Hizb-ut Tahrir Türkiye Gündem Değerlendirme Toplantısı - [21 Ocak 2020]
22 Ocak 2020

Hizb-ut Tahrir Türkiye Gündem Değerlendirme Toplantısı - [21 Ocak 2020]

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

Hizb-ut Tahrir Türkiye Gündem Değerlendirme Toplantısı dün akşam gerçekleştirildi. Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar değerlendirmelerine; Türkiye A Milli Kadın Voleybol takımının gayri İslâmi kıyafetini “açık saçık” olduğu için eleştiren ve bu eleştirisi sonrasında da Devlet Bahçeli’nin talimatıyla partisi tarafından hakkında soruşturma başlatılan Düzce’nin Kaynaşlı İlçe Belediye Başkanı Birol Şahin’i tebrik ederek başladı.

Ardından Diyanet İşleri Başkanlığı’nın TOKİ fetvasına değinen Kar, bu fetvanın Müslümanları öfkelendirdiğini söyledi.

Daha sonra, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ile Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük Moskova’da bir araya gelmelerini eleştiren Mahmut Kar, Suriye tiyatrosunda sona yaklaşıldığından artık tarafların maske kullanmak zorunluluğunu hissetmediklerini dile getirdi.

Mahmut Kar değerlendirme toplantısını, Hizb-ut Tahrir Türkiye tarafından başlatılan “Aile, Nesil ve Toplum İslâm ile Korunur!” başlıklı uzun soluklu kampanya hakkındaki açıklamalarıyla sonlandırdı.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar tarafından gerçekleştirilen Haftalık Değerlendirme Toplantısını tam metnini istifadenize sunuyoruz:

BİROL ŞAHİN’İ TEBRİK EDİYORUZ!

Geçtiğimiz hafta Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı Almanya’yı mağlup ederek Tokyo’da olimpiyatlara katılma hakkı elde etti. Yöneticiler, gazeteciler, yazarlar, bilmem sanatçılar, herkes kutlama mesajları yayınladı. Düzce’nin Kaynaşlı İlçe Belediye Başkanı Birol Şahin de bir mesaj yayınladı. Başkan Şahin, “emri bil maruf nehyi anil münker” sorumluluğunu yerine getirdi ve kadın voleybolculara İslâm’ın örtünme emrini hatırlattı. Takım oyuncularının Allah’ın örtünme emrine karşı gelerek açılıp saçılmalarını ve sonra da “Tokyo’ya gidiyoruz” diye sevinmelerini eleştiren Şahin, “Dünya şampiyonu olsanız ne yazar. Müslüman kadın edep ve hayâ sahibidir. Yaptığı her işte Allah’ın rızasını gözetir. Dinimize göre kadınlar erkekler huzurunda açık saçık olarak değil kendi aralarında spor yapabilirler.” dedi.

Bu sözlerin altına imza koymayacak Müslüman yoktur. Zira aklı başında olan her Müslüman bilir ki, İslâm, kadına korunması gereken bir namus olarak bakar ve örtünmeyi emreder. Aksini iddia edenler, ya İslâm’ın bu emrini inkâr ediyorlardır –ki, bu onları dinden çıkarır-, ya da İslâm’ın hükümlerini hafife alıyorlardır -ki, bu da onların dinde samimi olmadıklarını gösterir-. Nitekim Birol Şahin’in bu açıklaması kimlerin İslâm’a sadık ve dinde samimi olduklarını, kimlerin de riya ve düşmanlık içinde olduklarını göstermeye yetti. Müslümanlar sosyal medyada “Birol Şahin Haklı” etiketiyle bu açıklamasına destek verdiler.

Birol Şahin’in patisi MHP ise Bahçeli’nin utanç verici talimatıyla Şahin’i MHP listesinden düşürüp hakkında soruşturma başlattı. MHP bu kararıyla çıplaklığı tesettüre, Allah’ın rızasını asabiyet duygularına tercih etti. Böylece her fırsatta “yerli ve milli” olmaktan dem vuran MHP’nin gerçek yüzü de açığa çıkmış oldu. MHP, Müslüman Türk coğrafyasında kadınların nasıl giyindiklerine şöyle geriye dönüp bir baksın; baksın da utansın. MHP’den daha çok İslâmi değerleri temsil ettiğini söyleyen AK Parti iktidarı da Birol Şahin’e sahip çıkmadı. Onlar da çıplaklığı gurur vesilesi olarak gören Kemalist koroya katıldılar, kaypak din anlayışlarını bir kez daha gösterdiler.

Evet, kıymetli Müslümanlar! Birol Şahin söylediklerinde sonuna kadar haklıdır ve biz bu konuda Sayın Şahin’i destekliyoruz. Duyarlılığı sebebiyle Allah kendisinden razı olsun. Çünkü o hakkı söyledi. Biz de buradan çok önemli bir hakikati hatırlatıyoruz ve diyoruz ki: Milliyetçilik ve laiklik gibi fasit fikirler ile İslâm asla bir araya gelemez. Umarız, milletimizin inancına ve değerlerine aykırı olan partilerin gerçek yüzlerinin görülmesine bu olay vesile olmuştur. Bu vesile ile bir kez daha duyarlı, kararlı ve samimi tavrından dolayı Birol Şahin Bey’i tekrar tebrik ediyor ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisi şerifini hatırlatıyoruz: “Her kim insanları hoşnut etmek pahasına Allah’ı öfkelendirirse Allah onu insanların insafına bırakır. Her kim de Allah’ı hoşnut etmek pahasına insanları öfkelendirirse insanların eziyetlerine karşı Allah ona yeter.”

DİYANET’İN TOKİ FETVASI

Birol Şahin’in açıklaması nasıl ki demokratları, milliyetçileri, laik Kemalistleri öfkelendirdiyse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın TOKİ fetvası da Müslümanları öfkelendirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı TOKİ’nin sosyal konut projeleriyle ilgili bir soruya verdiği cevapta “faizin, zaruret halinde caiz olduğuna” hükmetti. Fetvada; “İslâm’da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir.” denildi. Ancak TOKİ aracılığıyla devreye alınan uygulama devlete ait bir sosyal konut projesi olduğu ve kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirildiği için bu uygulamadaki amacın, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşların ev sahibi olmalarına yardımcı olmak olduğu ifade edildi. Bu nedenle de belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda TOKİ projelerinden yararlanmanın caiz olduğuna dair fetva verildi.

Bu fetvayı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri verdiler. İşte bu fetva, Müslümanlar tarafından öfke ile karşılandı, laik Kemalist zihniyet ise meseleyi alay konusu yaptı. Diyanet üzerinden İslâm’a ve onun hükümlerine olmadık aşağılamalar yapıldı. Şimdi buradan Diyanet İşleri Başkanı ve fetva kurulundaki hocalara sesleniyoruz! Kelimeleri eğip bükmek, onlara olmadığı anlamlar yüklemek, çıkar ve menfaat için Allah’ın sözlerini çarpıtmak Yahudi âdetindendir. Yahudiler işlerine geleni alırlar işlerine gelmeyeni tevil ederler. Müslümanlar ise Allah ve Rasulü’nden ne gelirse olduğu gibi alıp ona teslim olurlar!

Şunu bir açıklar mısınız: “Faiz haramdır” dedikten sonra nasıl oluyor da zaruret haramı helal kılıyor? Siz, kimleri razı etme derdindesiniz? Kimleri razı etmek için, İslâm’ın hükümlerini tahrip ediyorsunuz? Kimlerin çıkarları için faiz hakkında helal hükmü veriyorsunuz? Kamu bankalarının çıkarları için mi? ekonomik krizden TOKİ’nin yapacağı konutlarla çıkacağını zanneden hükümetin siyasi çıkarları için mi? Yoksa vatandaş için mi?

Bir taraftan haram olduğuna dair hakkında kesin bir hüküm bulunmayan sigaraya, sırf Cumhurbaşkanı dedi diye “haram” fetvası veriyorsunuz, diğer taraftan da haramlığı hakkında hiçbir şüphe bulunmayan ve hiçbir âlimin görüş ayrılığı yaşamadığı faize “zaruret halinde helal olur” diyorsunuz. Bu fetva ile Allah *Subhanehu ve Teâlâ’*nın haram kıldığı bir hükmü helal yaptığınızın farkında mısınız? Allah’tan korkmuyor musunuz?

İslâm’da alışveriş meselesinde akdin esas olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz. TOKİ’nin konut satışında sözleşme anında belirlediği fiyatın taksit ödemeleri sürecinde değiştiğini de biliyorsunuz. Peki, fiyatı belirsiz olan bir alışverişe İslâm’ın cevaz vermediğini neden gizliyorsunuz, niçin anlatmıyorsunuz? TOKİ’nin konut sözleşmesinin bu yönü ile “fasit” bir sözleşme olduğunu niçin söylemiyorsunuz? TOKİ sözleşmesine göre vade boyunca taksitlerin ve evin bedelinin fiyatında enflasyon oranında artış yapılmaktadır. Bunun caiz olmadığını, zerresinin dahi haram olduğunu niçin açıklamıyorsunuz? Söyler misiniz, kamu ya da özel bir bankanın verdiği normal ev kredisinden TOKİ kredisinin ne farkı var? Normalde banka faiz oranını önceden belirliyor, TOKİ ise her altı ayda bir enflasyon oranına göre faiz uyguluyor. Fark sadece bu; birinde anında, diğerinde süreç içerisinde oran belirleniyor. Dediğimiz gibi, sizin bu yaptığınız kelimelerle oynamaktan başka bir şey değil!

Yine taksit ödemesi geciktiğinde, TOKİ’nin sözleşmesinde belirtilen oranlarda gecikme faizi uygulanıyor. Bunun devletin zulümlerinden bir zulüm olduğunu niçin söylemiyorsunuz? Esasında bu hükümlere fazlasıyla vakıfsınız. Ancak sizleri bu yanlışa laik demokratik sistem sürüklüyor. Bu kapitalist sistem varlığını devam ettirmek için, kene gibi hissettirmeden halkı emmek için sizi kullanıyor. Hem sizi hem de verdiğiniz bu fetvaya onay veren, “doğru” diyen diğer hocaları kullanıyor. Sistem sayenizde, bu fetvalar ile Müslümanlara faizi meşru gösteriyor ve borç batağına sürüklüyor. Siz de bu vebalin ortağı oluyorsunuz! Hem dünyanızı hem de ahiretinizi heba ediyorsunuz! Allah’ın azabından korkun!

Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

اَلَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ الرِّبٰوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذ۪ي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُٓوا اِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبٰواۢ وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰواۜ فَمَنْ جَٓاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّه۪ فَانْتَهٰى فَلَهُ مَا سَلَفَۜ وَاَمْرُهُٓ اِلَى اللّٰهِۜ وَمَنْ عَادَ فَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

“Faiz yiyenler şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hâl onların ‘Alışveriş tıpkı faiz gibidir’ demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim de tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.” [Bakara 275]

SURİYE’DE MASKELER ÇIKARILIYOR

Dokuz yıldır zulümlerin her türlüsüne şahitlik eden Şam toprakları ihanetlere o kadar alıştı ki artık her şey normal gelmeye başladı. Kimin dost, kimin düşman olduğu bu 9 yıllık mücadelede daha hâlâ anlaşılamadı. Anlaşılamadı, çünkü devrimin muhlis savunucuları hariç herkes maske takıyor. IŞİD, “Hilafet” maskesiyle geldi ve devrimi yok etmek için elinden ne geliyorsa yaptı. Türkiye, muhalefetin destekçisi olarak geldi ve devrimi seyrinden saptırmak için ne gerekiyorsa yaptı. ABD, “iyi niyetli Sam Amca” maskesiyle devrimi yok etmek için piyonlarını sahaya sürdü. Sahneye bakarsanız; ABD ve Türkiye muhalifleri destekliyor, Rusya ve İran Esed’i destekliyor. Ama perdenin arkasını aralarsanız orada tüm aktörlerin birbiriyle sarmaş dolaş olduklarını görüyorsunuz. Hepsi birlikte perdenin arkasında el sıkıştılar, kucaklaştılar ve önce devrimi akamete uğrattılar şimdi de bitirmek üzereler. Tiyatro sahnesi kapanmak üzere olduğu için artık ihanetlerini gizleme gereği de duymuyorlar, maskeleri çıkarmaya başladılar.

Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ile Suriyeli mevkidaşı Ali Memlük Moskova’da bir araya geldi. Kapalı kapılar ardında ne konuştular tahmin etmek hiç de zor değil… Hama’ya, Halep’e, Dera’ya ya da İdlib’e bakarsanız ne konuştuklarını bilirsiniz. Akan kana, ateşkes tiyatrosuna, imzalanan mutabakatlara bakınca kim dost, kim düşman görürsünüz. Esed güçleri TSK’ya ait gözlem noktalarının yanından ellerini kollarını sallayarak geçip İdlib’in içlerine ilerliyorlar. Geçit töreni yapan fener alayını izleyenler gibi TSK’nın bir alkış tutmadığı kaldı. ABD’nin taşeronu YPG sınırdan çekiliyor Esed rejimi yerleşiyor; Türkiye çekiliyor yine rejim yerleşiyor… Suriye, halkını katleden zalime teslim ediliyor!

Söyler misiniz? Şimdi sizin CHP’den ne farkınız kaldı? “Esed’le görüşün” diyen Kemalist Kılıçdaroğlu’ndan ya da ırkçı Akşener’den ne farkınız kaldı? Onlar, “aleni görüşün” diyorlar siz kapalı kapılar ardında görüşüyorsunuz. Farkınız sadece bu kadar… Kılıçdaroğlu İdlib halkını tümden “terörist” ilan etti siz ise bir kısmına “terörist” diyorsunuz. “Terörle mücadele” adı altında Halep’i, İdlib’i bombalayıp harabeye çeviren Putin’e “aziz dostum” diyorsunuz. Katil İran yönetimine dostluk mesajları yolluyorsunuz. Sonra da mazlum ve çaresiz “İdlib halkına yardım kampanyası başlattık” diye övünüyorsunuz. Allah’tan korkun! Zeytin ağacının altında donan Erva, Akdeniz’de boğulan Aylan bebek gibi niceleri sizin ihanetinizin kurbanı oldu. Müslümanların kanını akıtan Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin ile dost olduğunuzu açıkça söylüyorsunuz. Zalimlerle iş tutacak kadar cesursunuz öyle mi? Vallahi biz de “cesaretinize” karşılık Allah’ın şu sözünü size hatırlatıyoruz:

اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۚ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ

“Muhakkak ki onlar, Allah’a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah ise muttakilerin dostudur.”[Casiye 19]

AİLE, NESİL, TOPLUM İSLÂM İLE KORUNUR!

Son olarak sizleri yeni başlattığımız bir kampanyadan haberdar etmek istiyorum. Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak “Aile Nesil ve Toplum İslâm ile Korunur!” başlıklı uzun soluklu bir kampanya başlattık. Ailenin, neslin ve toplumun korunması… bu meseleler, buralardaki sıkıntılar herkesi ilgilendiriyor. Buralarda açılan yara herkese dokunuyor; bir şekilde herkesi acıtıyor. Bugün artık insanlar işini ve aşını düşündüğü kadar ahiretini düşünmüyor. Kılık kıyafetine verdiği değeri dinine vermiyor. Allah’ın azabına sebep olan bütün cürümler serbestleşti ve sokaklarda toplu hâlde aleni işleniyor. Belki de yeryüzü şimdiye kadar şahit olmadığı tuğyan, zulüm ve günaha bugün şahitlik ediyor. Kadınlarımız, çocuklarımız, erkekler dünyanın gözü önünde canlı yayınlarla katliama uğruyor. Savaşlarda öldürülen insanlar kadar anne karnında bebekler de kürtaj yoluyla katlediliyor. Artık inançlar, değerler ve hatta cinsiyetler bile değiştiriliyor. Lut kavmini taklit eden onursuzlar “onur yürüyüşü” adı altında gösteriler düzenliyorlar. İslâm beldelerinde, bizim mahallemizde, caddelerde, sokaklarda… Bu sebeple Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak sizlerle beraber, tüm Müslümanlar ile birlikte “Aileyi, nesli ve toplumu koruyacağız!”, diyoruz.

Ailelerimiz “İstanbul Sözleşmesi” ile yıkılmasın, diye… Kadınlarımız “CEDAW”dan korunsun, diye… Çocuklarımız “6284 Sayılı Kanun” sebebiyle yuvasız kalmasın, diye… “Aileyi koruyacağız!” diyoruz. Neslimiz “cinsiyet eşitliği” ve “LGBT” ile bozulmasın diye! Nesli koruyacağız diyoruz. Ve toplumumuz “Batıl Nizamlar” ile ifsat edilmesin diye! Toplumu koruyacağız diyoruz. Peki, nasıl koruyacağız? Nesli ve toplumu İslâm ile koruyacağız!

Kampanya boyunca aileyi yıkan, nesli bozan ve toplumu ifsat eden sözleşme, yasa ve kanunların bozukluğunu, tehlikesini konuşacağımız konferans panel ve seminerler yapacağız. Aileyi ayakta tutacak, nesli koruyacak ve güçlü toplumu inşa edecek doğru çözümün ne olduğunu ev ev dolaşarak anlatacağız. Bu meseleye duyarlı olan her kapıyı çalacağız, aileyi yıkan sözleşme ve kanunların tehlikesini gözler önüne sereceğiz. Özellikle aile, gençlik ve toplumda meydana gelen bozulmayı, sebeplerini ve İslâm’ın çözümlerini ortaya koyacağız. Bu konuda kimin üzerine hangi sorumlulukların düştüğünü de hatırlatacağız.

Rabbimize bu çalışmalarımızı hayırlara vesile kılması için dua ediyoruz. Rabbim çalışmalarımızı bereketlendirsin ve bizlere yardımını göndersin inşallah.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu