Günümüzün Şib’u Ebi Talib’i, Auschwitz soykırım kampı olan Gazze, bilindiği gibi bir aydır küresel Firavunizmin işgal aparatı Siyonist Nazi çetesinin soykırım saldırıları altında. Bugüne kadar 4 binden fazlası çocuk olmak üzere 10 bini aşkın mazlum, meskûn mahallere, mülteci kamplarına, hastanelere, okullara, camilere yapılan saldırılar sonucu katledilmiş durumda.
Amerikan emperyalizminin başını çektiği Batılı müstekbirler soykırıma açık destek verirken, dünyanın kalan kısmı da bu soykırımı seyrediyor ve kınama mesajlarıyla geçiştirmeye çalışıyor. İslâm coğrafyasındaki yönetimler yanı başlarında işlenen bu soykırım suçuna karşı harekete geçmiyor, Allah’tan çok ABD’den korkma zilletini yaşıyorlar. Yönetimlerin aksine dünyanın her yerinde halklar Siyo-Nazi soykırımına karşı seslerini yükseltse de bu durum, soykırımı durdurmaya yetmiyor.
Tüm bunlar, bize yeryüzünde Müslümanları temsil edecek, ümmet bilinç ve birliğini tesis ederek mazlumların koruyucusu olacak İslâmi otoritenin yokluğunun acı neticelerini ifade ediyor. İngiliz emperyalizmi, bir asır önce içerideki işbirlikçileri eliyle Hilâfet’i niçin kaldırmış, coğrafyamızda niçin yapay sınırlar çizmiş, bu yaşananlarla tüm bunları daha iyi anlamak mümkün.
Bugün Müslümanlar olarak bir halifemiz olsaydı ve Gazze’de yaşanan soykırım karşısında bir cihat fetvası yayınlasaydı, ne olurdu? Bu sorunun cevabı açıktır: Siyonist işgal çetesi, Filistin topraklarında bir gün bile barınamazdı.
Bugün ümmeti temsil edecek bir İslâmi otoritenin/Hilâfet’in yokluğunda “Ordular Aksa’ya!” çağrılarıyla bu boşluk doldurulmaya değil fakat aslında belki hatırlatılmaya çalışılıyor, diyebiliriz. Zira maalesef bu tür bir gündemi olan, Müslümanların, mazlumların derdiyle dertlenen ordu yok.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin bu yönde çağrı yapmış, fetva vermiş olması, taraflarını belli etmeleri açısından değerli bir adım. Lakin maalesef bir bağlayıcılığı, harekete geçirecek bir etki ve etkinliği yok. Tüm ümmeti temsil edecek bir İslâmi otorite/Hilâfet olsaydı ve bu fetva onun irade ve diliyle ortaya konulsaydı ne gasıp Siyo-Nazi rejimi ne de onun efendisi küresel Firavunizm ayakta kalabilirdi.
Son olarak: İslâm âlimleri fetva yayınlıyor ve güç sahiplerini, orduları zalimlere karşı mazlumların yanında olmaya çağırıyor. Siyonist hahamlar ise “fetva” yayınlıyorlar ve hastaneleri bombalamanın meşru olduğunu söylüyorlar. İslâm’la şeytanizmin farkı burada da net olarak ortaya çıkıyor.
Şükrü HÜSEYİNOĞLU / Yazar