Köklü Değişim Medya
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Akorda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki resmi karşılama töreninin ardından baş başa görüştü.
Baş başa görüşmenin basına açık bölümünde yaptığı konuşmaya, "Öncelikle Aksakalımıza teşekkür ediyorum bu daveti sebebiyle." diyerek başlayan Erdoğan, "İkili ilişkilerimizin 25'inci yıl dönümünde gerçekten Astana'da olmak bizler için ayrı bir mutluluk vesilesi. Kazakistan’ı Almatı ile tanımıştık ama burada kurulmuş olan Astana ile şimdi bambaşka bir Kazakistan var. Burası bizim için ikinci bir ev, kendimizi evimizde hissediyoruz. Aramızdaki bütün siyasi, askeri, ticari, kültürel, ekonomik ilişkilerimizi her geçen gün artırmanın gayreti içerisindeyiz." diye konuştu.
Erdoğan, iki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 2 milyar dolar olduğuna dikkati çekerek, "Bunu yeterli bulmuyoruz. Azmimiz bunu bir an önce, süratle daha önce görüştüğümüz gibi 5 milyar dolara ulaştırmak. Kazakistan ve Türkiye'de bu potansiyel mevcut." dedi.
"Bölgesel sorunlar noktasında özellikle Aksakalımızın gösterdiği gayretlere teşekkür ediyoruz." ifadesini kullanan Erdoğan, "Ayın 14'ünde de Astana Zirvesi önem arz ediyor. Ön çalışmalar bitmiş durumda. Artık burada finali yapılacak. İnşallah atılmış olan adımlar Astana'da noktalanır. Cenevre süreci de böylece çok daha kolay bir şekilde yol alır." değerlendirmesinde bulundu.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev ise zor zamanlardan geçtiklerini ve sık sık görüşmeler yapmak gerektiği belirterek, "Geçtiğimiz 25-26 yıl içinde Türkiye ile Kazakistan arasında sadece kardeşlik ilişkileri oldu." diye konuştu.
Daha önceki görüşmelerde de iki ülke arasındaki ilişkilerin ele alındığına işaret ederek Nazarbayev*, "Şu anda yapılan işler çok. Birlikte yaptığımız projeler var. Bölgesel sorunlar ve başka meseleler var. Bunları bugün görüşebiliriz."* dedi.
Nazarbayev, yarın gerçekleşecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'ne 57 ülkeden 70'e yakın heyetin katılacağını ifade ederek zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte katılacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in teklifi üzerine Astana'da Suriye görüşmelerinin devam ettiğini hatırlatan Nazarbayev, bir sonraki görüşmelerin de 14 Eylül’de yapılacağını kaydetti.
Görüşmede Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın ile Türkiye'nin Astana Büyükelçisi Nevzat Uyanık da hazır bulundu.
Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti, Astana-4 Görüşmeleri’ hakkında açıklama yapmıştı
Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti, 04 Mayıs 2017 Perşembe günü Astana-4 toplantısında alınan kararlara binaen bir basın açıklaması yayımlamıştı. Konunun önemine binaen Astana toplantılarında güdülen hedefleri ifşa eden bu açıklamayı burada tekrar yayınlıyoruz:
Gemi Batmadan Önce Gemiyi Kurtarın, Gerilimin Azaltılması Girişimi, Amerikan Garantörlüğünde Yeni Bir Girişimdir, Amacı, Devrimi Yok Etmek ve Mücrim Beşşar Rejimini Sağlamlaştırmaktır
04 Mayıs 2017 Perşembe günü Astana 4 toplantısında Suriye halkı düşmanı ve kalleş Beşşar ile devrim grupları arasında görüşmelerin garantörü sapkın devletler Türkiye, Rusya ve İran, bir mutabakat muhtırası imzaladı. İmzalanan mutabakat metnine göre 4 bölge “çatışmasızlık bölgeleri” olarak belirlendi. Bu bölgelerde “güvenli bölgeler” oluşturulacak. Güvenli bölgelerde masum sivillerin geçişini, insani yardımın akışını ve ekonomik faaliyetlerin devamını sağlayan etkin “kontrol ve gözlem noktaları” kurulacak. Bu bölgeler, iki hafta içinde belirlenecek. Çatışmasızlık bölgeleri ve güvenli bölgeler dışında ve içinde yer alan diğer bölgelerde El Kaide ve IŞİD’le mücadele devam edecek. İlk aşamada mutabakatın süresi altı ay olacak. Kontrol ve gözlem noktalarının faaliyeti ve güvenlikli bölgelerin idaresi garantör ülkelere ait birliklerce sağlanacak.
Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak biz, kararlı Şam halkına bu mutabakat muhtırasının ciddi sonuçlarını açıklamak istiyoruz:
1- Başlangıçta mutabakat muhalifi gruplarla mutabakat yanlısı gruplar arasında daha sonra da Batı yanlıları ile Batı karşıtları arasında yeni bir fitne üretmek, safları parçalamak ve iç çatışma çıkarmak.
2- Herhangi ciddi muhlis bir hareketliliği bastırmak için bugün Fua ve Kefraya’da olduğu gibi devrim gruplarını rejime ait bölgelerin bekçisi haline getirmek.
3- Rejime rahat bir nefes aldırmak ve diğer bölgeleri geri almak için de nefes üflemek.
4- Silahtan arındırılmış bölgeler oluşturulması amacıyla kurtarılmış bölgelerde muhlisleri silahtan arındırma düşüncesi için ön hazırlık yapmak.
5- Uluslararası irade ve Amerikan çözümü karşıtlarını vurmak ve yok etmek için küçük bir alanda izolasyona maruz bırakmak.
6- Rus ve Amerika önderliğindeki koalisyonun, muhaliflerin kontrolündeki bölgelere yönelik bombardımanın devamını ve ayrım yapmaksızın teröristleri bombalamak bahanesiyle Müslüman katliamını meşrulaştırmak.
7- İlişkili grupların doğrudan denetimi, yeniden yapılandırılması ve sonraki aşamada rejime entegresi için rejimle muhalifler arasını ayırma gerekçesiyle kurtarılmış bölgelere Türk ve Arap gücü konuşlandırmak.
Hizb-ut Tahrir / Suriye Vilayeti olarak biz, Şam devrimine gelebilecek kötülükten ötürü sadıkları uyarıyor ve diyoruz ki, uluslararası mesele haline getirilen Müslümanların tüm sorunları, düşmanlara teslim edilmiş ve dolayısıyla hüsrana uğramıştır. Tarih, bunun kanıtıdır.
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ “Zulmedenlere sakın meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size zafer de verilmez.”[Hud 113]
“Güvenli bölgeler” mutabakatı, yeni bir girdaptır. Küresel tuzak dümencileri, amacına ulaşmadan önce devrimi yok etmek için bizi o girdaba çekmek istiyorlar... Düşmanlarımız, hançerleri kalbimize saplayana kadar seyirci mi kalacağız? Ya da hızlı ve etkin bir şekilde harekete geçerek bu öldürücü mutabakat metninin yürürlüğe girmesine mani olacağız. Müslümanların kanları ile oynayanlara dur diyeceğiz ve sonra da La ilaha illallah Muhammed Rasûlullah akidesinden fışkıran ve Hizb-ut Tahrir tarafından sunulan net siyasi projeyi benimseyeceğiz. Hizb-ut Tahrir siyasi lider olarak kabullenildiğinde, gemi güvenli bir şekilde karaya demir atacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ وَمَنْ يَتَوَلَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذِينَ آَمَنُوا فَإِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْغَالِبُونَ “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Rasûlü’dür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir. Kim Allah’ı, O’nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.”[Maide 55-56]