Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 24 Aralık 2024 Salı günü düzenlediği "Gündem Değerlendirme" toplantısında, CHP lideri Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Suriye devrimi üzerinden Müslümanları tahkir eden açıklamaları ele alındı. Toplantıda ayrıca Kahire’de gerçekleşen D8 zirvesi ve 2025 yılı merkezi yönetim bütçesi hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Toplantıda konuşan Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, kendi coğrafyasına kâfirlerin gözüyle bakan laik Kemalist CHP zihniyetinin, Suriye’de kazananın Müslüman halk değil ABD ve “İsrail” olduğunu öne sürerek yine şaşırtmadığını, yine Batılıların ağzıyla konuşup, onların habis projelerinin yanında saf tuttuğunu söyledi.
CHP’nin, yıllarca zalim Esed’i desteklediği hâlde Müslümanların zaferi sonrası hiç utanıp sıkılmadan Suriye’ye demokratik yönetim ihraç etmeye kalkıştığına dikkat çeken Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Esed rejimi 54 yıldır halkını demir yumrukla yönetirken, 13 yıldır gözünüzün önünde katliam yapılırken neden bu öneri dile getirilmedi? Ey Özgür Özel, Esed rejimi hâlâ yerindeyken bu eli kanlı diktatörle görüşmek için Şam’a gitmek isteyen sen değil miydin? Sen de iktidar gibi muhaliflerin bu rejimle normalleşmesini savunmuyor muydun? Bugün ‘diktatör’ dediğin Esed’e dün hangi saikle el uzattığını kendine sor… Sizin derdiniz Suriye halkının huzuru ve istikrarı değil. Sizin derdiniz, İslam iktidara gelmesin de ne olursa olsun. İster diktatörlük olsun, ister demokrasi olsun, sizin için fark etmez. Hangisi İslam’ın yönetime gelmesini engelliyorsa sizin tercihiniz odur.”
“Müslüman halkları cehaletle suçlamak, Batı’nın kirli ellerini temize çıkarmaktan başka bir şey değildir."
Konuşmasının devamında Ekrem İmamoğlu’nun, İslam coğrafyasında yaşanan savaşları Müslüman halkların cehaletine bağlayan hakaret ve hezeyanlarına değinen Yıldırım, İmamoğlu’nun bu sözlerinin CHP’de yerleşik olan oryantalist dilin ve aşağılık kompleksinin yansıması olduğunun altını çizdi ve şunları kaydetti:
“Müslüman coğrafyalarındaki savaş ve zulümlerin asıl sebebi, Hilafetin yıkılmasından sonra Batı tarafından çizilen yapay sınırlar, kurulan kukla devletler ve bu devletlerin başına getirilen işbirlikçi yöneticilerdir. Bu işbirlikçilerin yardımıyla halklarımızın zenginlikleri talan edildi, onurları çiğnendi, yaşam hakları ellerinden alındı. Ayağa kalkıp hak ve adalet isteyenlere ise baskı ve katliam reva görüldü. Bugün bu gerçekler ortadayken, Müslüman halkları cehaletle suçlamak, Batı’nın kirli ellerini temize çıkarmaktan başka bir şey değildir. Yine gerçek şu ki, İslam medeniyeti akıl ve ilim üzerine kurulmuştur. Matematiği, tıbbı, astronomiyi, mimariyi, ilim ve hikmetin her alanını kuşatmış, insanlığa çağlar boyu rehberlik etmiştir. Bugün Batı’nın ulaştığı birçok bilimsel ve teknolojik gelişme, İslam medeniyetinin sunduğu birikimden beslenmiştir. Ancak buna rağmen, bu zavallı zihniyet bizi ‘cehaletle’ suçlama cesaretini gösterebiliyor. Çünkü bunların ufku 1923’ten öteye gitmez. Bunların gözleri Bağdat’ı, Endülüs’ü görmez; bunların gözü sadece Londra’yı, Paris’i, Washington’u görür.”
“Suriye İslami devrimini ifsat etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.”
Muhammed Emin Yıldırım, son olarak, Suriye halkına Batı’nın demokrasisini dayatmaya çalışanlara seslenerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Suriye devrimi, ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedun Rasûlullah’ temelinde yükselmiş, şanlı ve mübarek bir devrimdir. Suriye halkının ve samimi mücahitlerin Allah yolunda feda ettikleri kanlarıyla sulanmıştır. Sebat ile ayakta kalmış, fedakârlıkla ilerlemiş, irade ve kararlılık sonucu zafere ulaşmıştır. Onu çalmaya, onu ifsat etmeye, ona Amerika’nın şartlarını kabul ettirmeye, onu demokratikleştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Allah’ın izniyle, Dera’nın mescid ve sokaklarında başladığı gibi, Şam’ı İslam’ın merkezi kılmadan, işgalci Yahudi varlığını Aksa topraklarından söküp atmadan nihayete ermeyecektir."
Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.