Çin İle “Kapsamlı Stratejik Ortaklık”
27 Haziran 2019

Çin İle “Kapsamlı Stratejik Ortaklık”

Ajanslar

Köklü Değişim Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 Zirvesi'ne katılmak için Japonya'ya gitmeden önce Doğu Akdeniz, İdlib, Öcalan konularında açıklamalarda bulundu. Doğu Türkistan’da Müslümanlara uyguladığı zulümlerle gündemden düşmeyen Çin Halk Cumhuriyeti’ne de bir ziyaret düzenleyeceğini ifade eden Erdoğan, "Çin ile münasebetlerimize kapsamlı stratejik ortaklık anlayışıyla ve tek Çin prensibiyle yaklaşıyoruz” açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu.

Osaka'da 28-29 Haziran'da düzenlenecek G20 Liderler Zirvesi'ne katılmak üzere Japonya'ya hareket edeceğini belirten Erdoğan, ardından 30 Haziran-2 Temmuz'da Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmi ziyaretlerde bulunacağını bildirdi.

Türkiye'nin üyesi olduğu G20 platformunu, dünyanın önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerini bir araya getirmesi bakımından çok önemsediklerini ifade eden Erdoğan, G20'nin dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 85'ini, dünya ticaretinin yüzde 75'ini ve dünya nüfusunun da 3'te 2'sini teşkil ettiğini belirtti.

Küresel ekonomik iş birliğinin temel platformu olan G20'de yapılan görüşmelerle alınan kararların tüm dünya tarafından yakından takip edildiğinin altını çizen Erdoğan, "Biz de ülke olarak G20 bünyesindeki tartışmalara en başından beri aktif biçimde katılıyoruz. Zirve oturumlarında küresel ekonomik görünümü değerlendirirken dünya ekonomisindeki temel risklerin bertaraf edilmesine ilişkin atacağımız adımların tespitine çalışacağız. Ticaret konusu son dönemde bazı ülkelerin korumacılık yanlısı eylemleri sebebiyle ciddi anlaşmazlıkları da beraberinde getiriyor. Biz Türkiye olarak başından beri korumacılıkla mücadele edilmesi gerektiğine ve ticaretin serbestleştirilmesine vurgu yaptık. Osaka zirvesinde de serbest ticaret vurgumuzu güçlü bir şekilde tekrarlayacağız." diye konuştu.

“Çin İle Kapsamlı Stratejik Ortaklık”

Japonya'nın ardından 2 Temmuz'da Çin Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret edeceğini belirten Erdoğan, "Çin ile münasebetlerimize kapsamlı stratejik ortaklık anlayışıyla ve tek Çin prensibiyle yaklaşıyoruz. Bu anlayışla Pekin'de bir araya geleceğimiz devlet başkanı Şi ile Türkiye Çin ilişkilerinin yanı sıra bölgesel ve uluslararası konuları ele alacağız." dedi.

Asya'yı Avrupa'ya bağlayan yolların merkezinde yer alan Türkiye'nin Çin ile birlikte İpek Yolu'nun en belirleyici ülkelerinden biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Kuşak ve yol girişimi sadece ekonomik değil geniş bir coğrafyadaki ülkeler arasında yakınlaşmayı sağlayacak önemli fırsatlardan biri olmaya devam ediyor. Çin dış ticaretimizdeki en önemli ortaklarımızdandır. Ekonomik ilişkilerimizin her iki tarafın yararına olacak şekilde geliştirilmesini hedefliyoruz. Küresel ekonominin dinamiklerini adeta yeniden tanımlayan bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemde uluslararası düzenin ve çok taraflı ticaret sisteminin istikrarı için Çin ile güçlü bir diyaloğun sürdürülmesinde fayda görüyoruz. Bu ziyaretlerimin Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizin güçlendirmesine önemli katkılarda bulunacağına inanıyorum. Kritik bir döneme tekabül eden ziyaretlerimizin ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Tabii burada dünya liderleriyle ikili görüşmelerimiz olacak, heyetler arası görüşmelerimiz olacak ve bu görüşmelerle birlikte de ilgili arkadaşlarımızın muhataplarıyla yapacakları görüşmelerle bundan sonraki süreci nasıl geliştireceğiz bunun da adımlarını atacağız."

S-400 Tartışmaları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin S-400 füze savunma sistemini alması sonrasında ABD'nin yaptırım kararı olacağı iddialarına yönelik, "NATO ülkeleri birbirine yaptırım uygulamaya başladıysa doğrusu bunu bilmiyorum. Sayın Trump ile görüşmelerimde bu izlenimleri hiç almadım." dedi.

Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava ve füze savunma sistemlerini almasının ardından ABD'nin yaptırım kararının olacağı iddialarının anımsatılması ve böyle bir durumda Türkiye'nin "B" planının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, bugüne kadar birçok kez S-400 konusunda artık teslim sürecinde olduklarını ifade ettiklerini anımsattı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Nedense bizim söylediklerimize pek inanılmıyor, bizim dışımızda söylenenler itibar görüyor. Şunu unutmayın, Türkiye bir NATO ülkesidir. Amerika da bir NATO ülkesidir. Eğer NATO ülkeleri birbirine yaptırım uygulamaya başladıysa doğrusu bunu bilmiyorum ama bizim şu anda Amerika ile münasebetlerimiz bir stratejik ortaklık çerçevesinde yürümektedir. Bugüne kadar Sayın Trump ile yaptığım görüşmelerde bu izlenimleri hiç almadım ama alt kademelerde birileri bu tür şeyleri dillendiriyor, konuşuyor.

Bu seyahatimizde de Sayın Trump ile ikili görüşmemizde bu konuyu tekrar ele alma fırsatımız olacak ancak arkadaşlar, 'B' planı, 'C' planı, bunları böyle daha doğmamış çocuğa don biçme yoluna gitmeyelim. O bizde saklı kalsın. Adeta çeyiz sandığında kalsın, zamanı gelince onu meydana çıkarırız."

Öcalan’ı Ziyaret

Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristbaşı Abdullah Öcalan'a bir akademisyenin seçime günler kala yaptığı ziyaret ve muhalefetin "bunun bir siyasi rant olduğu" yönündeki iddialarının anımsatılması ve görüşmenin nasıl gerçekleştiğinin sorulması üzerine, Türkiye'de hangi kurumun, hangi şartlar altında çalışacağının yasalarla belli olduğuna dikkati çekti.

Bu çerçevede cezaevinde yatanlara da Adalet Bakanlığı tarafından hangi şartlar altında ziyaret izni verildiğinin belli olduğunu belirten Erdoğan, "Müracaat yapılmıştır ve bu müracaat üzerine böyle bir adım atılmıştır. Bununla ilgili olarak da Bakanlığımız, hatta daha da ileri gidiyorum Milli İstihbarat Teşkilatımız, bu çalışmalarını yaparken kime, nasıl izin vereceğini yasalara kayıtlı olarak bu adımları atar ve ona göre de değerlendirmesini yapar. Onun için kalkıp da muhalefetten şöyle ses geliyor, böyle ses geliyor buna bakmaz." dedi.

Erdoğan, "Şu anda da Bakanlık bununla ilgili müracaat üzere adımını atmıştır ve bu müracaatla birlikte de bu kararını vermiştir. Olay bu kadar basittir." ifadesini kullandı.

Erdoğan bu konuda bu şekilde açıklama yapsa da, sosyal medyada ve kamuoyunda terör örgütü lideri Öcalan ile görüşme ve ardından Erdoğan ile Bahçeli’nin, Öcalan’ın mektubu üzerinden açıklama yapması, ciddi eleştiri almış ve seçimin kaybedilmesinde büyük bir etken olarak görülmüştü.

Osman Öcalan’ın TRT’deki Konuşması

"Kırmızı bültenle aranan Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ın TRT'ye verdiği röportajı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle cevap verdi:

"Doğrusu ben Osman Öcalan'ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum ancak TRT'ye müracaat etmiş ve TRT Kürdi'de böyle bir program yapmışsa bunu da TRT'deki arkadaşlarımız bilirler. Ben o kurumdaki arkadaşlarımın da bu hassasiyet içerisinde adım attıklarına inanıyorum. Çünkü bu konularda da kendilerine güveniyorum.

Yani TRT Kürdi'yi kurarken kimse bize 'Niçin TRT Kürdi'yi kurdunuz' demedi. Peki TRT Kürdi'yi kurduğumuza göre burada da TRT'yi yönetenler bütün hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak adımlarını atarlar ve TRT Kürdi'nin reytingini yükseltmeyi de düşünür, ülkeye neyin, nasıl faydalı olacağını da düşünür, buna göre de adımını atar ve buna göre de adımlarını atmışlardır."

Doğu Akdeniz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz'de petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin "Biz paylaşmasını biliriz. Burada prensibimiz win-win esasına dayalıdır. Ama karşı taraftakilerin de bize aynı adaletle davranması lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Suriye’deki Katliamların Çözümü İçin Astana’yı İşaret Etti

"Suriye'deki gelişmeler kapsamında Esed rejiminin İdlib'de saldırılarını sürdürdüğü ve bu saldırıların devam etmesi halinde Türkiye'nin ne gibi adımlar atacağı" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu konularla ilgili bizim şu anda çalışmamızın iki boyutu var. Bir Soçi Zirvesi'nde başlayan Türkiye-Rusya-İran üçlü yürüttüğümüz çalışma. Soçi'den sonra biliyorsunuz Ankara, Ankara'dan sonra bildiğiniz gibi Tahran. Ve bu çalışmanın tekrarı da oldu. Bu devam ediyor. Bunları tamamlayan bir de Astana süreci var ayrıca. Bir diğer çalışma Amerika tarafıyla yapılan çalışmalardır ki bunun da en önemli ayağı biliyorsunuz Fırat'ın doğusu, Fırat'ın batısında Münbiç olayı."

İdlib’deki hava bombardımanın çoğunu gerçekleştirerek vahşi katliamlara imza atan Rusya ve karada gönderdiği birliklerle katliam gerçekleştiren İran’ın zulümlerini değinmeyen Erdoğan, sorunun bu devletlerle kurdukları “Astana Üçlüsü” ile çözülebileceği iddiasını tekrar etti.

Menbiç: “ABD Sözünü Tutmamıştır”

Erdoğan, bu süreçlerin hem devlet başkanları hem de dışişleri bakanları seviyesinde ilerlediğine işaret ederek, "Ne yazık ki Amerika ile başlanan bu süreç Sayın Trump döneminde başlamadı, ta Obama döneminde başladı. Netice aldınız mı? Maalesef Münbiç olayı bunun en güzel örneğidir. Verdikleri sözü yerine getirmemişlerdir. Hala Münbiç'te, mesela 90 gün demişlerdir, 90 gün 9 ay olmuştur bir sene olmuştur, ama netice alınamadı. Bunları bu seyahatte de Suriye konusu gündeme geldiğinde Sayın Trump ile de Sayın Putin ile de özellikle ikili görüşmemde gündeme getireceğiz." ifadelerini kullandı.

Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapılan çalışmada en önemli adımın Zeytin Dalı Harekatı olduğunu aktaran Erdoğan şunları kaydetti:

"Bu harekatta Cerablus, El Bab filan bununla hallolmuştur. Aslında bu harekatın ilk adımının Obama döneminde atılması konuşuluyordu. Ama o dönemde bunu atamadık. Daha sonra bu adımı attık. Ardından biliyorsunuz Afrin olayı geldi. Afrin harekatında da biz oradaki yapılanları artık ne dedik hatırlayın, 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ve geldik gereğini yaptık. Burada askerimiz Özgür Suriye Ordusu ile bu süreci işletti. Terör örgütleriyle orada yoğun çatışmalar oldu. Bu çatışmaların neticesinde terör koridoru olarak YPG/PYD onların kendilerine belirlediği yerden bunları tamamıyla derdest ettik."

Bu süreçte El Bab'dan 3 bine yakın DAEŞ'lının derdest edilmesinin ve temizlenmesinin önemini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin bunu başardığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönemde birçok ülkenin "Türkiye'nin DAEŞ'ın yanında yer aldığı" iddiasını ortaya attığını anımsatarak "Bu tamamıyla maalesef terbiye dışı yaklaşımdı. Ama biz bunu orada ispatladık." ifadesini kullandı.

Hatırlanacağı üzere Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatını başlatan Türkiye, Suriye muhalefetini de yanına çağırmıştı. Halep cephesini terk ederek bu operasyonlara katılan ve o bölgeden ayrılmayarak cephenin zayıflamasına yol açan gruplar yüzünden Halep ve diğer stratejik bölgeler Doğu Guta, Kuneytra, Hama, Rusya ve İran destekli Esed rejiminin eline geçmişti. Ayrıca neredeyse Halep tamamen muhalefetin eline geçeceği sırada Türkiye’nin aniden Fırat Kalkanı Harekatı’na başlaması, “Astana Üçlüsü” içinde yer alan Türkiye’nin rolünü de ortaya koymuş oluyordu.

“İdlib’de Planlanan Neyse O İstikamette Götürelim”

Türkiye'nin üzerinde ısrarla durduğu konunun daha çok İdlib'deki olaylar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İdlib'de rejim acımasız davranıyor. Bizim orada 12 gözlem kulemiz var. Bu kulelerimiz zaman zaman tacize uğruyor. Herhangi bir sıkıntı, elhamdülillah, büyük ölçüde yaşamadık. Böyle bir durum olmadı. Gereken noktada, gereken zamanda, onlara gereken cevabı en güzel şekilde verdik. Fakat biz bu noktaya iş gelsin istemiyoruz. Planlanan neyse, verilen sözler neyse o istikamette bunu götürelim istiyoruz. Bu konuda da bizim muhatabımız Rusya'dır. Ve Rusya ile de gerek savunma, gerek dışişleri gerek milli istihbarat muhatapları ile bu konuları görüşerek süreci çalıştırıyorlar. İdlib'de çok çok büyük vahşetler olabilirdi ama belli bir yerde durdurulmuş vaziyette."

Ordusu olmayan, Rusya ve İran tarafından desteklenen Esed rejimini İdlib’deki katliamlar konusunda tek başına sorumlu tutan Erdoğan, fosfor bombaları ile İdlib’de sivilleri yakarak katleden Rusya ile bu katliamları durdumak için süreci çalıştırdıklarını ifade ediyor. Henüz ne işe yaradığı bilinmeyen İdlib çevresindeki gözlem noktaları hususunda muhalifler, “Ankara’nın üstlendiği rolü açıklığa kavuşturması ve bu mevzilerden beklentisinin ne olduğunu netleştirmesi gerektiğini” beyan etmişlerdi. Bu uyarının ardından Esed rejimi, Türkiye’nin iki gözlem noktasına hafif saldırılar gerçekleştirmiş ve aniden Türkiye ile husumet içinde olunduğunu ifade eden açıklamalarda bulunmuştu.