Sağlık Bakanı’nın Açıklamaları Aşının Koruyuculuğuna Yönelik Şüpheleri Artırdı
30 Temmuz 2021

Sağlık Bakanı’nın Açıklamaları Aşının Koruyuculuğuna Yönelik Şüpheleri Artırdı

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamaları aşının koruyuculuğuna yönelik şüphelerin daha da artmasına neden oldu. Koronavirüs Bilim Kurulu’nun toplantısı sonrasında açıklamalarda bulunan Koca, “Aktif vakaların yüzde 87'si, hastanede yatanların ise yüzde 95’i aşısı tamamlanmamış kişiler” bilgisini paylaştı.

Koronavirüs Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında video konferans yöntemiyle toplandı. Toplantının ardından artan vaka sayılarına dair açıklama yapan Fahrettin Koca, şu an için kısıtlamalara ihtiyaç olmadığını söyledi. Turizm sezonu sebebiyle Türkiye’nin bu zaman zarfında bir kısıtlamaya gitmesi zaten düşünülmüyor. Ayrıca vatandaşlara aşılama çağrısını yineleyen Koca, "Aktif vakaların yüzde 87'si, hastanede yatanların ise yüzde 95’i aşısı tamamlanmamış kişiler" açıklaması tartışmaya neden oldu. Aşı olanların da aktif vakalar ve hastanede yatan hastalar içerisinde bulunması aşının koruyuculuğuna yönelik şüpheleri daha da artırdı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın aşı olanların aktif vakalar ve yatan hastalar içerisindeki sayısının tam açıklanmaması dikkat çekti. Sık sık yeni varyantları çıkan ve aşıların önceki varyanta göre üretilmiş olması, aşının koruyuculuğunun iki doz uygulansa bile belli bir süre geçtikten süre etkinliğinin azalması da kamuoyunda sık sık gündeme geliyor. Hal böyle iken kimi kurum ve kuruluşların halkı aşılanmaya zorlaması da kamuoyunda büyük tepkilere neden oluyor. Bakanı’nın Kurban Bayramı’nı vakalara sebep olarak gösterip, turizmden gelecek gelirler uğruna yazlık beldelerin hınca hınç doluluğunu tek bir laf bile etmeyip, sümen altı etmesi de dikkat çekti. Bugün Sağlık Bakanı, 3. doz için çağrıda bulunulurken, bunun sonunun nereye varacağı şu an için belli değil.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, toplantının ardından açıklamada öne çıkanlar şöyle:

Hepinizin bildiği gibi son 2 hafta içinde vaka sayılarında çok hızlı bir yükseliş yaşadık. Bayram günlerinde hastalık yok olmadı. Ama üzülerek izledik ki hastalık yokmuş, hiç olmamış gibi bir tavırla bayramı karşıladık. Tedbirlere dikkatin çok azaldığını üzülerek gördük. Bu günlerde bunun ektisini yaşadığımız bir gerçek. Vaka sayılarının artış hızı istemesek de yükselme eğiliminde. Bu durum birçok açıdan sorun teşkil ediyor.

Bunların ilki aşı programımız toplum bağışıklığı hedefine ulaşamadan yeni bir varyantın baskın hale gelmesi ve aşı ile bağışıklık programımızı sekteye uğratma riski*. Unutmayalım ki en az iki doz aşı olmadan ve üzerinden belirli bir süre geçmeden bağışıklık elde edilmiyor. Birinci doz aşısını olmuş vatandaşlarımız henüz bağışıklık kazanmadan virüsle karşılaştıklarında hastalığa yakalanabiliyorlar.*

Benzer şekilde iki doz aşı olmuş kişiler için de üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra aşıların etkinliği azalıyor ve bu durum da hastalığa yakalanma riski ortaya çıkıyor. Bunlar, aşı programının başarıya ulaşmasının önündeki en önemli risk faktörleridir.

"Kısıtlamalara Mecbur Kalacağımız Bir Seyir Yok"

İkincisi ise salgını aşı ile durdurmaya çalışırken artan vaka sayılarının unutmak istediğimiz, bir daha dönmek istemediğimiz yakın geçmişteki kısıtlamalarla dolu hayatımıza dönmek. Kısıtlama uygulanan dönemler salgının sosyal hayatımızı en çok etkilediği, insani ihtiyaçların bile özel planlamalar gerektirdiği günlerdi. Kısıtlama günlerine geri dönmeyi hiçbirimiz hiçbir surette tekrar yaşamak istemeyiz. Buna mecbur kalacağımız bir seyir şu an için yok. Ama olmayacağı anlamına gelmez. Bağışıklık sağlanmadan yapacağımız her tedbirsizlik bizi bu istemediğimiz sınıra yaklaştırır. Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu aşı ile bağışıklık elde edene kadar tedbirlere uymaktır.

Üçüncüsü ise maalesef kayıplarımızın artması tehlikesidir. Aşılar en çok risk grubundaki vatandaşlarımız için önemli. Ancak yaygın olarak aşı olmadan sadece risk grubunun aşılanması ile onları korumamız mümkün değil. Sevdiklerimizi, büyüklerimizi korumak için önce kendi aşılarımızı olmamız şart. Bana bir şey olmuyor düşüncesi ile sevdiklerimizi riske atabilecek durumda değiliz.

"Aktif Vakaların Yüzde 87'si Aşısız"

Salgın yönetimi açısından aşıların etki süresi ve etkinliği son derece önemli. Tüm sağlık alt yapısını dijital olarak yönetebilen bir ülkeyiz. Elimizde tüm tedavi ve tedbirleri yönetebilecek dijital bir alt yapı var. Kontrolü elde tutabilmek için tüm verileri anlık olarak tuttuğumuz karar destek sistemlerimiz var. Buradan yaptığımız ön incelemeler bazı sonuçlara işaret ediyor.

Örneğin, şuan aktif vakalarımızın yaklaşık %87’si aşısı tamamlanmamış kişiler. Mevcut aktif vakalar içinde tam aşılı olup hastalığa yakalananların oranı %5’den az. Hastanede yatan hastalarımızın %95’i de aşısı tamamlanmamış kişiler.

Bir başka önemli ön değerlendirmemiz de aşıların etki süresi ile ilgili. Aşı programımız ile birlikte aktif vakalar içinde 60 yaş üzeri vatandaşlarımızın oranı dramatik şekilde azalmıştı. Ancak aşılamanın üzerinden 4-5 ay geçtikten sonra bu yaş gurubunun aktif vakalar içindeki oranı artmaya başladı.

Bunu görür görmez 3. Doz uyarısında bulunduk ve 50 yaş üzeri vatandaşlarımızın 3. Doz aşılarını olmalarını sağlayan programı başlattık. Bunu bizden daha erken fark eden ve uygulayan olmadı. Ancak hali hazırda bu durumda aşı olması gereken 9 milyona yakın vatandaşımız aşı olmayı bekliyor. Bu vatandaşlarımızı korunmak için bir an evvel 3. Doz aşılarını olmaya davet ediyorum.

Salgının seyrini dikkate alarak zorunlu uygulamalar getirilmesi gerektiği çokça dile getiriliyor. Hatta bazı ülkeler bu konuda kanunlar çıkarıyor ya da hazırlıyor. Bizim bu konuya yaklaşımımız bilimsel verilerden elde edilecek sonuçlara bakmadan atılacak adımların eksik olacağı yönündedir.

Birinci önceliğimiz, tüm vatandaşlarımızın sorumluluk alarak ve sorumlu bir birey olarak kendi tedbirlerini alması ve aşı olarak topluma karşı ödevini yerine getirmesidir. Yaptığımız çalışmaların bilime ve kanıta dayalı sonuçları özel tedbirler almayı gerektirirse bunu yapmaktan imtina etmeyiz. Ancak, herkes yapıyor, herkes istiyor diye bir adım atmayacağız. Kısıtlamalarla dolu bir toplumsal hayat hiç birimizin tercihi ya da önceliği değildir.

Yaptığımız değerlendirmeler sonucunda tedbir alınması gerek bir durum olursa bunu sizlerle paylaşacağım.