerinden endişe duyuyor.

Dahası, Amerika, Batılı ülkeler ve Birleşmiş Milletler Taliban’a, ülkeyi zorla kontrol etmeye çalışmaları hâlinde Taliban’ı izole edecekleri ve ekonomik desteklerini kesecekleri tehdidinde bulunarak “İslâm Emirliği”ne dönmelerini engellemek için baskı yapıyor. Taliban, önüne daha fazla tehlikeli tuzakların konulduğunu fark etmelidir. Ulus devleti, şeriata uymamak, devletlerarası anlaşmaların tanınması, kadın hakları vb. tuzaklar, Taliban’ın çok açık ve kesin bir şekilde reddetmesi gereken değerlerdir. Taliban, diğer İslâm hareketlerin yaşadıklarından dersler çıkarmalı ve İslâmi olmayan, beşerî sistemlere katılmaktan uzak durmalıdır. Haktan başka hiçbir şeyi kabul etmemelidir. Çünkü İslâm’ın tatbikinde uzlaşmaya gitmek (konjonktüre göre uygulamak)[4] halk arasındaki meşruiyetinin ve güvenilirliğinin kaybolmasına yol açacaktır. Müslümanların desteği olmadan ise hiçbir İslâmi hareket ayakta kalamaz. İslâm, savaşta ve barışta tek bir ümmet olarak Müslümanları birleştirmeye imkân vermeyen küçük bir coğrafya ve bir de millet ile sınırlandırılamaz.

Taliban, Amerika, Batı ve Birleşmiş Milletler’in kendilerini İslâm ve küfür arasında geçici bir çözümü kabul etmeye zorlamayı amaçladığını fark etmelidir. Ne var ki hak ile batıl arasındaki olsa olsa batıldır. Taliban, dünyadaki bütün Müslümanları kuşatan nübüvvet metodu üzere Hilâfet’in gölgesinde İslâm nizamını ikame etmelidir. Şeriat üzere var olan bir anayasası olmalı, davet ve cihat yoluyla İslâm’ı âleme yaymak esası üzerine var olan dış siyaseti icra etmelidir. İşte bu, dünyada izzetli olmanın ahirette de kurtuluşa ermenin yoludur.


[1] Mütercim notu

[2] Mütercim notu

[3] Haşr Suresi 14

[4] Mütercim notu