Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu’nun 10 Aralık 2024 Salı günü gerçekleştirdiği "Gündem Değerlendirme" toplantısında, Suriye halkının kıyamı ve mücadelesi neticesinde 54 yıllık Esad hanedanlığının çöküşü ele alındı. Toplantıda ayrıca Suriye devriminin durumu hakkında değerlendirmelerde bulunuldu.
Toplantıda konuşan Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, ödenen büyük bedeller ve fedakârlıkların meyvesi olarak Müslümanların iradesinin zalimlere galip geldiğini belirtti. Suriye halkının on üç yıl boyunca sürdürdüğü devrimin, Allah’ın yardımıyla Esed katilini devirerek zafere ulaştığını söyledi. Kar, Suriye’yi bayram yerine çeviren, İslam ümmetini ve vicdan sahibi insanları sevindiren bu tarihi zafer dolayısıyla Suriye halkını ve mücahitleri tebrik etti. Yaşanan sevincin daim olmasını ve diğer İslam beldelerinde zalimlerin zulmü altında yaşayan Müslümanların kurtuluşuna vesile olması temennisinde bulundu.
Diğer taraftan Suriye’de artık siyasi bir sürecin başladığını ve devrimin önünde aşılması gereken birçok engel bulunduğuna dikkat çeken Kar, Suriye devriminin 15 Mart 2011 tarihinde Dera’lı çocukların okul duvarına “Sıra Sende Doktor” yazmasıyla başladığını hatırlattı. Rejimin bu çocukları işkenceyle katletmesi sonucu kıyamın tüm Suriye’ye yayıldığını belirtti. Şöyle devam etti:
“Bu 13 yıl boyunca sayısız katliama imza atıldı. Banyas’ta, Hama’da, Der’a’da, Hule’de, Doğu Guta’da on binlerce Müslüman, varil bombalarıyla ve kimyasal silahlarla katledildi. Binlerce insan açlık kuşatması altında can verdi… Peki, rejim neden bu kadar acımasız davrandı? Dünyanın gözü önünde bu aşağılık suçları nasıl rahatça işledi? Kimlere güvendi? Kimlerden siyasi ve askerî destek aldı? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar, Suriye halkının aslında ne istediğini gösterecektir. Suriye rejimi acımasız ve rahat davrandı, çünkü efendilerinin ona verdiği görev, Şam halkını sürekli baskı altında tutmak ve İslami bir talepte bulunduklarında gözünü kırpmadan onları öldürmektir. Bu aşağılık misyon, İslam beldelerinde Hilafetin ilgası sonrası kurulan birçok rejim için aşağı yukarı aynıydı. Zeynel Abidin bin Ali ne yaptıysa, Kaddafi ne yaptıysa, Hüsnü Mübarek ne yaptıysa Esad da öyle yaptı.”
Mahmut Kar, Batı’nın ve bölge ülkelerinin Suriye devriminin bitirilmesi için yaptıkları işbirliğini de ifşa ederek şunları söyledi: “Suriye halkı meydanlarda Hilafet’e çağırınca, meydanlar “Hilafet İstiyoruz” diye inleyince işte o gün Beşşar Esad şöyle dedi: “Ben Ortadoğu’da laikliğin son kalesiyim. Ben devrilirsem Endonezya’dan Fas’a yeni bir jeopolitik ortaya çıkar.” Bunun anlamı nedir biliyor musunuz kıymetli Müslümanlar? Esad açıkça şöyle diyor: “Ben yıkılırsam ve Suriye’de Hilafet Devleti kurulursa, bu devlet bütün İslam coğrafyasını kuşatarak etkisi altına alabilir. Bu devlet Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için hemen harekete geçer ve bu durum Batı sistemi için büyük bir tehdit oluşturur. Evet, işte mesele bu kadar ciddi, tehlike bu kadar büyük, tehdit bu kadar sarsıcı olduğu için tüm devletler Suriye devrimine, mazlum Suriye halkının üzerine hücum etti."
"Şimdi 2254 sayılı BMGK kararına karşı direnme zamanı"
Rusya, İran ve IŞİD örgütünün ABD’nin yeşil ışık yakmasıyla devrimi ifsat etmek için Suriye’ye girdiği yorumunu dile getiren Kar, özel olarak Türkiye’nin Suriye’de oynadığı role değinerek şu ifadeleri kullandı: “Eğer katil Esad kibirlenmeyip Türkiye ile normalleşmeyi kabul etseydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme davetine ‘evet’ deseydi, yine dost ve kardeş kabul edilecekti. Tıpkı darbeci katil Sisi’nin ‘kardeşim Sisi’ olması gibi. Türkiye’nin bu çelişkili söylemlerin ve ikiyüzlü siyasetin sebebi, kendisine ait bir dış politikasının olmamasından kaynaklanıyor. Daha somut bir ifadeyle, Türkiye’nin ABD’nin yörüngesinde hareket etmesinden kaynaklanıyor...”
Konuşmasının son bölümünde Esad devrilse de rejimin hala yerinde durduğunu ve ABD’nin hâlâ devrimin İslami ruhunu yok etmenin peşinde olduğunu dile getiren Kar, Suriye halkına çağrıda bulunarak sözlerini şöyle tamamladı: “Kazandınız! Sizinle birlikte tüm dostlarınızı sevindirdiniz, düşmanlarınızı ise kahrettiniz. Esed’e övgüler dizerek sizi küçümsemeye çalışan ihanet ve cehalet odaklarına unutamayacakları bir ders verdiniz. Şimdi bu kazanımları koruma zamanı. Şimdi, kâfir Amerika ve müttefiklerinin dayattığı 2254 sayılı BMGK kararına karşı direnme zamanı. Şimdi, ‘adil devlet’, ‘sivil devlet’ ve ‘kapsayıcı hükümet’ gibi süslü sloganlarla örtülen batıl laik çözümlere karşı uyanık olma zamanı...
Amerika’ya güvenmeyin, ona yaslanmayın! Siyasi planlarını, sözde seçimlerini ve onun belirlediği iktidar transferini kabul etmeyin. Batı’nın sömürgeci kurumlarının veya uluslararası kararlarının peşinden gitmeyin. İki milyon şehidin fedakârlıklarını taçlandırmak ve Allah’ın yardımına şükretmek ancak O’nun şeriatını hâkim kılmak için çalışmaya devam etmekle mümkündür. Laik rejimin tüm kalıntıları tamamen temizlenecek, Nübüvvet metodu üzere kurulacak bir Raşid Hilafet Devleti ile İslam’ın hükümleri hâkim kılınacak. Böylece Rabbin rızası kazanılacak, mukaddesatlar korunacak ve izzet geri dönecektir. İşte gerçek kurtuluş ve hakiki özgürlük budur!”
Konuşmanın tamamını toplantı videosundan izleyebilirsiniz.