“‘İki Devletli Çözüm’ Allah’a, Rasûlüne ve Müminlere İhanettir”
17 Eylül 2024

“‘İki Devletli Çözüm’ Allah’a, Rasûlüne ve Müminlere İhanettir”

Köklü Değişim Medya

Hizb-ut Tahrir, “Gazze’deki Soykırım Savaşı Görüşmelerinden Ne Bekleniyor?” başlıklı bir siyasi analiz yayımladı.

Gazze’de on ayı aşkın süredir vahşi soykırım devam ederken, katliamları durdurmak için görüşmeler yapıldığı ileri sürülüyor. Gasıp Yahudi varlığı anlaşmaları hatta Mısır’ın kırmızı çizgi olarak gördüğü Selahaddin Koridorundan (Philadelphia) bile vazgeçmeyi kabul etmiyorlar. Washington, çözüme müzakereler yoluyla ulaşılacağı yaygarasını sürdürürken, bu soykırım savaşı görüşmelerinden nasıl bir sonuç çıkacağı kamuoyunda merak ediliyor.

Dünya çapında gerçekleşen siyasi gelişmelere hakkında siyasi analizler yayımlayan ve İslami perspektifle çözümler sunan Hizb-ut Tahrir, analizde, görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkacağına, sadırıların sürdürülmesinde ABD’nin rolüne, İslam beldelerindeki yöneticilerin sürekli tekrarladığı ABD menşeli “İki Devletli Çözüm” planının arka planına ve Filistin’deki işgalin köklü çözümüne değiniliyor.

Savaşın, kelimenin tam anlamıyla bir soykırım savaşı olduğuna değinilen analizin giriş kısmında, Batılı liderlerin Gazze’ye karşı yürüttüğü soykırım savaşında Yahudi varlığına kayıtsız şartsız destek verdiklerini göstermek için 'İsrail'e akın ettikleri hatırlatılıyor. Öte yandan Arap ve İslam beldelerindeki rejimlerin sessizliğinin de Yahudi varlığını cesaretlendirdiğine ve hiçbir şey olmamış gibi ilişkileri devam ettirdiğine dikkat çekiliyor. İran’ın üst üste saldırıya uğramasına ve suikastler gerçekleşmesine rağmen gereken misillemede bulunulmadığının da altı çiziliyor.

ABD’nin rolüne değinilen kısımda, ABD’li yetkililerin, özellikle Filistin’e komşu Müslüman ülkelerdeki yöneticileri, Gazze Şeridi’ni desteklemek için ordularını seferber etmekten alıkoymak ve böylece Yahudi varlığının Filistin halkına yönelik katliamlarını kolaylaştırmak için bölgeye ziyaretler gerçekleştirdiğine dikkat çekiliyor.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ortadoğu turu kapsamında Mısır’ı ziyareti ve 19 Ağustos 2024 tarihinde yani ertesi gün Yahudi Başbakanı Netanyahu ile bir araya geldiğinin altı çizilirken, “ABD, “İsrail”in Gazze’de uzun süreli işgalini kabul etmediği konusunda çok net” ifadesiyle esnek bir kelime kullandığına ve bu sürenin ne kadar olacağının bilinmediğine işaret ediliyor.

Netanyahu’nun, yaklaşık 14 km uzunluğunda ve bazı bölgelerde 100 metre genişliğe ulaşan, Gazze ile Mısır arasındaki sınır boyunca uzanan ve Selahaddin Koridoru olarak adlandırılan bu bölgeden geri çekilmeyi reddettiğine değinilirken şu ifadelere yer veriliyor:

“Mısır’ın, Yahudi varlığının koridor üzerindeki kontrolünü, 1979 yılında ABD himayesinde imzalanan kötü şöhretli Camp David Anlaşması’nın ihlali olarak görüyor ve Yahudi varlığını, geçen mayıs ayında kontrolünü ele geçirdiği bu bölgede çekilmeye çağırıyor. Amerika’nın bu tutumu, şımarık çocuğu Netanyahu’nun Amerika’nın eylemsiz sözlerle manevra yaptığını anlamasını sağladı. Yoksa ABD, Yahudi varlığı üzerinde muazzam bir etkiye sahiptir. Çünkü bu varlık ABD’nin ekonomik ve askeri yardımlarına ve mühimmatına bağımlıdır. ABD, baskı yapma konusunda ciddi olsaydı, Yahudi varlığı hiçbir direniş göstermeden karşılık verirdi...”

Netanyahu’nun, Amerikan başkanlık seçim sonuçlarını görene kadar herhangi bir anlaşma yapmaya yanaşmayacağı, Biden yönetimi ve Demokratlara kıyasla Netanyahu ve Yahudi varlığına sınırsız destek vaadinde bulunan Cumhuriyetçilerle iletişim halinde olduğuna da dikkat çekiliyor. ve şu ifadelerle süreç hatırlatılıyor:

“... Netanyahu, 26 Temmuz 2024 tarihinde Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Trump ile görüştü. Trump ve Kongre’deki Cumhuriyetçilerin tam desteğini aldı. Kongre’de 53 dakikalık konuşması boyunca sürekli ayakta alkışlandı. Netanyahu, görüşmesinde kendisine tam destek sözü veren, iki devletli çözüm fikrinden vazgeçen Trump’ın iktidara gelmesi üzerine bahis oynuyor. Trump, Suudi rejimine Yahudi devleti ile normalleşme talimatı verecek ve ardından diğer rejimler de Yahudi devleti ile normalleşme yarışına gireceklerdir. Bu yüzden Netanyahu’nun Amerikan seçim sonuçları belli olana kadar bahislerine devam etmesi bekleniyor...”

“İki Devletli Çözüm Allah’a, Rasûlüne ve Müminlere İhanettir”

İslam beldelerindeki yöneticilerin sık sık tekrarladığı Amerikan menşeli “İki Devletli Çözüm” planına da değiniliyor.

Amerika’nın, Filistinlilere tam anlamıyla bir devlet değil, daha çok bir tür özerklik ya da bunun altında bir çözüm sunduğuna işaret edilen kısımda ise ABD Başkanı Joe Biden’ın yaptığı açıklamalar hatırlatılıyor: **“İki devletli çözümün farklı modelleri var. Birleşmiş Milletler üyesi olan, ama bir ordusu bulunmayan birçok ülke var.”

Biden’ın ordusu bulunmayan bir tür sembolik devletten bahsettiğine buna karşılık Yahudi varlığının, tıpkı diğer devletlerde olduğu gibi gerçek egemenliğe sahip bir devlet modelini reddettiği vurgulanıyor ve Biden hakkında şu ifadeler yer alıyor:

“Yahudiler, Amerika’nın kendilerini terk etmeyeceğini, çünkü varlıklarının Amerika’nın bir eseri olduğunu, İslam ve Müslümanlarla savaşmak için Müslüman ülkelerin kalbindeki ileri karakolu olduklarını, kendisini bir Siyonist olarak gören ve Yahudi varlığını savunmayı dini inancının bir gerekliliği olarak addeden ABD Başkanı Biden’ın kendilerine kişisel olarak sempati duyduğunu biliyorlar. Yönetimin etkili isimlerden ve dış politikanın uygulayıcılarından biri olan Dışişleri Bakanı Blinken da dış işleri bakanı olmadan önce Yahudi olması nedeniyle Yahudi varlığının en hararetli savunucusunu olduğunu açıkladı. Hatta Biden, bir Yahudi topluluğu ile yaptığı toplantıda, yönetiminin Yahudi varlığı ve Yahudilere verdiği desteğin boyutunu kanıtlamak için, başkan yardımcısı ve başkan adayı Kamala Harris’in eşinin bile Yahudi olduğunu, başkan yardımcısı iktidara geldiğinde Yahudileri ve Yahudi varlığını desteklemeye devam edeceğini söyledi. Eğer seçimlerde Trump zafer elde ederse, Yahudiler ve Yahudi varlığını desteklemek için Demokratlar ile yarışacaktır. İşte bundan dolayı Yahudi varlığı tüm bu desteğe güvenip, taşkınlıklarına ve suçlarına devam etmektedir...”

Devamla Filistin’in, mübarek bir İslam toprağı ve Allah’ın mübarek kıldığı Mescid-i Aksa toprağı olduğunun altı çizilirken, İslem beldelerindeki yöneticilerin savunduğu iki devletli çözümün, Allah’a, Rasûlüne ve müminlere ihanet olduğu ifade ediliyor ve şu ifadelere yer veriliyor:

“Bu çözüm, Filistinlilere 1967 sınırları içinde, Filistin’in yaklaşık %20’sinde bağımsız bir devlet verilmesi ve %80’inden vazgeçilmesi anlamına gelse bile, dediğimiz gibi bu, büyük bir günahtır, Allah’a, Rasûlüne ve müminlere ihanettir. Peki teklif edilen şey özerklik veya daha az olduğunda nasıl olur? Kuşkusuz bu, ihanetten öte bir ihanet ve büyük bir suçtur. Bu suçu işleyenler, dünyada utanç, zillet ve aşağılanmaya, ahirette ise şiddetli azaba uğrayacaklardır.”

“İslam Devleti Raşidi Hilafet, Allah’ın izniyle geri gelecektir. Yahudilerle savaş ve işgallerinin ortadan kaldırılması, Allah’ın izniyle mutlaka vuku bulacaktır.” ifadelerinin yer aldığı son kısımda meselenin hükmünün açık ve net olduğu kafirler, herhangi bir Müslüman ülkesine saldırır, işgal eder ve halkını çıkarırlarsa, düşmana karşı şiddetle bir savaş yürütmek, düşmanı ortadan kaldırmak ve ülkeyi eksiksiz bir şekilde İslam beldesi olarak geri halkına iade etmenin farz olduğu vurgulanıyor.

Analizin tamamını okumak için aşağıdaki linki tıklayınız...

Gazze’deki Soykırım Savaşı Görüşmelerinden Ne Bekleniyor?