Çin Konsolosluğu Önünde Protesto: “Soykırıma Sessiz Kalma”
06 Temmuz 2022

Çin Konsolosluğu Önünde Protesto: “Soykırıma Sessiz Kalma”

Haksöz Haber

Köklü Değişim Medya

Doğu Türkistan’da 5 Temmuz 2009’da gerçekleşen Urumçi katliamının yıl dönümünde şehitleri anmak ve Çin’in Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu soykırımın durdurulması için çağrıda bulunmak amacıyla, 5 Temmuz Salı günü Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği öncülüğünde “Soykırıma Sessiz Kalma” temalı basın açıklaması ve protesto etkinliği düzenlendi.

Çin’in İstanbul Başkonsolosluğu yakınında gerçekleşen etkinliğe yoğun katılım sağlandı. Etkinlikte Çin’in Doğu Türkistan işgalini, yaptığı zulümleri kınayan; devam eden soykırımın durdurulması yönünde çağrılar yapan sloganlar atıldı.

Basın açıklaması metnini Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan okudu. Oğuzhan’ın okuduğu açıklamada şunlar kaydedildi:

Bugün burada 13 sene önce Doğu Türkistan’ın Urumçi şehrinde gerçekleşen katliamı hatırlatmak, şehitleri anmak ve devam eden soykırımın durdurulması için çağrıda bulunmak amacıyla toplandık. 5 Temmuz Urumçi Katliamı; Doğu Türkistan’daki işgalin, asimilasyon ve soykırım politikası uygulamalarının en açık örneklerinden biridir. Doğu Türkistan’da ve işgal altında tuttuğu diğer tüm bölgelerde büyük çaplı bir soykırım uygulayan işgalci Çin; uluslararası değerleri yok etmekte ve insan haklarını hiçe saymaktadır. Bugün buradan tüm dünyaya ‘soykırıma sessiz kalma’ sloganıyla haykırmaktayız.

Çin’in Guang Dong eyaletinin, Shao Guan ilçesindeki bir oyuncak fabrikasında köle işçi olarak çalıştırılmak üzere zorla götürülen Doğu Türkistanlı Uygur gençlere yönelik, 26 Haziran 2009’da bir saldırı meydana geldi. Saldırı esnasında 50’den fazla Doğu Türkistanlı Uygur genç, çok sayıdaki ırkçı Çinliler tarafından linç edilerek öldürüldü. İşgalci Çin ve yerel yönetim olayın açığa çıkmaması için medyayı kontrol altına aldı ve katiller hakkında soruşturma yürütmedi. Başta üniversite öğrencileri olmak üzere, olayın örtbas edilmesinden memnun olmayan Doğu Türkistan halkı; yaşanan zorbalık, katliam ve yıllardır devam eden işgal politikalarına karşı tepkilerini barışçıl bir şekilde ifade etmek amacıyla 5 Temmuz 2009 tarihinde Urumçi’de protesto eylemi gerçekleştirdi. Fakat bu barışçıl eylem İşgalci Çin tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve binlerce Doğu Türkistanlının şehit edilmesiyle sonuçlanan 5 Temmuz Urumçi Katliamı gerçekleşti. Aynı gününün gecesi ise Urumçi’de Doğu Türkistanlıların toplu yerleşim bölgelerinde ev ev arama yapıldı. O gece suçsuz yere tutuklanan on binlerce insandan birçoğunun akıbeti hâlâ meçhuldür. Olayı takip eden 6 Temmuz günü, İşgalci Çin tarafından dağıtılan sopa, balta ve bıçaklar ile sokaklarda gezen Çinli yerleşimciler, bulduğu her Uygur’a vahşice saldırıda bulunarak birçoğunu öldürdü. Uygurlara ait dükkanlar, lokaller ve diğer tüm mekanlar tahrip edildi. Buna yönelik İşgalci Çin hiçbir önlem almamakla beraber saldırganların güvenliğini korudu ve karşılık gösteren Uygurları tutukladı.

Bu olay, Doğu Türkistanlıların kendi hak ve hukukunu korumak için her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu göstermekte ve halkın bağımsızlık iradesini ortaya koymaktadır. Nitekim Urumçi Katliamı, uluslararası insan hakları kuruluşlarının, uluslararası gözlemcilerin ve dünya medyasının dikkatini Doğu Türkistan’daki zulme ve işgale çeken önemli bir olaydır. Cumhurbaşkanımız ve dönemin başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Urumçi’de yaşananların adeta bir soykırım olduğunu ifade etmesi ve Türkiye’nin tüm illerinde halkın sokaklara dökülerek katliamı protesto etmesinin yanı sıra BM ve insan hakları kuruluşları tarafından da kınamalar yapılmıştır.

Doğu Türkistan’ın 1949 yılında Çin güçleri tarafından istila edilmesinden bu yana bölge halkı, İşgalci Çinnin işgal ve zulüm uygulamalarıyla karşı karşıyadır. Doğu Türkistanlıların asimile edilmesi, kimliğinin yok edilmesi ve nüfusunun azaltılmasını amaçlayan; doğum yasağı dil yasağı, din yasağı, seyahat yasağı, oturum yasağı ticaret yasağı ve uygulanan diğer tüm yasakların etkisiyle73 yılda milyonlarca Doğu Türkistanlı hayatını kaybetmiş, tarihi eserler ve medeniyet sembolleri tahrip edilmiştir.

İşgalin başlangıcından bu yana İşgalci Çin; bölgenin asıl toprak sahipleri olan Uygurları ve diğer Türki halkları doğrudan öldürme, yargısız infaz, müebbet hapis gibi yöntemlerle soykırıma tabi tutmaktadır. Her çeşit fiziki işkence, iç organların çalınması, tecavüz, hakaret, ırkçılık, hukuksuz tutuklama, dini inanç hürriyetlerinden mahrum bırakma, mal varlıklarına el koyma, kanaat önderleri ve aydınların öldürülmesi, zorla kürtaj ve kısırlaştırma, cami ve kutsal mekânların tahrip edilmesi, Çin’den zorunlu göç ettirme gibi zulüm uygulamalarına devam etmektedir.

2013 yılı sonrası yeniden Çin’in başkanı olarak seçilen Xi Jin Ping, Çin için yeni bir misyon belirleyerek Bir Yol Bir Kuşak İnisiyatifini ilan etti. İlanı takip eden süreçte Çin, dünya düzenini bozmaya, uluslararası kuruluşları işlevsizleştirmeye, tüm uluslararası değer ve ilkeleri açıkça çiğnemeye, her türlü yolsuzluğa destek vermeye başlamıştır. Ukrayna işgalinin en büyük destekçisinin Çin olması da bunun bir örneğidir. Çin, açık bir şekilde dünyaya tehdit oluşturmakta, barışı, adaleti ve küresel dayanışmayı yok etmektedir. Bugün Doğu Türkistan’da yapılmakta olan vahşi soykırım; aslında Çin’in Yol Kuşak İnisiyatifi adı altındaki ekonomik ve siyasi yayılmacılığını garantiye almak için uyguladığı bir ulusal güvenlik stratejisidir.

2013 yılında başlayan Çin’in yeni soykırım politikası sonucu, Doğu Türkistan’da Çin tarafından inşa edilen 1200’dan fazla toplama kampında milyonlarca insan çeşitli insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmaktadır. Aileleri parçalama, çocuk kampları vasıtasıyla ebeveynleri kendi çocuklarını eğitme ve dil kültürlerini tanıtma haklarından mahrum bırakma, ebeveynleri öldürülen yahut kamplara kapatılan çocukları Çinlilere zorla evlat edindirme gibi vahşi yöntemlerle, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ndeki tüm maddeler ihlal edilerek soykırım suçu işlenmektedir.

Günümüzde toplama kamplarında, pamuk tarlalarında ve Çin’in iç bölgelerindeki fabrikalarda milyonlarca Doğu Türkistanlı zorla çalıştırılmaktır. Bu işçilere aylık maaşı, çalışma koşulu, çalışacağı sektör gibi hiçbir şeyi seçme özgürlüğü tanınmamıştır. Bugün Dünyanın dört bir yanında kullandığımız Çin malı telefonlar ve diğer elektronik cihazlar, giydiğimiz elbiseler, bindiğimiz arabalar ve gündelik hayatımızda yer alan Çin menşeli ürünler bahsi geçen Doğu Türkistanlı köle işçiler tarafından üretilmektedir.

73 senelik işgali özetlemek gerekirse Doğu Türkistan, Çin için sadece enerji kaynağı olarak görülmüş, halk köle işçi olarak çalıştırılmış, bölgede iskân ettirilen Çinli yerleşimciler yoluyla Doğu Türkistan’ın demografisi, statüsü ve medeniyeti bozulmuştur. 14 Haziran’da Türkiye ve Kazakistan dahil 50’den fazla devlet, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde Çin’in Doğu Türkistan’da işlediği insan hakları suçunu kınamış ve BM’nin Çin İnsan Hakları Raporunu yayınlamasını talep etmiştir. Zorunlu işçilikle üretilen Çin menşeli tüm ürünlerin 21 Haziran itibarıyla ABD pazarlarında satılması yasaklanmıştır. Diğer ülkeler de aynı adımları atmaya yönelmiştir. Aynı şekilde Çin’in köle işçilik politikasına katkıda bulunan uluslararası markalar sorguya tabi tutulmakta ve yaptırım uygulanmaktadır. 10’dan fazla devletin parlamentosunda Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımı tanınmıştır. Avrupa Birliği de Çin’in Doğu Türkistan’da insanlığa karşı suç işlediği ve soykırım uygulamakta olduğu yönündeki önergeyi kabul etmiştir. Bugün Çin, uluslararası arenada zulmün, ırkçılığın, İslam düşmanlığının, köle işçiliğin ve soykırımın sembolik adı haline gelmiştir ve meşruiyetini gün gittikçe kaybetmektedir.

Biz Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği ve Doğu Türkistanlılar olarak, bugün burada 5 Temmuz’u referans göstererek, uluslararası kuruluşlara, devletlere, insan hakları örgütlerine ve diğer tüm taraflara; Çin’in Doğu Türkistan’da işlemekte olduğu tüm suçları araştırmak, kabul etmek ve devam eden soykırımın durdurulması için acilen harekete geçmek için çağrıda bulunuyoruz. Çin’in dünya için büyük bir tehdit olduğunu duyuruyor ve dünyayı Çin virüsüyle yaptığından daha korkunç bir tahribe sürüklemesine karşı uyarıyoruz.

Birliğimiz ve Doğu Türkistan halkı adına bize destek verip burada hazır olan tüm sivil toplum kuruluşları, kıymetli misafirlerimiz ve gazetecilere şükranlarımızı sunuyoruz.”