Hizb-ut Tahrir Türkiye Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı

Türk ve Kürt Halkını İslam Birleştirir-0Köklü değişim 2023-2024 özel haber 830x520 copy.jpg

**Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu**’nun 13 Mayıs 2025 Salı günü düzenlediği Gündem Değerlendirme Toplantısı’nda, PKK’nın fesih kararı ve “Terörsüz Türkiye” süreci ele alındı. Toplantıda ayrıca Gazze’de ateşkes ve çözüm arayışları hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.

**Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım**, 12 Mayıs’ta kamuoyuna ilan edilen PKK’nın feshi kararının Türkiye’nin yaklaşık yarım asırdır süren terör sorununun bitirilmesi adına önemli olduğuna vurgu yaparak, on binlerce insanın hayatına mal olan, milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, trilyonlarca dolarlık ekonomik zarara, büyük sosyal ve siyasal kırılmalara sebep olan bu örgütün kendini feshetmesinin, aklı ve vicdanı olan herkesin memnuniyetle karşılayacağı bir gelişme olduğunu söyledi.

Ancak sürecin perde arkasına dikkat çekerek şu soruları gündeme getirdi:

_**“Madem bu kadar kolay bir şekilde fesih gerçekleşebiliyordu, neden bu kadar yıl beklendi? Bu süreç gerçekten PKK ve devletin kendi iradesiyle mi başlatıldı? Silah kullanırken de bırakılırken de her şey ‘demokrasi’ adına mı yapılıyor?** Bu ve benzeri onlarca soruya toplumun vicdanını tatmin edecek cevaplar verilmesi gerekiyor.”_

**“PKK, Kemalizm’in Kürt versiyonu olarak işlev gördü”**

Konuşmasında PKK’nın tarihsel arka planına da değinen Yıldırım, bu örgütün Kürt halkının iç dinamikleriyle değil, laik Kemalist rejimin İslam’a ve Müslüman Kürtlere yönelik baskılarına karşı oluşturulmuş bir proje olduğunu ifade etti. Marksist-Leninist ideolojiyle donatılmış PKK’nın, Kürt halkını dininden ve değerlerinden uzaklaştırmak için kullanıldığını, bu yönüyle Kemalizm’in Kürt versiyonu olarak işlev gördüğünü söyledi.

PKK’nın Batı’dan gelen silah, medya ve lojistik destekle beslendiğini hatırlatan Yıldırım,

_**“Sömürgeci kafirler, özellikle bugün bu misyonu yürüten ABD, İslam coğrafyasında İngilizlerle girdiği siyasi nüfuz mücadelesinde neredeyse bölgedeki tüm devletleri ya uydusu ya da kendine tabii hale getirdi.** Bölgedeki devlet ve yöneticileri kendine itaate mecbur eden bu güç, daha önce İngilizlerin kurduğu örgütleri de aynı şekilde yörüngesine koymayı ihmal etmedi.  Aklı başında herkes bilir ki, hiçbir silahlı örgüt, Batı’dan gelen para, medya ve lojistik destek olmadan kırk yılı aşkın süre ayakta kalamaz. Bugün ABD’nin, PKK’yı terörist kabul ederken PYD’yi meşru müttefik ilan etmesi bu çelişkinin en açık göstergesidir. Sömürgeci kafirler bölgemizi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiriyor, yöneticiler ise buna sadece seyirci kalıyor."_ İfadelerini kullandı.

**“Sömürgecilerin topraklarımızdaki varlıklarına son verilmelidir”**

Yeni süreçte sadece feshedilen örgüt ve uzantılarının Kürt halkının temsilcisi olarak gösterilmesinin yanlış olacağını vurgulayan Yıldırım, “Yıllardır eline silah almamış, sadece fikir ve siyaset üreten Müslümanlar cezalandırılırken, silahlı unsurlara af getirilirse bu vicdanları yaralar,” dedi.

Çözümün Batı menşeili projelerde değil, İslam’ın birleştirici nizamında olduğunu ifade eden Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı:

_“Artık bu sarmaldan çıkılmalı, ülkeyi gerçek kardeşlik zemininde bir araya getirecek çözüme odaklanılmalıdır. Geçmişte yapılan hataların ağır bedellerini tekrar yaşamamak için başta ABD olmak üzere tüm sömürgeci ülkelerin bizim topraklarımızdaki varlıklarına son verilmelidir. İslam ahkamını tatbik ederek Müslüman halkları ümmet kılacak, onları İslam sancağı altında toplayacak nizamı uygulamak artık kaçınılmazdır. Bu nizamın sağladığı adalet ve hukuk anlayışı hakların çiğnenmesine fırsat vermeyecek, fitne ve fesadı ortadan kaldırarak refah ve huzuru temin edecektir. **İslam’ın uygulandığı bir toplumsal düzende batılı kafirlerin bu topraklarda kökleştirmeye çalıştıkları hiçbir terör hareketi zemin bulamayacak ve yok olup gidecektir.”**_

Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.

<div style="position:relative;padding-bottom:56.25%;height:0;overflow:hidden;">
  <iframe src="https://geo.dailymotion.com/player.html?video=x9jicy2"
    style="width:100%; height:100%; position:absolute; left:0px; top:0px; overflow:hidden; border:none;"
    allowfullscreen
    title="Dailymotion Video Player"
    allow="web-share">
  </iframe>
</div>


Türk ve Kürt Halkını İslam Birleştirir

Özbek Âlim Alisher Tursunov’un sınır dışı edilmesi tepkiyle karşılandı 

Köklü-Değişim,Özbek-Âlim-Alisher-Tursunov’un-Sınır-Dışı-Edilmesine-Tepkiler-Yükseliyor-.jpg

İstanbul Başakşehir’de yaşayan Özbek Alim Alisher Tursunov’un, 8 Mayıs 2025 Perşembe günü evinden gözaltına alınarak Özbekistan’a sınır dışı edilmesi, Türkiye’de geniş yankı uyandırdı ve tepkilere neden oldu. 

Tursunov’un herhangi bir suç isnadı olmadan apar topar Göç İdaresi’ne teslim edilip, gizlice Özbekistan’a gönderilmesi, avukatına bile bilgi verilmemesi, hem kamuoyunda hem de sosyal medyada büyük tepkilere yol açtı.

Alisher Tursunov, Özbekistan’da Mubashshir Ahmad (Mübeşşir Ahmet) adıyla tanınan bir din âlimi olarak biliniyor. Türkiye’de yıllardır ikamet eden Tursunov, Ezan Bilim Yayma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği’nin kurucusu olarak “Mezana” Uluslararası Bilim Akademisi’ni tesis etmiş, gençlere İslam’ı doğru bir şekilde öğretme misyonunu sürdürmüştü. Ayrıca, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde AFAD ile koordineli şekilde depremzedelere yardım organizesi düzenlemiş, Hatay ve Kahramanmaraş’ta binlerce kişiye Özbek pilavı dağıtımı yapmış ve 100’den fazla çadır ile 16 konteyner ev teslim etmişti.
 Edinilen bilgilere göre, Tursunov’un sınır dışı edilmesi, Özbekistan makamlarının “yasa dışı dini içerikli kitaplar basmak” ve “kamu düzenini tehdit eden faaliyetlerde bulunmak” gibi suçlamalarına dayandırıldı. Ancak bu suçlamalar, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve Tursunov’u tanıyanlar tarafından “asılsız” olarak nitelendirildi. Zira Özbekistan’daki rejim İslam’a karşı düşman politikaları ve cezaevlerinde Müslümanlara yönelik uyguladığı işkencelerle tanınıyor. 

**Sessiz Sedasız Sınır Dışı İşlemine Tepkiler**

Sınır dışı kararının duyulmasının ardından sosyal medyada #AlisherTursunovaOzgurluk etiketiyle kampanyalar başlatıldı. X platformunda paylaşılan gönderilerde, Tursunov’un ilmi çalışmaları ve Türkiye’deki yardım faaliyetleri hatırlatıldı. Kullanıcılar, Alisher Tursunov’un, ilmiyle tanındığını, hiçbir suça bulaşmamış bir âlim olduğunu, İslam düşmanı Özbek rejimin talebiyle sınır dışı edilmesinin vicdanları kanattığını ifade eden paylaşımlarda bulundular. 

**Türkistander Başkanı Kavuncu: “Akıbetinden Endişeliyiz”**

Sivil toplum kuruluşları da olaya sessiz kalmadı. Türkistander Başkanı Burhan Kavuncu, Tursunov’un Özbekistan’a iadesinin “ciddi bir tehdit” oluşturduğunu belirterek, “**Özbekistan’da dini faaliyetler nedeniyle birçok kişi baskı görüyor. Tursunov’un da benzer bir akıbete uğramasından endişeliyiz”** dedi. 

**MAZLUMDER Basın Açıklaması Düzenleyecek**

Derneğin sosyal medya hesabından, Özbek din Alimi Alisher Tursunov'un, hukuka aykırı biçimde sınır dışı edildiğinin altı çizilen açıklamada, Perşembe günü basın açıklaması düzenleneceği duyuruldu. 

https://x.com/mazlumder/status/1922577043687965045


#### **Hukukçulardan Sınır Dışı Kararına Tepki**

**Avukat Enes Kafadar: “Muhacirler Artık Güvende Değil”**

**Yeryüzü Avukatları Derneği Yönetim kurulu Başkanı Avukat Enes Kafadar,** sosyal medya hesabından tepkisini dile getirdi: 

**“Türkiye, ülkesini siyasi/dini sebeplerle terk etmiş hiçbir muhacir için artık güvenli bir ülke değildir. Göç idaresi, politika belirleyemeyen, iradesini güvenlikçilere teslim etmiş etkisiz bir kurumdur. Boraltan Köprüsü üzerinden oluşturulan söylemlerin gerçekte karşılığı yoktur.”** 

**Avukat Halim Yılmaz: “Hukuk Çiğnendi”**

Avukat Halim Yılmaz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketliği sosyal medya paylaşımında şu ifadelerle tepkisini dile getirdi: 

“Son yıllarda, Türkiye'ye insani nedenlerle gelen çok sayıda insan; Özbekistan, Çin, Kazakistan gibi devletlerin talebi üzerine, paketlenerek ve hukuk çiğnenerek teslim edildi.** 

‘Devletime sığınan mazlumu asla vermem’ diyen ecdadımıza layık olmaya çalışıyoruz diyen, @RTErdogan”**

**Avukat Ümit Kudbay: “Veyl Olsun”**

Avukat Ümit Kudbay, ise olayın bir zulüm olduğunu ifade ederek olaya tepki gösterdi: 

Alisher Tursunov maalesef akıbetinin meçhul olduğu Özbekistan’a iade edildi.

Türkî cumhuriyetlerle yakınlaşmanız, zulüm altındaki halkların menfaatine olacaksa yakınlaşın.
Despot yönetimlerin zulmüne mani olmayacaksanız, bilakis zalimlerin jandarmalığını yapacaksanız veyl olsun!


**Avukat İbrahim Ergin: “Boraltan Köprüsü Müteahhitleri”**

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat İbrahim Ergin, olayla ilgili uzun bir açıklama yaptı. Alisher Hoca’nın 10 Mayıs’ta teslim edildiği haberini Özbekistan İçişleri Bakanlığının açıklamasıyla öğrendiklerini belirterek Türkiye’nin sessiz sedasız gizlice sınır dışı işlemi yapmasını eleştirdi şunları söyledi: 

“Ancak yapılan açıklamada izinsiz dini materyal açıklanması gibi mantıksız bir suçla süresiz – belirsiz olarak tutuklandığının da açıklanması Türkiye’deki Boraltan Köprüsü müteahhitlerinin önem ve vahametini ortaya koymaktadır. Daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden de ihlal kararı alınan ve iadesi sonrası şehit edilen Zayniddin Askarov gibi kalleşçe ülkesine gönderilmiştir. Bu süreçte yasal hakları elinden alınmış ve kurbanlık koyun gibi teslim edilmiştir. Ailesi, avukatları ve kamuoyundan saklanmıştır. 
Bu olaydan mütevellit dahli olan İçişleri ve Cumhurbaşkanlığı yetkililerine hakkımı helal etmediğimi, kaderlerinde her zaman yüzleşecekleri utanç vesilesi olarak kalmasını hatırlanmasını dilerim. Bize, bu ülkeye bu utancı yaşattığınız için hep kötü hatırlanacaksınız!”

**Resmi Makamlarda Sessizlik**

Tursunov’un sınır dışı edildiği, Özbekistan İçişleri Bakanlığı tarafından 10 Mayıs’ta doğrulandı. Ancak Türkiye İçişleri Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmaktan kaçındı. 

Tursunov’un geri iadesine tepki gösterenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Nisan 2025’te Göç Yönetimi programında söylediği, **“Ümmetin, insanlığın umudu olmaya devam edeceğiz. Yeni Boraltanlar yaşatmayacağız”** sözlerini hatırlatarak, devletin mazlumlara sahip çıkması gerektiğini vurgulamıştı. 

Alisher Tursunov’un sınır dışı edilmesi, Türkiye’nin mülteci politikaları ve insan hakları konusundaki tutumunu bir kez daha tartışmaya açtı. Kamuoyu, Tursunov’un Özbekistan’da karşılaşabileceği muamele ve akıbetinden endişeli. 


Özbek Âlimin Sınır Dışı Edilmesine Tepkiler Yükseliyor 

Boğaziçi Üniversitesi’nde Nurettin Yıldız üzerinden İslam’a saldırdılar 

Köklü-Değişim,İslam-Düşmanı-Gruplar-Boğaziçi-Üniversitsini-Birbirine-Kattı.jpg

Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız’ın konuşmacı olarak katılacağı programı fırsat bilen gruplar, İslam’a karşı sloganlar atarak kampüste gerginlik çıkardı. 

13 Mayıs 2025 tarihinde, Boğaziçi Üniversitesi’nde İslam Araştırmaları Kulübü (BİSAK) tarafından düzenlenen **“İslami İlimler: Kim İçin, Ne Kadar?”** başlıklı etkinlikte konuşmacı olarak davet edilen ilahiyatçı Nurettin Yıldız üzerinden İslam karşıtı sloganlar atan gruplar tarafından protesto edildi. 

Etkinlik öncesi ve sonrasında yaşanan olaylar, kampüste gergin anlara sahne olurken, polis müdahalesi sonucunda 97 öğrenci gözaltına alındı ve 13 emniyet mensubu yaralandı.

Boğaziçi Üniversitesi Kadın Dayanışma Komitesi ve Türkiye İşçi Partili (TİP) öğrencilerin eleştirdiği program için sosyal medyada ve WhatsApp gruplarında örgütlenen gruplar, etkinliği protesto edeceklerini duyurdu. Protesto hazırlıkları kapsamında, BİSAK’ın kulüp odasının kapısına **“Faşizme, şeriata geçit yok”** yazıları yazıldı ve etkinlik afişleri yırtıldı. Bu eylemler üzerine üniversite yönetimi, sorumlu kişiler hakkında disiplin soruşturması başlatacağını ve suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
 BİSAK, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, etkinlik öncesi kulüp odalarına yönelik vandalizm ve tehditleri kınadı. Açıklamada, **“Siyasi-ideolojik görüşlerini dayatarak okul içinde zorba bir tavır sergileyen çevreler, kulübümüzü ve konuşmacımızı hedef göstermektedir. Bu ahlaksızca tavır kabul edilemez”** denildi.

**Protesto ve Polis Müdahalesi**

13 Mayıs 2025 günü, etkinlik saati yaklaşırken Kuzey Kampüs’te toplanan öğrenciler, **“Nurettin Yıldız üniversitemden defol!”, “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok!” ve “Boğaziçi iktidarın arka bahçesi değil!”** sloganlarıyla yürüyüş düzenlemek istedi. Ancak özel güvenlik birimleri ve kampüse giren Çevik Kuvvet polisleri, yürüyüşü engelledi. Polis ablukasına rağmen protestolarını sürdüren öğrenciler, **“Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”** sloganlarıyla saldırgan tavırlar sergiledi.
 Polis ile öğrenciler arasında çıkan arbedede, çevik kuvvet ekiplerine fiziki müdahalede bulunulurken, İstanbul Valiliği, protestocuların müdahalesi sonucu 13 polis memurunun yaklaşık 5 metre derinliğindeki bir inşaat çukuruna düşerek hafif şekilde yaralandığını ve olaylar sırasında 39’u kadın, 58’i erkek olmak üzere toplam 97 öğrencinin gözaltına alındığını açıkladı. 
 
 Olaya dair son gelen bilgilere göre gözaltına alınan öğrencilerden 82'si serbest bırakıldı. 

**Nurettin Yıldız’a Konuşma Esnasında Saldırı**

Nurettin Yıldız’ın konuşması, yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleşti. Salonda yer bulamayan bazı BİSAK üyeleri, etkinliği ayakta takip etti. Ancak konuşma sırasında bir öğrenci, Yıldız’a yumurta fırlattı. Bu eylem üzerine salonda bulunanlar, saldırgan öğrenciyi salondan çıkardı. Olay, salonda kısa süreli bir kargaşaya neden oldu.

[Köklü Değişim,Nurettin Yıldız'a Saldırı.mp4](https://api.kokludegisim.net/uploads/Koeklue_Degisim_Nurettin_Yildiz_a_Saldiri_9d3ef04e1c.mp4)

Protestolara rağmen etkinlik tamamlandı. Yıldız’a destek veren bir grup öğrenci ise fakülte bahçesinde tekbir getirerek protestoculara karşılık verdi.

**Üniversite Yönetiminden Açıklama: “Şiddet ve Nefret Dili”**

Boğaziçi Üniversitesi yönetimi, protestoları **“şiddet, baskı ve nefret dili”// olarak nitelendirerek, olaylara karışanlar hakkında disiplin işlemleri başlatılacağını ve suç duyurusunda bulunulacağını duyurdu. Yönetim, **“Üniversitemiz, düşünce ve ifade özgürlüğünü esas alan bir kurumdur. Herhangi bir grubun tahakküm kurma gayreti karşılık bulmayacaktır”** açıklamasını yaptı.

**CHP’den Saldırganlara Destek**
 CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, gözaltına alınan öğrencilerin durumunu takip etmek için hukuk komisyonuyla birlikte Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne gitti. Çelik, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, **“Gençlerimize düşüncenin, bilimin ve özgürlüğün yerine şiddeti, baskıyı ve zorbalığı reva görenler kaybedecek”** açıklamasında bulundu. 

Öte yandan Türkiye Komünist Gençliği ve Boğaziçi Üniversitesi Kadın Dayanışma Komitesi, polis müdahalesini kınayarak, **“Gericilere ve onların koruyucularına karşı mücadelemizi büyüteceğiz”** tehdidinde bulundu.


**Mahmut Kar: “İstikbal İslam’ındır”**

Köklü Değişim Genel Koordinatörü Mahmut Kar, olaylar sonrası sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: 

**“Boğaziçi Üniversitesi'nde toplumun temelini sarsan, aile değerlerini tehdit eden LGBT gibi sapkın düşünceleri savunanlar, İslam Araştırmaları Kulübünün Nurettin Yıldız'ı davet ettiği programa engel oluyorlar.**

**Engel olamayacaklar, çünkü İstikbal İslam'ındır”**

https://x.com/mk_mahmutkar/status/1922321642241355810



  


İslam Düşmanı Gruplar, Boğaziçi Üniversitesini Birbirine Kattı: 97 Gözaltı 

Hizb-ut Tahrir, ABD-İran müzakerelerine yönelik bir siyasi analiz yayımladı 

Köklü Değişim,Hizb-ut Tahrir’den, ABD-İran Müzakerelerine Yönelik Siyasi Analiz .jpeg

Hizb-ut Tahrir, ABD-İran arasında süren nükleer anlaşmaya yönelik müzakerelerin arka planına ışık tutan bir siyasi analiz yayımladı. 

ABD-İran arasında önceki nükleer anlaşmalara yönelik yayımladığı siyasi analizlerde isabet eden Hizb-ut Tahrir, 02 Mayıs 2025 tarihinde yayımladığı **“Amerika-İran Müzakereleri”** başlığıyla yayımladığı siyasi analizde;  

**-Trump’ın 14 Temmuz 2015’te imzalanan anlaşmadan 2018’de tek taraflı çekilmiş olmasına rağmen neden şimdi İran’la yeni bir nükleer anlaşma imzalamak istiyor?**

**-Lojistik nedenler yüzünden dördüncü tur neden ertelendi?** 

**-Bu erteleme müzakerelerin kesin olarak sona erdiği anlamına mı geliyor? sorularına cevap niteliği taşıyor.**

Önceki siyasi analizlerden alıntı yapılarak ‘Trump’ın neden 2015’te Obama yönetiminin imzaladığı nükleer anlaşmadan çekildiğine’ dair verilen cevapta, o dönemin şartlarına odaklanılıyor. 

Obama’nın, İran’ın Suriye’deki rolünü daha aktif hale getirmek amacıyla 14 Temmuz 2015 tarihinde İran ile nükleer anlaşma imzaladığının altı çizilirken, Washington tarafından Irak, Afganistan ve Yemen’de verilen roller de hatırlatılıyor. İran’ın ekonomik açıdan rahat hareket edebilmesi için yaptırımların ortadan kaldırıldığı ifade ediliyor. 

Ardından Trump yönetimini 2018 yılında, İran ile 2015’te imzalanan nükleer anlaşmayı iptal etmeye sevk eden etmenlere değiniliyor. 

Washington, Suudi Arabistan ve Türkiye’yi güçlü bir şekilde bölge denklemine sokarken İran’ın Suriye’de kilit bir rol oynamasına artık gerek kalmadığına ve bu nedenle İran’ın rolünün törpülenmeye başladığı ifade ediliyor. Ayrıca nükleer anlaşmadan Avrupa’nın kârlı çıkması  ve ticaretin gelişmesinin de Trump’ı rahatsız ettiğine değiniliyor. 

İlk sorunun yanıtına dair son bölümde ise **‘Trump’ın, 2018’de iptal ettiği nükleer anlaşmaya 2025’te yeniden dönmesinin arkasındaki etmenlere’** ışık tutuluyor. 

Bu kapsamda, Trump’ın 20 Ocak 2025’te Beyaz Saray’da göreve başlamasından sonra vuku bulan olaylara dikkat çekiliyor.  

Çin ile olan küresel rekabeti yoğunlaştırmak için bir an önce Ukrayna’da ateşkesin sağlanmasını isteyen Washington, Rusya’yı müzakere masasına çekmek ve böylece onu Çin’den kopararak Çin-Rusya eksenini zayıflatmayı amaçladığının altı çiziliyor. 

Çin’i kuşatmayı stratejik bir öncelik olarak belirleyen Trump yönetimi, ayrıca Avrupa ülkelerini müzakere masasından uzak tutarak nükleer anlaşmayı da bir an önce imzalayıp, 'İsrail'in, İran’a saldırma bahanesini ortadan kaldırmaya çalıştığı beyan ediliyor.

Amerika’nın, İran ile yaptığı müzakerelerde gerçekte hiçbir taviz vermediğine, İran'ın sözde direniş söylemine rağmen, müzakere sürecinde Amerika'nın çıkarlarını zedeleyecek hiçbir hamle yapmadığına, aksine müzakerelerin sonunda Amerika'nın istediği düzenin sürdüğüne, yaptırımların kaldırılması İran lehine gibi görünse de bu, Amerika’nın siyasi nüfuzunu pekiştirme aracı olduğuna dikkat çekilen analizde, Amerika-İran masasında kazananın hep ABD olduğuna işaret ediliyor. 

Anlaşmanın ertelenme nedenlerinin de ele alındığı detaylı analizin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. 

[![Amerika-İran Müzakereleri](https://hizb-turkiye.com/resimler/icerikler/amerika-iran-muzakereleri-1317.png?1746192180)](https://hizb-turkiye.com/amerika-iran-muzakereleri_d1317.html)


Hizb-ut Tahrir’den, ABD-İran Müzakerelerine Yönelik Siyasi Analiz 

Netanyahu, müzakerecileri Doha’ya yollarken ortaklarına savaş devam edecek sözü verdi 

Kökl.jpg

ABD’nin baskısıyla ‘İsrailli’ müzakereciler Doha'ya doğru yola çıkarken, Netanyahu koalisyon ortaklarına ‘İsrail'in savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etti. 

Netanyahu'nun, Hamas silahsızlanmayı kabul etmediği takdirde ‘İsrail'in sadece rehinelerin bir kısmını serbest bırakan geçici bir ateşkesi kabul edeceğini söylediği bildiriliyor; soykırımcı Netanyahu’nun, yaralı askerlerle yaptığı görüşmede, Gazze'de 'daha önce hiç görülmemiş şeyler' olacağını söylediği de ileri sürüldü. Hamas’ın silah bırakmasını Mahmud Abbas rejminin yanı sıra Mısır da açık bir şekilde talep ediyor. 

Netanyahu, ABD'nin Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff ile görüştükten ve Hamas'ın 584 günlük esaretten Amerikan-‘İsrail’ vatandaşı asker rehine Edan Alexander'ı serbest bırakmasının ardından Başkan Donald Trump ile kısa bir telefon görüşmesi yaptı. Daha sonra ABD'nin müzakerelere diplomat gönderme talebini kabul etti. 

Hamas, Washington’dan rehineye karşılık ilerleme sağlanması ve Netanyahu’ya baskı yapılması yönünde garanti talep etmişti. Bu anlaşma, Hamas’ın uzun zamandır süren savaşta yenilmediği ve pazarlık gücünün olduğu yönünde yorumlanırken, işgalci ‘İsrail’ için bir hezimet olarak kabul ediliyor. 

Hamas,Gazze Şeridi’nin kontrolünü devretmeye ve ‘İsrail’ ile güvenlik garantileri içeren yıllar sürecek bir ateşkesi kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. Ancak, kalıcı olarak silahsızlanma taleplerini ise reddediyor.

**Ortaklarına Savaşın Devamı İçin Söz Verdi**

Ancak çok sayıda İbrani medya kuruluşunun haberine göre Netanyahu, koalisyon ortaklarına, Hamas'ın askeri ve yönetim kapasiteleri tamamen ortadan kaldırılmadan savaşı sona erdirme konusundaki reddinden taviz vermeyeceğini söyledi.

Bu durum onu sadece Hamas'la değil, aynı zamanda aylardır ilk kez Gazze'de "savaşı bitirme" söylemini kullanan ABD Başkanı Trump’la da karşı karşıya getirebilir; zira ‘İsrail’, tüm Şeridi yeniden işgal etmek için askeri operasyonlarını büyük ölçüde genişletmekle tehdit ediyor. 

Washington, Ortadoğu’da hızla sükuneti sağlayarak en büyük rakibi olan Çin cephesine yoğunlaşmak istiyor. Bu kapsamda Ukrayna’daki savaş için hızla masaya oturan ABD, Avrupa’yı dışlayarak İran ile de müzakereler için üst üste görüşmeler yaptı. 

Netanyahu, Bir Yandan Müzakere Bir Yandan Savaşa Devam Diyor

Gazze’de vahşi katliamlar yaşanırken Türkiye, İsrail’e tabanca aksam ve parçaları gönderdi

Köklü-Değişim,TÜİK,-Türkiye’nin-“İsrail”e-Silah-Parçaları-Gönderdiğini-Açıkladı.jpg

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), Türkiye'den, “İsrail”e silah satışı yapıldığı iddialarına ilişkin açıklamasında, harp mühimmatı ve silahı gönderilmediği, tabancaların aksam ve parçalarının ihraç edildiğini duyurdu.

İşgalci “İsrail”in yaklaşık 4 aydır Gazze’de sürdürdüğü vahşi katliamlarda 25 binden fazla Müslüman katledilirken, Türkiye’nin tepkilere rağmen “İsrail”e ticaret gemilerini göndermeye devam ettiği biliniyor. Hükümet, halkı boykota çağırırken gemilerle çelik ve petrol gibi stratejik malları soykırımcı Yahudi varlığına göndererek boykotu deliyor. 

10Haber'in **"Gazze’ye bomba yağarken Türkiye’den İsrail’e silah satılmış"** başlıklı haberine yönelik TÜİK'ten açıklama şöyle:

"2023 yılının Ocak-Kasım döneminde İsrail’e 93. fasıl kapsamında yapılan ihracat toplam 903 bin dolar, Kasım ayında yapılan ihracat ise 80 bin dolardır.

Haberlerde bahsi geçen silah ve mühimmata ilişkin ürünler 9303 tarifesi altındaki ‘harp amaçlı olmayan ateşli silahlardan, 9305 tarifesi altındaki ‘rovelver ve tabancalara ait aksam ve parçalar’dan ve 9307 tarifesi altındaki kılıç, pala, süngü benzeri ürünlerden oluşmaktadır"

TÜİK’in silah ticaretiyle ilgili gönderdiği tabloda da gönderilen ürünlerin büyük bölümünün ateşli silahlar aksam ve parçaları olduğu görülüyor.

![Köklü-Değişim,TÜİK,-Türkiye’nin-“İsrail”e-Silah-Parçaları-Gönderdiğini-Açıkladı-2.jpg](https://api.kokludegisim.net/uploads/Koeklue_Degisim_T_Ue_IK_Tuerkiye_nin_Israil_e_Silah_Parcalari_Goenderdigini_Acikladi_2_10996e8ab4.jpg)

**Türkiye, Katliamlara Rağmen “İsrail”e Gemilerle Mal Gönderiyor**

**Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu**, Türkiye'den, “İsrail”e günde ortalama 8, 7 Ekim'den yılbaşına kadar ise 701 geminin sefer yaptığını doğrulamıştı. 

Aljazeera.net'ten Kemal Öztürk'e konuşan Uraloğlu **"Türkiye’den günde kaç gemi ‘İsrail’ limanlarına gidiyor?"** sorusuna şöyle yanıt verdi:

"7 Ekim-31 Aralık 2023 tarihleri arasında, **Türkiye limanlarından ‘İsrail’e 701 gemi sefer yapmıştır.** Bu da günde ortalama 8 gemiye tekabül etmektedir. Bu rakamlar gerek ülkemizden direkt ‘İsrail’ limanına giden, gerekse transit olarak bizim limanımıza uğrayarak ‘İsrail’e giden gemi sayısının toplamıdır.”

Uraloğlu gemi sayısının daha fazla olduğuna dair iddialarla ilgili soru üzerine "Burada kimseyi yanıltma imkanımız yok. Gemi trafiği tüm dünya ülkeleri tarafından görülüyor zaten. Bunun gizlisi saklısı yok. Net rakamları açıklıyorum, günde 8 gemi" dedi.


TÜİK, Türkiye’nin “İsrail”e Silah Parçaları Gönderdiğini Açıkladı

LGBT yönetmeliğini kabul eden Eyyubiye belediyesi, kararından vazgeçti

1582712018.jpeg

**Köklü Değişim Medya**

Urfa'nın **Eyyübiye Belediyesi,** eşcinsel sapkınlığın önünü açan **LGBTİ** yönetmeliğini önce kabul edip, daha sonra iptal etti. Eşcinsel sapkınlığın önünü açan ve bu çirkinliğin görünür olmasını, kamuda ve özel sektörde istihdam önceliği verilmesini hedefleyen yönetmelik bazı belediyeler tarafından kabul edilip uygulanmaya başlandı. Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı, okullarda bu sapkınlığın topluma kabul ettirilmesi için **İstanbul Sözleşmesi** kapsamında başlattığı **ETCEP’i** (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi) devreye sokmuş, gelen yoğun eleştiriler üzerine projeyi askıya almıştı.

Belediye Meclisi'ne sunulmak üzere Eyyubiye Belediyesi’nin İnsan Kaynakları Müdürü Ahmet Alkan tarafından hazırlanan yönetmelik, önce Yazı İşleri Müdürü İsmail Kaya'ya ardından da Başkan Mehmet Kuş'un onayıyla meclise sunuldu.

Meclise gönderilen çirkin yönetmelik oylamaya sunuldu ve kabul edildi.

Ancak Meclis'te oylamaya sunulan yönetmelikte, "***Toplumda dezavantajlı konumda bulunan LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, trans ve interseks bireyler), etnik ve dini azınlıklar, sığınmacı ve mülteciler gibi çeşitli sosyal gruplara yönelik veri toplama, hizmet üretme ve belediye politikalarını yurtdışı ve yurtiçindeki STK'larla işbirliği içinde hazırlamak***" ifadelerinin yer aldığı görüldü.

Ajans Urfa'da yer alan habere göre kabul edilen yönetmelik yürürlüğe girerken, Eyyübiye Belediyesi yetkilileri durumu bir gün sonra fark edip, değişikliğe gidildi ve iptal edildi.

Haberde, çirkin yönetmeliği Belediyenin İnsan Kaynakları Müdürü Ahmet Alkan'ın internet üzerinden indirdiği ve CHP'li ya da HDP'li bir belediyeden "kopyala-yapıştır" usulüyle aldığı ifade edildi.

**İmza Kampanyası**

Batı aşığı ve oradan gelen her kanuna ve sözleşmeye sahip çıkan iktidar ve muhalefet partileri “İstanbul Sözleşmesi”ne sımsıkı bağlı. Eşcinselliği yaygınlaştırmak, namus mefhumunu ortadan kaldırmak, aileyi yok edip, gençliği ifsat etmek için planlanarak yürürlüğe koyulan İstanbul Sözleşmesi, kamuoyundan tepki almaya devam ediyor.

Bu kapsamda başlattığımız imza kampanyasına siz kıymetli okuyucularımızdan da destek bekliyoruz.

**İmza linki aşağıdadır**

[https://www.change.org/p/cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ailesiz-bir-gelecek-hedefleyen-istanbul-s%C3%B6zle%C5%9Fmesi-ve-6284-say%C4%B1l%C4%B1-kanun-iptal-edilsin?recruiter=468313674&amp;utm\_source=share\_petition&amp;utm\_medium=facebook&amp;utm\_campaign=share\_petition&amp;utm\_term=psf\_combo\_share\_initial&amp;recruited\_by\_id=fe3a96f0-bca0-11e5-ada9-757b967284e9&amp;utm\_content=fht-20330000-tr-tr%3Av2](https://www.change.org/p/cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ailesiz-bir-gelecek-hedefleyen-istanbul-s%C3%B6zle%C5%9Fmesi-ve-6284-say%C4%B1l%C4%B1-kanun-iptal-edilsin?recruiter=468313674&utm_source=share_petition&utm_medium=facebook&utm_campaign=share_petition&utm_term=psf_combo_share_initial&recruited_by_id=fe3a96f0-bca0-11e5-ada9-757b967284e9&utm_content=fht-20330000-tr-tr%3Av2)

Eyyubiye Belediyesi LGBTİ Kararından Geri Döndü

Suriye’de donan bebeğin görünütüsü vicdanları sızlattı

1578733886.jpeg

**Köklü Değişim Medya**

Suriye’den gelen son görüntü insanlık defterine utanç olarak yazıldı. Katillerle el sıkışan taş kalpli yöneticilerin hanesi bu cürümlere sessiz desteklerle doldu. Rusya, İran ve Esed rejiminin katliamları arşa ulaşırken, bu canilerle el sıkışanlar, donarak can veren körpe bedenlerin katili Esed’i yeniden meşru yönetici olarak tanımak için birbiriyle yarışıyor.

**Suriye’de Bir Körpe Donarak Can Verdi**

Acı olay Hama’nın kuzeyinde meydana geldi. Aktivistlerin ulaştırdığı bilgiye göre Rus ve rejimin hava saldırılarında anne babasını kaybeden ve kendisinden haber alınamayan küçük Erva Afrin-Mabatlı'nın cansız bedeni, 25 gün sonra bir zeytin ağacının altında donmuş halde bulundu.

Aylan bebeğin Akdeniz’de boğularak can vermesinden sonra çekilen görüntüleri gibi Erva bebeğin görüntüleri de sosyal medyada kısa sürede yayıldı.

![](https://resmim.net/f/N6Swv8.jpg)

İran’ın yanlışlıkla vurduğu Ukrayna uçağı gündemin zirvesinde yer alırken, 9 yıldır masum Müslümanları bilerek ve isteyerek katleden Rusya, İran ve Esed rejiminin katliamları görmezden geliniyor. Astana ve Cenevre masalarında katil rejim ile oturulup müzakere ediliyor.

Kardeşleri can verirken Suriye muhalefeti kuzeye çekilmiş ya katliamları izliyor ya icad edilen operasyonlarda vakit geçiriyor ya da daha fazla maaş için Libya’nın yolunu tutuyor.

Astana Üçlüsü Rusya, Türkiye ve İran masada aldıkları kararlar ve sahadaki operasyonlarla kendi halkını katleden cani Esed’in saltanatını korumaya devam ediyor. Körpeler donarken, taş kalpler de üşümüyor.

Körpeler Donuyor Taş Kalpler Üşümüyor

Nehre düşüp donarak ölen çocuğun anne-babasının Çin Toplama Kamplarında tutulduğu öğrenildi.

1546098328.jpeg

**Köklü Değişim Medya**

Nehre düşüp donarak ölen çocuğun anne-babasının Çin Toplama Kamplarında tutulduğu öğrenildi.

Son günlerde sosyal medya gündeminde, nehirde düşerek donarak ölen Doğu Türkistanlı bir çocuğun buz kesmiş kahredici fotoğrafı var.

Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre; donarak ölen bu çocuğun anne-babası Çin Toplama Kamplarında tutuluyor ve kendisi de 78 yaşındaki yalnız yaşayan dedesi ile kalıyordu.

**Çin zulmü altında yaşayan Müslümanların yaşadıkları trajediye her gün bir yenisi ekleniyor**

Nehirde donarak ölen bu fotoğraf, özelde Müslümanlara genelde ise tüm insanlığa kahredici Komünist Çin zulmünün geldiği noktayı; Doğu Türkistanlı Müslümanların çaresizliklerini ve terkedilmişliklerini adeta haykırıyor!

![](https://www.google.com/url?sa=i&source=images&cd=&cad=rja&uact=8&ved=2ahUKEwi00PunrcXfAhVMTBoKHT_FCZ0QjRx6BAgBEAU&url=https%3A%2F%2Fforum.donanimhaber.com%2Fdonarak-olen-uygur-turk-cocugu--136473606&psig=AOvVaw3Qnmgr3bnWHnpiMcBHHy0g&ust=1546183679301957)![](https://img.donanimhaber.com/upfiles/2600066/25912903-9092-48a4-8313-ba00b0a14c02.png)

**Çin toplama kamplarına aldığı Uygur Türklerinin çocuklarını yetimhanelere yerleştiriyor**

Yine geçtiğimiz aylarda da ajanslara yansıyan haberlerde, sistematik insan hakları ihlalleriyle gündeme gelen Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Müslüman Uygur Türklerinin çocuklarını yetimhanelere gönderdiği de ifade edilmişti.

Haberlerde; Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yayımladığı son rapora göre, Çin’de 1 milyondan fazla Uygur Türkü ve diğer Müslüman azınlık toplama kamplarında tutuluyor.

Hükümetin, kamplarda tutulanların çocuklarını evlerinden alarak ülke genelinde çok sayıdaki yetimhaneye gönderdiği bildiriliyor.

TÜİK, Türkiye’nin “İsrail”e Silah Parçaları Gönderdiğini Açıkladı

Hakkımızda

Linkler

İletişim Bilgilerimiz

TÜİK, Türkiye’nin “İsrail”e Silah Parçaları Gönderdiğini Açıkladı

Sosyal Medya