Millet İttifakı Irkçılık ve Yalancılıkta da İttifak Etti
04 Ağustos 2021

Millet İttifakı Irkçılık ve Yalancılıkta da İttifak Etti

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın yabancıların faydalandığı bazı belediye hizmetlerinden 10 kat zamlı sunulmasına ilişkin önerge “Millet İttifakı”nın oylarıyla kabul edildi. Özcan, Çanakkale’de şehit düşen Suriyeli, Hicazlı, Filistinli Müslümanları da yok sayarak Batı'dan ithal edilip ümmetin arasına nifak sokmak için savunulan ırkçı ve milliyetçi fikirler çerçevesinde oluşturduğu önergesini uydurduğu yalanlarla savundu.

Bolu Belediye Başkanı Özcan'ın yabancıların faydalandığı bazı belediye hizmetlerine zam önergesi belediye meclisinde kabul edilerek Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderildi. Özcan karara ilişkin, “Ben sizi Bolu'ya davet etmedim. Devlet de sizi Bolu'ya zorla göndermedi. Kendi iradenizle Bolu'ya geldiniz” açıklamasında bulundu. Özcan, ilde yaşayan yabancı uyruklu kişiler ifadesiyle aslında Suriyeli mazlum Müslümanları hedef alıyor.

Tanju Özcan'ın kentte yaşayan yabancı uyrukluların faydalandığı belediye hizmetlerine zam yapılmasına ilişkin önergesi, Belediye Meclisinde CHP ve İYİ Partili meclis üyelerinin oylarıyla kabul edilerek komisyona gönderildi.

Özcan, yabancılarla ilgili ifadelerinin ardından birçok kesimin kendisini eleştirdiğini ifade ederek duruma tepki gösterdi.

Önergesinin, anayasaya, yasalara, yönetmeliklere aykırı bir yanı olmadığını savunarak “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile yabancılar bu ülkede aynı haklara sahip olamazlar. Anayasada bahsedilen eşitlik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından geçerlidir” diyerek ırkçı kararına kılıf aradı.

Özcan, sığınmacılara seslenerek şunları söyledi:

Ben sizi Bolu'ya davet etmedim. Devlet de sizi Bolu'ya zorla göndermedi. Kendi iradenizle Bolu'ya geldiniz. Nasıl Bodrum'da pahalı beache gidip 1 liralık suyu 10 liraya içmek bir tercihse Bolu'da kalmakta bir tercihtir. Kalırsanız bu tür uygulamaların muhatabı olursunuz. Yani özetle eşit vatandaş, bu ülkenin asli unsurları olan Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar gibi ataları bu vatan için şehit düşmüş olanların çocukları ve torunlarıdır. Bu konuyu gündeme getirmenin asil sebebinde konunun tartışıp bir devlet meselesi oluşturulmasıdır

Tanju Özcan bu yalanları ortaya atması, tarihi gerçekleri ve ümmetin kardeşliğini ortadan kaldıramıyor. Çanakkale savaşında binlerce Suriyelinin cephelerde savaştığı ve şehid düşen yüzlerce Suriyeli, Hicazlı, Filistinli Müslümanın Hilafet’i savunmak için Tevhid sancakları ile kilometrelerce yol katettiği gerçeği Çanakkale Şehitliği’ndeki levhalara kazınmış durumda. Asıl düşmanlıklarının İslam’a ve Müslümanlara olduğunu açıkça söyleyemeyenler göçmenleri öne sürerek bu kirli nefret dolu savaşlarını sürdürmeye devam ediyor. Açıkça Türkiye’ye sığınmış mazlum Müslümanlar hedef gösterilip şiddetin fitili ateşlenirken, İktidar da bu konuda kılını kıpırdatmıyor. Esed rejiminin çağrısı üzerine Türkiye’den Dera’ya giden 3000’den fazla Suriyeli Müslüman gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu bilindiği halde muhalefet partilerinin Suriyelileri göndereceğiz kampanyası insaftan, vicdandan, insanlıktan uzak gözü dönmüş bir canavarlığın tezahürü…

Hükümete de çağrıda bulunan Özcan, "Milli irade diyorsunuz. İşte ben de onu diyorum. Koyun sandığı, referandum yapalım. Halkımıza soralım sığınmacıları gönderelim mi? Kalmalı mı? Halkımız gönderin derse milli irade doğrultusunda programınızı yapar gönderirsiniz. Ben yanılıyorsam, halk sizin gibi düşünüyorsa kalsın diyorsa o zamanda bu kadar göçmeni sosyal hayata, ekonomik hayata nasıl entegre edeceğimizi nasıl bunlara iş bulacağımıza, nasıl eğitim vereceğimize karar veririz" diyerek göçmenler üzerinden siyasi propagandasını sürdürdü. Bir milyon Müslümanı vahşice katleden Esed rejimi halen “Astana Üçlüsü”nün gayretleri ile ayakta tutuluyor, Rusya ve İran’ın desteğiyle katliamlarına devam ediyorken, muhalefet tarafından başlatılan sığınmacıları celladına teslim edelim kampanyası, kemalistlerin Boraltan katliamındaki çirkinliklerini aynen muhafaza ettiğini ortaya koyuyor. Muhalefet siyasi konjoktür ve menfaati gereği Suriyeli Müslümanlara düşmanlığını sürdürürken, iktidar da siyasi çıkar ve menfaati gereği Doğu Türkistan’daki zulme sessiz kalıyor ya da Çin’in istediği Müslümanları geri göndermeye teşebbüsünde bulunuyor.

Menfaat temelleri üzerine kurulu kapitalist demokratik nizam, zulümden, sömürüden ve sefaletten başka bir şey vadetmiyor. Siyasi partiler her hususu menfaatleri doğrultusunda ele alıp birbirlerine karşı çirkince yürüttükleri oy savaşına meze ediyor. Türkiye’de sorunlara çözüm üretmek gibi bir derdi olamayan siyaset iki ana akıma bölünmüş ve toplumu da ikiye bölüp kutuplaştırıyor. Irkçılık körükleniyor ve şiddet yaygınlaşıyor.