
Hizb-ut Tahrir, 2023 yılında başlayan ve son günlerde Sudan’ın El Faşir kentindeki vahşi katliamlarla gündeme gelen iç savaşın arka planına ışık tutan detaylı bir siyasi analiz yayımladı.
Hizb-ut Tahrir’in yayımladığı siyasi analizde, Hızlı Destek Güçleri’nin (RSF) Sudan’ın El Faşir şehrini ele geçirmesinin hemen ardından, Amerika’nın başında olduğu BAE (Birleşik Arap Emirlikleri), Suudi Arabistan ve Mısır’ın oluşturduğu dörtlü grubun ortaya attığı üç aylık ateşkes planını hem Sudan Ordusu hem de RSF’nin hemen kabul etmesine ve Ordunun, Darfur’un başkenti El Faşir kentini Hızlı Destek Güçleri’nin saldırılarına karşı uzun zamandır çok iyi savunduğu bilindiği halde şehrin Hızlı Destek Güçleri’nce nasıl ele geçirildiğine odaklanıyor.
28 Ekim 2025 tarihinde, Hızlı Destek Güçleri’nin bir yılı aşkın süredir kuşatma altında tuttuğu El Faşir’in kontrolünü ele geçirdiğini açıklamasının, sıradan bir şehir zaferinden çok daha öte büyük bir bölgenin kontrolünün ele geçirilmesi anlamına geldiği ifade edilen analizde, özellikle El Burhan liderliğindeki ordu birliklerinin, bir yıl boyunca şehri gayet başarılı bir şekilde savunmalarına rağmen şehri, herkesin gözü önünde, açık bir biçimde, Hızlı Destek Güçleri’nin isyancı ve ayrılıkçı lideri Hamdan Daklo’ya (Hamideti) adeta teslim ettiğinin altı çiziliyor.
Yaşadığı yenilgi sonrası El Burhan’ın, televizyonda yayınlanan konuşmasında, “Birliklerimiz zafer kazanabilecek, gidişatı tersine çevirebilecek ve topraklarımızı geri alabilecek güçtedir... Tüm şehitlerimizin intikamını almaya ant içtik.” İfadelerinin yer aldığı hamasi nutuklara yer veriliyor ve ardından şu gerçekler hatırlatılıyor:
“El Burhan hükümeti ve askeri komutası, tam bir yıl boyunca, El Faşir’deki kendi ordu güçlerine merkezi bölgelerinden askeri ve lojistik destek göndermekten kaçınmıştır! Bu yüzden kuşatma altındaki bu birlikler, Hızlı Destek Güçleri’nin saldırılarına karşı şehirde bulunan kısıtlı imkanlarla savaşmak ve direnmek zorunda kalmışlardır. Hartum, Umdurman ve Bahri’yi Hızlı Destek Güçleri’nden temizlemekle övünen El Burhan hükümetinin ordu komutası, El Faşir şehrinde bulunan o koskoca askeri birliklerine lojistik destek göndermeye elbette muktedirdi ama tam bir yıl boyunca bunu yapmadı. Bu da, planın bu birlikleri çökene kadar desteksiz bırakmak olduğunu gösteriyor.”
Bu ifadelerin ardından, şehrin isyancı ayrılıkçı Hamideti’nin güçlerine teslim etme işleminin, ABD’nin iki Sudanlı taraf arasında ABD’de yürüttüğü ateşkes görüşmeleriyle aynı zamana denk geldiğine dikkat çekiliyor.
Görüşmelere giden her iki tarafın da (El Burhan ve Hamideti heyetini) Amerika’nın Sudan’daki iki uşağı olarak nitelenen analizde, Amerika’nın iki ajanına emrettiği şeyin, iki veya üç gün sonra El Faşir’de açıkça gerçekleştiği vurgulanıyor.
Stratejik şehir El Faşir’in Hızlı Destek Güçleri’ne devredilmesi kararının Washington’da alındığına özellikle dikkat çekilirken, 12 Eylül 2025’teki toplantının ardından yayımlanan bildirinin, “Sudan’da yönetimin geleceğine, savaşan taraflardan herhangi birinin kontrolüne tabi olmayan, kapsamlı ve şeffaf bir geçiş süreci aracılığıyla Sudan halkının karar vereceği.” ifadelerinin yer aldığı 4’üncü maddesine ve “Sudan ordusu ve Hızlı Destek Güçleri’nin aktif katılımıyla çatışmaya müzakere yoluyla bir çözüm bulunmasını desteklemek için her türlü gayretin gösterileceği” ifadelerinin yer aldığı noktalara parmak basılıyor ve perde arkası şöyle deşifre ediliyor:
“Bu Dörtlü Grup, Amerika’nın Sudan’daki çözümüne sözde bölgesel bir kılıf giydirmek, yani bölgedeki kilit ülkelerin onayını almış bir çözüm görüntüsü vermek için tezgahladığı bir formüldür! Oysa bu ülkeler, yalnızca Washington’un yönlendirmesiyle harekete geçen, ABD’siz hiçbir adım atmayan ülkelerdir. Öte yandan, bildirinin metni, Sudan’daki çatışmanın her iki tarafını da (Ordu ve HDG) eşit düzeyde tanıdığına ve onlardan ‘etkin katılım’ talep ettiğine atıfta bulunuyor. Yani bildiri, Sudan’ı bölmek için ayrılıkçı bir hükümet kuran Hızlı Destek Güçleri’ni ayrılıkçı ve isyancı güçler olarak tanımlamamakta ve onları isyanlarını durdurmaya davet etmemektedir.”
Sürecin bu şekilde işledikten ve Hamideti’ye gereken meşruiyet verildikten sonra bu ayrılıkçı hükümetini El Faşir’e taşımasının önünün kesinlikle tamamen açılmış olacağı öngörülüyor.
Analizin son kısımlarında ise ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisini “barışın mimarı” olarak tanıtmasının ve savaşları bitirdiğini iddia etmesinin aksine, ABD’nin, artık neredeyse açık ve net bir şekilde Sudan’ı bölme ve tıpkı daha önce Güney Sudan’ı ayırdığı gibi şimdi de “Darfur ayırma planını” hızla hayata geçirdiğinin görüldüğüne* dikkat çekiliyor.
Önceki yayımlanan analizlerden alıntı yapılarak bu planla ilgili tahminlerde isabet edildiğine dikkat çekilirken, gelecekteki senaryolar için ise şu öngörüde bulunuluyor:
“Ordu ülkenin diğer bölgelerine, Hızlı Destek Güçleri ise Darfur’a odaklanmış durumda. Ordu bünyesindeki samimi unsurlar, Darfur’da kontrolü yeniden sağlamak için harekete geçerlerse, Hızlı Destek Güçleri, orduyu oylamak için savaşı Sudan’ın diğer bölgelerine kaydıracak ve böylece ordu birlikleri, Darfur’dan geri çekilip, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin insansız hava araçlarıyla yoğun saldırılar düzenlediği Sudan’ın doğusuna yöneleceklerdir. Bu hamle de doğal olarak Hızlı Destek Güçleri’nin Darfur’un tamamını ele geçirmesine olanak sağlayacaktır!”
Son olarak güç ve kuvvet ehline seslenilen kısımda ise çağrılara yer veriliyor:
“Sudan’ın evlatlarından birçoğu, Amerika’nın hedefleri gerçekleştirmek ve Amerika’nın Sudan’daki nüfuzu korumak için Amerika’nın iki uşağı arasındaki bu korkunç katliama alet olmaktadır! Ordu komutası içinde, Sudan’ın askeri gücünü samimi ellere teslim edecek, uzun zamandır İslam’ın kurulması için haykıran, uyaran ve çağrı yapan Hizb-ut Tahrir’e nusret verecek ve böylece Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafeti Sudan’dan başlatacak aklı başında güçlü biri yok mu? Ne büyük insandır o basiret sahibi, kudretli adam! Ne mutlu o kişiye ki, içinde yaşadığımız bu ceberut saltanattan sonra Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Raşidi Hilafet müjdesini gerçekleştiren kişi olarak Allah’ın huzuruna çıkacaktır.”
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” [Ahmed]
Hizb-ut Tahrir’in 03 Kasım 2025 tarihinde yayımladığı Sudan’daki olayların detaylı bir şekilde analiz edildiği ve taraflar ve arkasındaki güçlere odaklanıldığı “Hızlı Destek Güçleri’nin El Faşir’i Ele Geçirmesi Sonrası Sudan” başlıklı analize aşağıdaki görsele tıklayarak ulaşabilirsiniz.


