ABD Liderliğindeki "Rabia" Katliamının 9. Yıldönümünde Adım Adım Sisi İle Normalleşme
15 Ağustos 2022

ABD Liderliğindeki "Rabia" Katliamının 9. Yıldönümünde Adım Adım Sisi İle Normalleşme

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

ABD'nin desteğinde darbeci Sisi rejiminin gerçekleştirdiği Rabia katliamının 9. Yıldönümünde bir yalandan ibaret olan demokratik nizamı savunan “dünya liderleri” diktatörle "normalleşmek" için adımlar atıyor.

Mısır'da yüzlerce Müslümanın vahşice katledildiği 14 Ağustos'taki Rabia katliamının üzerinden 9 yıl geçti.

Mısır'da 9 yıl önce ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren diktatör Sisi liderliğindeki askeri yönetim, darbe karşıtlarını susturmak için silah kullanmaktan kaçınmadı. Binlerce Müslümanın vahşice katledildiği 14 Ağustos'taki Rabia katliamı sonrası iki yüzlü laik demokratik nizam ve bu batıl nizamı dayatan sömürgeci Batılıların maskesi tek tek düşüyor. Türkiye de dahil olmak üzere İslam beldeleri “Rabia” işareti yaptıkları elleriyle bugün katil Sisi rejimini selamlıyor. ABD eski Başkanı Donald Trump’ın “En favori diktatörüm” diyerek karşıladığı Abdul Fettah Sisi rejimi ile “normalleşmek” için adımlar atılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl yaptığı bir konuşmada bu “normalleşmeyi”, “Bizim Mısır halkına yönelik tavrımız çok çok olumludur. Biz düşman kardeşler olarak değil dost olarak Mısırla olan tarihten gelen birlikteliğimizi yeniden devam ettirme gayretindeyiz.” ifadeleriyle sanki sorunun iki devlet arasında değil de iki halk arasındaymış gibi gösteren bir açıklamayla örtmeye çabalamıştı.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da geçen yıl yaptığı darbeci Sisi rejimi ile başlayan görüşmeler hususunda yaptığı açıklamada, “İş birliğinden Mısır da çok kârlı çıkacaktır” ifadeleriyle menfaatlerin konuşulduğunu, akıtılan Müslüman kanının unutulduğunu duyurmuş oldu. Yapılan bu açıklamalar ve Sisi rejimi ile başlayan görüşmeler, “Rabia” siyasetinin geçici olduğu ve menfaatlere kurban edildiğini ortaya koyuyor.

2017 yılında Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde düzenlenen Diyanet İşleri Başkanlığı Doğu ve Güneydoğu Öğrencileri Yaz Etkinliği kapanış programında, Mısır’da Muhammed El Biltaci’nin katledilen 17 yaşındaki kızı Esma için yazdığı mektubun seslendirildiği video yayınlanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağladığı objektiflere yansımıştı.

Darbe İçin Koşullar Oluşturuldu

Mısır kamuoyu, 14 Ağustos öncesinde kanlı müdahaleye hazır hale getirildi. Güvenlik güçlerinin barışçıl gösterilere gerçek mermilerle müdahalesinde medyanın uyguladığı karartma da başarılı olmuştu. Mısır sokağının onlarca eylemcinin ölmesine tepki vermemesi Rabia Meydanı'nda planlanan katliamın habercisi gibiydi.

Mısır muhalefeti 30 Haziran 2013'te Tahrir Meydanı'nda Mursi aleyhinde büyük bir eylem yaparak darbenin temellerini inşa etmeye başlamıştı. Medya, eyleme 30 milyondan fazla kişinin katıldığını iddia etti. Ordu, aynı günün akşamında, iktidar ve muhalefete 3 gün süre tanıdığını duyurarak tehdit etti.

Söz konusu açıklamanın ardından Tahrir Meydanı'nın üzerinden savaş uçakları ve helikopterler geçiş yapmaya başladı. Ülke genelinde sözde bir sevinç havası oluşturulmaya çalışılmıştı.

Ordunun verdiği sürenin sonunda, seçimlerle işbaşına gelen ilk Cumhurbaşkanı Mursi, 3 Temmuz 2013'te ilan edilen darbe ve yeni yol haritasının ardından alıkonularak bilinmeyen bir yere götürülerek alıkonuldu.

Mursi yanlıları olayı protesto ederek Rabia ve Nahda meydanlarında oturma eylemi başlattı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur, geçici cumhurbaşkanı olarak atandı ve 4 Temmuz'da yemin ederek görevine başladı.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) 5 Temmuz'da "Darbeyi Red Cuması" adı altında askeri müdahaleye karşı çıkan büyük bir protesto gösterisi düzenledi.

Mursi'nin Cumhuriyet Muhafızları Karargahı'nda tutulduğu söylentileri üzerine eylemciler Rabia Meydanı yakınlarındaki karargah önünde yığılmaya başladı.

6 Temmuz'da Muhammed el-Baradey'in başbakan olduğu iddiaları yayıldı. Ancak tepkiler üzerine Baradey’in başbakanlık ataması gerçekleşmedi.

Darbe Karşıtı Eylemelerde Ordu, Silah Kullanmaya Başladı

8 Temmuz sabahı Rabia Meydanı'ndan Mursi’nin tutulduğu Cumhuriyet Muhafızları Karargahı önüne gelen eylemcilere gerçek mermilerle müdahale edildi.

Bu, silahlı kuvvetlerin, barışçıl gösteri düzenleyenlere karşı gerçek mermiyle ilk müdahalesiydi. Mısır adli tıp verilerine göre müdahalede 61 eylemci hayatını kaybetti, 435'i yaralandı. Bu rakamlar darbeci yönetimin açıkladığı rakamlar olduğu için itibar edilmedi. Sayının kat be kat fazla olduğu İhvan tarafından duyuruldu.

Mısır medyası, İhvan'ı askeri karargah önünde eylem yaptığı gerekçesiyle suçlu ilan etti; zira 3 Temmuz itibarıyla darbe karşıtı bütün muhalif medya kapatılmış, darbecilerin kontrolündeki basın ise gerçeklerin üstünü örtme görevi için memur edilmişti.

Manassa Olayları

Rabia katliamına doğru giden yolun ikinci adımı, 27 Temmuz'da "Manassa olayları" olarak tarihe geçti.

Güvenlik güçleri, bu kez Rabia Meydanı'nın güneyinde yer alan Manassa bölgesindeki göstericilere karşı silahlı müdahalede bulundu.

Eylemcilerin başlarından vurulduğu müdahalede, Mısır Sağlık Bakanlığı verilerine göre 38 kişi hayatını kaybetti. İhvan ise 139 kişinin öldüğünü, yaklaşık 4 bin 500 kişinin yaralandığını açıkladı.

İhvan yetkilileri, güvenlik güçlerini adam öldürmek kastıyla eylemcilere gerçek kurşunla müdahale etmekle suçladı.

Dönemin İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim, İhvan'ın ölü ve yaralı sayısını abarttığını, Rabia'daki eylemciler ile bölge halkı arasında arbede yaşandığı için polisin müdahale etmek zorunda kaldığını ifade ederek katliama meşruiyet kazandırmaya çalıştı.

Rabia Katliamı

Darbe karşıtlarını susturmak için silah kullanmaktan çekinmediğini gösteren Mısır güvenlik güçleri, 14 Ağustos 2013 sabahı saat 06.30'da Rabia Meydanı'na dört koldan silahlı müdahaleye başladı.

Mısır polisi ve ordusunun ortaklaşa düzenlediği müdahale kapsamında Nil'in batı yakasında Kahire Üniversitesi'nin önündeki Nahda Meydanı da vardı. Buraya da aynı anda baskın düzenlendi.

Akşama kadar devam eden baskında polis mavzerleri ve buldozerler kullanıldı. Ayrıca keskin nişancıların da işaretlenen bazı şahısların vurulduğu gözlendi. İhvan'ın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-Biltaci'nin 17 yaşındaki kızı Esma el-Biltaci de bu şekilde katledildi. Fötr şapkalı bir kişinin Esma'yı sarı bir çanta ile işaretlediği, keskin nişancının tetiğe basmasının ardından bölgeden uzaklaştığı kamera kayıtlarına yansımıştı.

Resmi verilere göre Rabia katliamında 8'i polis 632 kişi hayatını kaybederken, iki bine yakın kişi yaralandı. Aynı gün 800 eylemci gözaltına alındı. Diktatör rejimden bağımsız kaynaklar ise ölü sayısının 3.500 olduğunu açıklamıştı.

Ülkede 45 gün süren barışçıl gösteriler 14 Ağustos'taki Rabia katliamının ardından büyük ölçüde zayıfladı. Müdahalenin yapıldığı gün, diğer şehirlerden Rabia'ya destek için yola çıkan binlerce kişi, güvenlik güçleri tarafından engellendi.

Aynı gün ülkenin farklı şehirlerinde İhvan üyeleri, Rabia baskınına tepki olarak polis karakollarını bastı. Bazı karakollarda polis memurları hayatını kaybetti.

Kahire'nin batısında bulunan Kirdase bölgesi ve Minya kentinde yaşanan baskınlara ilişkin davalar hâlâ sürüyor. Bu olaylar nedeniyle Sisi rejimi Müslümanları yargıladığı davalarda idama mahkum ediyor.

İhvan, Rabia katliamından iki gün sonra 16 Ağustos'ta Kahire'nin Ramses bölgesinde büyük bir gösteri düzenledi. Polisin müdahalesinin ardından eylemciler meydanda bulunan El-Fetih Camisi'ne sığındı.

Sabaha kadar camide kalan eylemciler, bir sonraki gün gözaltına alındı. Fetih Camisi'ne sığınanlar arasında TRT Kahire muhabiri Metin Turan da vardı. Gözaltına alınan Turan, 6 ay hapishanede kaldı.

Ramses olaylarında İhvan Rehberlik Bürosu Başkanı Muhammed Bedii'nin oğlu Ammar vurularak katledildi.

Yalanlar Üzerine Kurulu Demokrasinin Maskesi Düşüyor

ABD destekli darbe üzerinden 9 yıl geçerken başta Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi olmak üzere bir çok İhvan üyesi cezaevlerinde can verdi. Hali hazırda idam cezaları infaz edilirken yalanlar üzerine kurulu “demokrasi” denilen batıl nizamın savunucuları sömürgeci Batılılar, Sisi rejimi ile ilişkilerini güçlendiriyor. Bazı Filistinli gruplar Sisi rejiminin arabuluculuğunda “İsrail” ile görüşmeler yapıyor.

Ekonomik sorunlar bahane edilerek gerçekleştirilen vahşi darbenin üzerinden 9 yıl geçerken Mısır halkı sefalet içinde yaşam sürüyor.

Devasa doğalgaz keşifleriyle rahatlayacağını zanneden halkın ABD’nin istekleri doğrultusunda Sisi rejiminin Mısır doğalgazını Avrupa’ya pompalamasıyla sükut-u hayale uğrarken, zengin Nil Havzası’na buğday yerine Mısır halkı üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmak isteyen Amerika’nın direktifiyle pamuk ekilerek ihanet ediliyor. Pandemide rejim ve yandaşları arasında bölüşülen sıcak para akışının sona ermesi de Sisi rejimine verilen desteğin azalmasına yol açtı. Yolsuzluk ve yaygın rüşvet ağıyla yozlaşmış rejim, kendini kurtarmak için mahkumlara af çıkarırken, herkesle diyalog çağrısında bulunarak bir barış güvercini örtüsüne büründüğü dikkat çekiyor.

Özellikle Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile birlikte Yahudi varlığı, Mısır rejimini kurtarmak için yoğun bir çaba sarf ediyor. Ekonomik kriz, devletin Mısır halkını dize getirmek için Amerikan direktifleri doğrultusunda on yıllardır izlediği yıkıcı ekonomi politikalarının bir sonucu ve Ukrayna’da patlak veren kriz ile başlayan olumsuz koşullar Sisi rejiminin bekasını tehdit ediyor.

Binlerce Müslümanın vahşice katledildiği ve 9 yıl geçmesine rağmen süren zulüm ve baskı devam ediyor. Mısır’da koşullar bu haldeyken elleriyle “Rabia” işareti yaparak direnişe destek verenler bugün o elleriyle Sisi’nin kanlı ellerini sıkmak için gün sayıyor.