İktidarın Zulmü 28 Şubat’ı Hatırlattı
04 Kasım 2019

İktidarın Zulmü 28 Şubat’ı Hatırlattı

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Gaziantep’te dün emniyetin kadın, çocuk demeden gerçekleştirdiği orantısız sert müdahaleye toplumun çeşitli çevrelerinden tepkiler yükseldi. Hükümetin, İslami camiaya karşı sistematik olarak devam ettirdiği zulüm de son durak Gaziantep oldu.

İslami camiayı susturmak, eleştiri ve muhasebe edenleri baskı altına almak için başlatılan sistematik zulüm 28 Şubat’ın Kemalist zulmünü hatırlattı. Önce Köklü Değişim Medya’nın 31 Ekim Perşembe günü düzenlemeyi planladığı “İslam ve Siyaset Düşüncesi” konulu panel kayda değer bir gerekçe gösterilmeden, sudan bahanelerle engellendi. Daha sonra İstanbul Kağıthane’de Sadabad Öğrenci Yurdu, depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle gece yarısı polis ve belediye işçilerinin kapıları balyozla kırıp içeri girmesi sonrası boşaltılıp, yıkıldı. Vakıf yetkilleri binanın sağlam olduğuna dair raporları olduğunu bildirmelerine rağmen yıkım durdurulmadı.

Ardından, Kağıthane’de gece yarısı emniyet ve belediyenin baskını sonrası yıkımı gerçekleştirilen öğrenci yurduna dikkat çekmek için basın açıklaması düzenleyen Furkan Vakfı üyelerine Gaziantep emniyetinin sert müdahalede bulundu.

Kadın ve çocukların da bulunduğu kalabalığa jop ve biber gazıyla müdahale edilmesine, insanların konuşturulmamasına, tepkiler çığ gibi büyüdü.

İslami camiaya karşı 28 Şubat günlerindeki gibi Kemalist zulmü anımsatan bu sert tavır, duyarlı çevrelerce kınandı. İnsanların kendini ifade etmek için yöneldiği her kapıyı kapatan iktidar, bu zulmünü perdelemek için de sudan bahaneler öne sürmeye devam ediyor.

Gaziantep’teki hukuksuzluğu eleştirenler arasında geçtiğimiz günlerde AK Parti’den istifa eden İstanbul milletvekili ve hukukçu Mustafa Yeneroğlu’da vardı.

Yeneroğlu, gazdan etkilenen çocukların resmi ile paylaştığı mesajında, “Annesine kalkan olduğu bahanesiyle yüzüne gaz sıkılan bu yavru bizleri huzursuz edip uykularımızı kaçırmıyorsa vay halimize!!” diyerek zulme tepki gösterdi.

Daha sonra Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nün açıklamasında “dini istismar eden grup” ifadesini ve yapılan zulmün savunulmasını eleştiren Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:

Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'nün basın açıklaması baştan aşağıya 90’lardan hatırladığımız temel hakları hiçe sayan reddiyeci ve savunmacı bir refleks. Eskileri hatırlamak zorunda kalmak ne kadar acı..

Polis hangi yetkiyle 'dini istismar' tespiti yapıyor, bunun hukukta dayanağı ne?”

Yeneroğlu’nun bu paylaşımını eleştiren İçişleri Bakanı yardımcısı Muhterem İnce, baskıcı ve sert bir dille mesajından şu ifadelere yer verdi:

Açıklamayı çarpıtmak görevinizin sorumluluğuyla bağdaşmaz. Kamu düzenini bozmaya çalışanlara arka çıkışınız öfkenizin ve kininizin yansımasıdır.

Savcılık iddianamesinde yer alan ifadenin kullanıldığı açıklamayı eleştirmekte dahi kifayetsizsiniz.”

Bunun üzerine Yeneroğlu, uzun bir açıklama yaparak İçişleri Bakanı Yardımcısı Muhterem İnce’nin savunduğu zulmü 28 Şubat günlerine benzeterek cevap verdi:

Sizi istifaya davet ediyorum! Hiçbir memur halkın temsilcisi bir milletvekili ile bu dille konuşamaz, tehdit edemez! Yasal görevim aynı zamanda yürütmeyi denetimdir. Kolluk gücüne sahip makamınıza layık olmadığınızı gösterdiniz. Bu anlayışınız ülkeyi korku iklimine dönüştürdü.

Siz nerden nereye geldiniz, ben adınıza üzülüyorum. Sivil ve vicdan okulu mgv'den otoriter, güvenlikçi, savunmacı, vatandaşa tepeden bakan bir 28 Şubat zihniyeti. Kifayete gelince, size hukuk dersi verebilirim. Fakat sizde bu anlayış varken, polis ne yapsın? Yazıklar olsun!

Hukuk devletini tahrip eden bu zihniyettir maalesef. Hakaret ederek, üstenci dil kullanarak insanları susturacaklarını zannederler. Ülkenin iç güvenliğinden ve özellikle huzurundan sorumlulular bir milletvekili ile bu dille konuşursa, vatandaş ne yapsın! Sizi nezakete davet ediyorum!

Kamu görevlisi olarak bir milletvekiline yönelik bu dil yakışıksızdır. Kem söz sahibine aittir. Seviyenize düşmem. Gün gelecek bu üslubunuzdan dolayı utanacaksınız! Bizi ayıran hukuk ve vicdandır. Öfke ve kin benim yolumdan geçmez, ama siz kurumsallaştırdınız maalesef!”

Konu hakkında Karar Gazetesi Yıldıray Oğur da Yeneroğlu’na destek verdiği mesajında şu ifadeleri kullandı:

Ayrıca savcılık iddianamesindeki ifade adından anlaşılacağı gibi hukuken garabet de olsa bi iddiadır. Hüküm verilmeden kimse hakkında kullanılamaz, polis hiç bi şekilde kullanamaz. Ama tabii atanmışlar seçilmişlere böyle hakaret ederse, polis müdürü de kanun dinlemez.”

Olay hakkında açıklamada bulunan Hizb-ut Tahrir TR Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ise şu ifadeleri kullandı:

Üç gün önce İstanbul Kağıthane'de gece yarısı öğrenci yurduna baskın yapılarak toma ile yurt yıkıldı.

Bugün Gaziantep'de kadınlar ve çocukların olduğu cami avlusunda müslümanlara gaz sıkıldı.

Allah firsat ve mühlet verir, zulmederek hakim olamazsınız.”

Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün açıklamasına ve Köklü Değişim Medya’nın 31 Ekim Perşembe günü düzenlemeyi planladığı “İslam ve Siyaset Düşüncesi” konulu panelin kayda değer bir gerekçe gösterilmeden, sudan bahanelerle engellenmesine tepki gösteren Kar, şöyle devam etti:

Gaziantep Emniyeti ‘dini istismar ettikleri’ gerekçesiyle camide Müslümanlara zor kullanmış.

‘İstismar edilecese biz ederiz’ demek istemiş.

Zeytinburnu Emniyeti ise iptal ettiği ‘İslam Siyaset Düşüncesi’ paneli için bile kültür merkezine özel harekat ve Toma getirmiş.”

Köklü Değişim Yazarı ve İlahiyatçı Abdullah İmamoğlu, yaptığı açıklamada adaletsizliği ve zulmü eleştirdi:

Her türlü ahlaksızlığın yapılmasına ve fasit düşüncelerin meydanlarda savunulmasına müsade edilip, kadınlar ve çocukların zulme maruz kalmaları İslam'a tahammülsüzlükten ve kocaman bir adaletsizlikten başka bir şeyle izah edilemez. Unutulmamalıdır ki; zulüm ile abad olunmaz.”

Köklü Değişim yazarlarından Suat Altıparmak Gaziantep olayını şöyle özetledi:

Adamlar Müslümanların sempatisini kazanmak için yıllarca laikleri hedef aldılar.

Şimdide laiklerin sempatisini kazanmak için Müslümanları hedef alıyorlar.

Demek ki beka, menfaat ile birlikte dönebiliyormuş.

Olan, liberalizm ile evrilen Müslümanlara oldu.

Yazık.

28 Şubat günlerinde tesettürlü öğrencilerin ağzının kapatılarak polis tarafından gözaltına alındığı resim ile Gaziantep’te polisin tesettürlü bir kadına biber gazı sıktığı resmi yanyana koyup durumu eleştiren Köklü Değişim Yazarı Sosyolog Süleyman Uğurlu ise şunları söyledi:

Biri geçmişten diğeri günümüzden iki fotoğraf, pek bir şey değişmediği aşikar.

Haklı haksız aramaksızın Müslüman bacılarımızın maruz bırakıldığı bu müdahale kabul edilemez. Bu coğrafyada yaşayan Müslümanlar için bu fotoğraf utanç kaynağıdır.”

Avukat Murat Karagüzel ise açıklamsında şu ifadeleri kullandı:

Gaziantep’teki olayla ilgili çok basit olarak sormak gerekmez mi: polis hangi yetkiyle dini istismar eden bir grup olduğuna kanaat getirebilmiştir! Kanunlarda polislere böyle bir yetki mi tanınıyor! Bu tavır 90’lı yılların tipik bürokrat refleksinden başka bir şey hatırlatmıyor.”

MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Ali Öner emniyetin zulmü hakkında, “Gösteri ve ifade özgürlüğü anayasal bir hak iken polisin aşırı güç kullanımı anayasanın hangi maddesine girer. Gaziantep emniyetin yaptığı açıklama ise ülkenin geldiği hukuksuzluğun çukurluğunu göstermektedir.” diyerek olayı sert bir şekilde eleştirdi.

Siyer Vakfı kurucusu, Araştırmacı yazar Muhammed Emin Yıldırım da olay hakkında şu açıklamayı yaptı:

Birkaç gün önce “İslam Siyaset Düşüncesi” başlıklı panel yasaklanıyor, bugün Gaziantep'te bir basın açıklaması çok sert bir şekilde yapılmasına izin verilmeden dağıtılıyor...”

ÖZGÜR-DER’den yapılan açıklamada emniyetin tavrı ve açıklaması eleştirildi:

Gaziantep Emniyeti'nin birilerini "din istismarı" yapmakla itham etmesi açık bir şekilde yetki aşımıdır. Polisin böyle bir yetkisi ve görevi bulunmamaktadır. Önceden izin almaksızın basın açıklaması yapmak da en temel haklardan birisidir.”

Gaziantep’teki zulme ve cezaevlerinde yaşanan çifte standarta dikkat çeken Avukat Mustafa Kocamanbaş şu değerlendirmelerde bulundu:

Gaziantep'te dindar insanlara yapılanların ardından bir not, Bakırköy Kadın cezaevine götürülen Fetö'nün yeğeni cezaevi idaresi tarafından ziyaret edilmiş ve diğer dindar bayanlara 18 aydır verilmeyen koğuş ve TV imkanı Fetönün yeğenine hemen verilmiş, FETÖ ile mücadele tam gaz.”