Masum Müslümanlar Bu Bayramı da Zindanda Geçirdiler
15 Mayıs 2021

Masum Müslümanlar Bu Bayramı da Zindanda Geçirdiler

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), “Terör örgütü değildir” kararına rağmen Hizb-ut Tahrir üyeleri, yerel mahkemelerin AYM’nin hak ihlali kararını tanımayarak zulmü devam ettirmesi nedeniyle bu bayramı da zulüm zindanlarında geçirdiler.

Akit Gazetesi’nden Göksel Çağlav, FETÖ kumpası sonrası cezaevine gönderilen İsmail Özcan’ın yanısıra, gerçekleşmemiş “hilafet konferansı” sebebiyle 7,5 yıl hapis cezası verilen Mehmet Sena Arat’ın ailesiyle bir röportaj gerçekleştirdi.

Akit Gazetesi’nde yer alan haber şöyle:

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün AYM’ye gönderdiği raporda, “Hizb-ut Tahrir, 1967 yılından 2017 yılına kadar herhangi bir cebir ve şiddet eylemine başvurmadı” ifadeleri üzerine AYM, Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olmadığı kararını vererek mağduriyetlerin giderilmesini istedi. Ancak Hizb-ut Tahrir üyesi olmak suçlarından yargılananlar AYM’nin bu kararına rağmen yerel mahkemelerin verdiği farklı kararlar nedeniyle mağduriyet yaşamaya devam ediyorlar.

Hukuksuz Kararlar Verildi

Kendisi gibi ailesi ve yakınları da mağdur olan ve halen tutuklu bulunan Hizb-ut Tahrir üyesi İsmail Özcan’ın eşi Zekiye Özcan sadece eşinin değil çocuklarının, ailesinin ve tüm sevdiklerinin mağdur olduğunu belirterek, “Eşim, 29 Şubat 2000 tarihinde Hizb-ut Tahrir’e yönelik Ankara’da yapılan operasyonla gözaltına alındı. Dört günlük gözaltı sürecinin ardından Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderildi. Altı ay cezaevinde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanması devam etti. Maddi sıkıntılar sebebiyle 2001 yılında Bursa’ya, eşimin ailesinin yanına taşınmak zorunda kaldık. Bursa’ya yerleşmemizin ardından tekrar tutuklama kararının olduğunu öğrendik. 2005 yılına kadar açılan davalardan beraat etmesine rağmen, FETÖ kumpasları nedeniyle hukuksuz verilen ceza kararları ağırlaştı. Bunda 2005 yılında alınan ‘silahsız terör örgütü olamayacağı’ kararı etkili oldu. Yargı, 2005’e kadar ‘silahsız’ kabul ettiği Hizb-ut Tahrir’i bu karardan sonra bir gecede ‘silahlı’ kategorisine dâhil etti ve bu kabul üzerinden yargılamasını yapmaya başladı. Dolayısıyla eşim hakkında 2009 ve 2015 yıllarında açılan yeni davalarda daha önce iki buçuk yıl tutukluluk olan hüküm, 4 yıl 8 aya çıkarıldı. Aynı davadan 15 Temmuz öncesinde sanık iken şimdi hem sanık, hem de mağdur durumunda kaldık” şeklinde konuştu.

Babasının Cenazesine Dahi Katılamadı

AYM’nin verdiği karara rağmen yerel mahkemelerin Yargıtay’ın eski içtihatlarına dayandırdığı kararlarla mağdur yaratmaya devam ettirdiğini belirten Zekiye Özcan şöyle devam etti; “2004 yılında sözde ‘terör örgütü’ olarak yaftalanan Hizb-ut Tahrir için, AYM, ‘terör örgütü sayılması hak ihlalidir’ karar verdi. Ancak Bölge Ağır Ceza hâkimleri AYM gibi düşünmediler maalesef. Yargıtay’ın 2004 ve 2008 yıllarında aldığı iki zorlama içtihat kararına atıf yapılarak eşim hakkında yerel mahkemelerde cezalar verilmeye devam etti. 2009 yılında FETÖ kumpası neticesinde açılan davanın cezasını eşim tam bir yıldır Bursa Minareli Çavuş E Tipi Kapalı Cezaevinde çekiyor. Eşim, işlemediği suçtan dolayı verilen ceza nedeniyle en küçük çocuğunun doğumunu göremediği gibi babasının cenazesine dahi katılamadı. Kaç bayramdır ailesiyle birlikte değil. Dolayısıyla bu hukuk dışı yargılama ve cezaları verenler, bizlerin ahını almıştır. Allah ne güzel vekildir. Hizb-ut Tahrir ‘terör örgütü’ olmadığı gibi, bizlerde ‘terörist’ değiliz. Yeri yurdu belli olan, çocukları okula ve askere giden aileleriz. Yıllardır sabah operasyonlarıyla namaza giden yaşlılarımızı, okula giden çocuklarımızı, işe giden eşlerimizi hep yollardan çevirenlerin açtıkları bu davalar bizleri hem manen hem fiziken yıpratmanın beyhude bir çabasıdır. Bizler, sahip olduğumuz İslâmi fikirlerden cayacak değiliz. Bizler Müslümanız ve İslâm’ı istemek, onun yönetimini talep etmek, Allah’ın razı olacağı bir hayat istemek en doğal hakkımız. Bu hukuksuz süreçleri yaşarken, haksızlığa karşı bizlerin sesini duyuran Akit gazetesi ve çalışanlarına da teşekkür ederiz. Allah razı olsun…

Ağabeyim, ‘Rabbim Allah’tır Dediği İçin Cezaevinde

AYM’nin ‘Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir” kararına rağmen, 21 aydır hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan Mehmet Sena Arat bu bayramı da çocuklarından ve sevdiklerinden uzakta geçirdi. Ağabeyinin “Rabbim Allah’tır” dediği için cezaevinde olduğunu söyleyen İhsan Arat, “İslami fikirlerimizden dolayı biz yargılayıp ceza veriyorlar” sözleriyle tepki gösterdi.

2009 yılında yapılması engellenen bir konferans gerekçe gösterilerek 7,5 yıl hapis cezası verilen Mehmet Sena Arat’ın kardeşi İhsan Arat, hiçbir cebir ve şiddet olayına karışmamasına rağmen ağabeyinin 7,5 yıl hapis cezası aldığını söyledi. “2009 yılında yapılması engellenen Hilafet konferansı sebebiyle hakkında yargılama başlatıldı” diyen İhsan Arat, “Hizb-ut Tahrir’e üye olmasından dolayı hakkında 7,5 yıl ceza verildi. Akabinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi bu haksız ağır cezayı onadı.

Mehmet Sena Arat 2019 yılından bu yana tam 21 aydır ailesinden, sevdiklerinden ve davasından uzakta cezaevinde. Tam 21 aydır abimden uzaktayız, özlemini ve yokluğunu yaşıyoruz. Rabbimizden sabrını diliyoruz. Pandemi sürecinden bu yana yaklaşık 13 aydır görüşler yasak. Hele ki pandeminin ilk zamanlarında açık, kapalı tamamen yasaklanmıştı bu görüşler. Sadece telefon görüşmeleri serbestti” dedi.

Abim, Rabbim Allah’tır ve Allah’ın Mülkünde Allah’ın Sözü Geçmelidir Dediği İçin Ceza Aldı”

Yargı kararının hukuksuz olduğunu ancak Hak davasından dönülmeyeceğini belirten Arat şöyle devam etti; “Yargıtay 16. Ceza Dairesi ve yerel mahkemelerin verdiği bu haksız, hukuksuz cezalar bizim için utanç değil bilakis gurur vericidir. Zira hiçbir cebir ve şiddet olmadığı halde sırf Rabbimizin emirlerine tabi olduğumuz için, onun emirlerine ve nehiylerine göre hayatımızı yaşamak istediğimiz ve İslami fikirlerimizden dolayı, bizi yargılayıp ceza veriyorlar. Abim Sena Arat da herhangi bir yüz kızartıcı suçtan değil, ‘Rabbim Allah’tır ve Allah’ın mülkünde Allah’ın sözü geçmelidir’ dediğinden ceza almıştır. Yargının gözünde terör olarak nitelendirilmiştir. Demokrasilerde sözü edilen ‘şiddete bulaşmadan herkes fikirlerini rahatça konuşabilir’ sözü, koskoca bir safsatadır.”

Abim Sena Arat’ın cezaevinde olması, çocuklarından, ailesinden ayrı kalması, çocukları için zor bir süreç oldu. Kolay mı tam 21 aydır babalarına hasretler. Bu günler de gelip geçecektir” diyen İhsan Arat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah katında zalimin yaptığı yanına kâr kalmayacaktır İnşaallah. Birde eşine kulak vermek lazım. Zaman zaman dertleştiğimizde, hal hatır sorduğumda yengemin dik duruşu, eşine davasına olan güveni itaati vallahi başka bir şey. 4 çocuk annesi ve üçü erkek. O evlatlarına hem anne hem baba. Rabbim ondan razı olsun. Babalarının yokluğunu yaşatmıyor çocuklara. Bu zor süreçte yengem, eşinin en büyük destekçisidir, Elhamdülillah. Sözün bittiği, kelimelerin yetersiz kaldığı, özlemin ve hüznün tarifinin olmadığı zamanlar bayramlardır. Velhasıl sözün özü demem odur ki, cebir ve şiddetten uzak olan Hizb-ut Tahrir terör örgütü olmadığı gibi abim Sena Arat da terörist değildir. Hiçbir yüz kızartıcı suç işlememiştir Elhamdulillah. İptal edilen bir konferanstan dolayı 7,5 yıl ceza almış 2019 yılından bu yana yaklaşık 21 aydır ailesinden, sevdiklerinden ve davasından uzaktadır. Değil 7,5 yıl 100 yılda olsa son nefesimize kadar yüce dinimiz için, İslam davası için her türlü zorluklara göğsümüzü siper ederiz İnşaallah. Rabbim abim gibi esaret altında ki tüm Müslümanların yar ve yardımcısı olsun. Akit gazetesi olarak hüznümüze kulak verdiğiniz için sizlere de teşekkür ederim, Allah razı olsun.”