İslâm düşmanı Amerika, İngiltere, Fransa, “İsrail” ve diğer azılı kâfirler yüz yıldan fazladır Filistin, Afganistan, Bosna, Çeçenistan, Irak, Suriye ve diğer beldeleri işgal edip Müslümanlara zulmederken unutulan, gözlerden uzak kalan bir de sahipsiz Türkistan var. Rusya ve Çin’in işgali altında, başında kâfir efendilerine itaatkâr hain yöneticilerin olduğu garip Müslümanların diyarı Türkistan…
Türkistan; Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Doğu Türkistan ülkelerinden oluşuyor.
Her bir ülkesi zulmün ayyuka çıktığı, Müslüman kanının oluk oluk aktığı, namusların ve tüm değerlerin çiğnendiği bu coğrafya ve özellikle de Türkistan’ın doğusunda olan coğrafya kâfir Çin devletinin büyük zulmüne maruz kalmaktadır.
Doğu Türkistanlı Müslümanlar, Komünist Çin Halk Cumhuriyeti tarafından 1949 yılından bugüne yeryüzünün eşine az şahitlik ettiği zulümlere ve soykırıma maruz kalmıştır. Bu öyle bir vahşet ki, katliamlarda şehit edilen Müslümanların sayısı şu an yeryüzündeki birçok devletin nüfusundan dahi fazladır.
1949-1952 yılları arasında 2 milyon 800 bin, 1952-1957 yılları arasında 3 milyon 509 bin, 1958-1960 yılları arasında 6 milyon 700 bin, 1961-1965 yılları arasında da 13 milyon 300 bin kişi ya Çin ordusu tarafından öldürülmüş ya da Çin’in vahşi işkence politikası sonrası hayatını kaybetmiştir. 1965’ten sonraki katliamlarla birlikte, öldürülen Doğu Türkistanlı sayısı 35 milyon gibi korkunç bir rakama ulaşmıştır.
Asker ve polisler Doğu Türkistanlı Müslümanları keyfi olarak aramakta, sorguya çekmekte ve cezalandırmaktadır. Sadece 2014'te Doğu Türkistan'da çeşitli bahanelerle tutuklanan Uygur Müslümanlarının sayısı 27 bin 176 kişidir. Tutuklanan Müslümanlar yargılanmaksızın hesapsızca işkence görmekte, yıllarca hapislerde çürütülmekte ve sonra şehit edilmektedir. Hapis hayatından ve dolayısıyla işkenceden evlerine dönenlerse hayatlarına ya psikolojik sorunlarla ya da fiziksel bir rahatsızlıkla devam etmektedirler.
Tutukluların geride kalan çocuklarının ve ailelerinin durumu ise daha vahimdir. Çünkü “suçlunun” ailesi de suçludur ve bunlara yardım etmek de kanunen suçtur.
Doğu Türkistan’da hiç kimsenin yaşam güvencesi yoktur. Uygurlar “terörist, katil, hırsız, bölücü, radikal İslâmcı, düşman millet” gibi tabirler ile tanımlanmakta ve Çin halkında bu algı oluşturulmaktadır. Hatta bir dükkâna Uygur Türkü girecek olsa dükkân görevlileri mikrofondan “Dükkânımıza Sincanlı girdi, ceplerinize dikkat edin!” diyerek açıktan açığa anons yapabilmektedir.
Doğu Türkistanlı Müslümanlar daha doğmadan yasaklarla karşılaşıyor. Kâfir Çin, Doğu Türkistanlı Müslümanları doğum kontrolü adı altında, büyük-küçük demeden öldürmektedir. Kırsal kesimlerde iki, şehirlerde ise bir çocuk doğumuna izin veren katiller, “doğum planı dışında” hamile kaldıklarında ise hamileliklerinin son günleri dahi olsa mecburi kürtajla yeryüzünün en masumu olan bebekleri katlediyorlar. Gizli doğum yapan ailelere çok yüksek maddi cezalar verilirken, kadın veya eşi memur ise bu kişilerin görevlerine son veriliyor. Sadece Karakaş isimli bir ilçede 1 yılda her iki kadından birisine toplamda ise 18.765 kadına zorla kürtaj yaptırılması dehşetin boyutlarını göstermektedir. Bu katliam için bu ilçeye 430 memur Çin devleti tarafından görevlendirildi. 200 bin nüfusa sahip başka bir ilçede ise hamile kalan 35 bin kadının 686’sı zorla kürtaja tâbi tutulurken, direnen 993 kadının karnı yarılarak çocukları katledildi, katlediliyor. Ayrıca her yıl on binlerce kadın zorla kısırlaştırılmıştır…
Doğu Türkistan’da Müslümanların neredeyse tüm ibadetleri yasak… Kâfir Çin, vakıf mallarına el koyarken, 29 binden fazla camiyi ya askerî binalara ya da ahırlara çevirmiştir. Zalimler, camilerdeki 54 binden fazla imamı tutuklayıp, işkence ederek birçok imamı şehit etti, ediyor... Açık olan camilerde ise dinî değerler değil, devlet yasaları Müslümanlara anlattırılıyor…
Devlet memurlarının, işçilerin ve öğrencilerin ibadet yerlerine gitmeleri ve ibadetle meşgul olmaları yasak… İbadet yaptığı tespit edilen kişiler işten ve okuldan atılıyor. 18 yaşından küçük olan kadınların camilere gitmesi dahi yasak. Ramazan ayında devlet kademelerinde ve bütün eğitim kurumlarında oruç tutmak yasal olarak yasak. Evlerinde dinî kitap bulunanların kitaplarına el konulurken bu insanlara kitap bulundurmaktan dolayı para cezasından hapis cezasına varan birtakım cezalar veriliyor…
Zulümde sınır tanımayan kâfirler imamları, öğretmenleri ve memurları meydanlara toplayıp zorla dans ettirerek onların itibarını düşürerek alay etmektedir.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz Kur’an okuduklarında dayak yiyor, Kur’an öğrenmek istediklerinde ise hapse giriyorlar. İslâmî elbise giymek, sakal bırakmak sokaklarda dahi yasaklanırken, İslâmî eğitim almak terör örgütüne üye olmak değerinde büyük bir suç.
Doğu Türkistan’da Müslümanlar bazen bir köyden diğerine giderken dahi yerel güvenlik kurumlarından belge almak zorunda bırakılıyor. Genel olarak bir Müslüman'ın yurt dışına çıkmak için pasaport alabilmesi neredeyse imkânsızdır. Pasaport verilen Müslümanların pasaportlarına devlet istediği zaman el koyuyor ve verdiği pasaportlar için ise çok yüksek fiyatlar talep ediyor. Ayrıca genç Müslümanların hacca gitmeleri dahi yasak…
Sürgündeki Uygurların Doğu Türkistan’da bulunan aile üyeleri ve yakın akrabaları, Çin yönetimi tarafından tutuklanıyor, mal varlıklarına el konuluyor, telefon görüşmeleri dahi dinleniyor.
Toplanma hakkı, siyasi haklar, kanun önünde eşitlik hakkı, azınlık hakları, eğitim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı ile adalet, göç ve iltica gibi haklar söz konusu bile edilemiyor. 3 Müslüman’ın yan yana gelmesi dahi yasak.
Çin, Doğu Türkistan'da 1960'tan 1997'ye kadar 11'i yeraltında olmak üzere hiç bir önlem almadan 46 nükleer deneme yapmış, TNT içeren patlamalarda on binlerce Müslüman yaralanmış, radyasyona maruz kalarak şehit olmuştur… 1998 tarihli bir hastane raporuna göre, günde ortalama 1.500 kişinin muayene edildiği bir hastanede her gün yaklaşık 70 kişinin kansere yakalandığı belirlenmiştir…
Bunların yanında BM raporlarına göre 1989 yılında başlayan organ kaçakçılığı sonucu 6000 Uygur çocuk kaçırıldığı belirtilmektedir.
İşgal altında bulunan Doğu Türkistan Pekin’den atanan idareciler tarafından yönetilmektedir. Bu yöneticiler ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin Çin’e taşınması için Çinli veya işbirlikçi memurlardır. Doğu Türkistan’daki devlet dairelerinde memurların büyük çoğunluğunu Çinliler oluşturmaktadır. Kâfir Çin'in uyguladığı asimilasyon uygulamaları, doğum yasağı ve göç politikaları sonucu bölgede nüfus dengesi sürekli değişmektedir. Doğu Türkistan’da 1949 yılında işgalden önce Çinli nüfus %4 iken bugün itibari ile bu oran %50’ye ulaşmıştır.
Belki küçük bir kısmını yukarda anlattığımız zulümlere rağmen Türkiye ile Çin ilişkileri, milli menfaatler, reel politik gerçekler, ihtiyaçlar, dünya gerçekleri gibi bahanelerin arkasına sığınılarak artmaya devam ediyor. İkili ticaret hacminde ilk kez 1 milyar doların aşıldığı 2000 yılından bu yana kaydedilen düzenli gelişme sonucunda 2012 yılı sonunda 24,1 milyar dolara ulaşılmıştır. Böylece Çin ülkemizin üçüncü büyük ticari ortağı haline gelmiştir. 2012 yılında ülkemizden Çin’e 72 heyet, Çin’den ülkemize ise 28 heyet ziyarete gelmiştir. Öte yandan, 2012 “Türkiye’de Çin Yılı” olarak kutlanmış olup, 2013 ise “Çin’de Türkiye Yılı” olarak kutlanmıştır.”(http://www.mfa.gov.tr/turkiye-cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-iliskileri.tr.mfa)
Garip Müslümanların diyarı Türkistan, 5.700.000 km2 (Türkiye’nin yaklaşık yedi katı büyüklükte) ve toplam nüfusu 100.000.000’dan fazladır. Türkistan, 3. Raşit Halife Osman RadiyAllahu Anh zamanında İslâm nuru ile tanışmış, komünizmin, kapitalizmin zulmüne en ağır şartlarda direnmiş kahraman Müslümanların beldesidir.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin İslâm’ın hâkimiyeti için mücadele ettiklerini ve her şeye rağmen bu yoldan dönmediklerini unutmayalım… Türkistan’da Çin yönetimi ve alçak çeteler tarafından zulümle, işkenceyle, vahşi düşmanlıkla karşı karşıya olan kardeşlerimiz olduğunu anlatalım… Doğu Türkistan’ın, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmadan Allah yolunda cihad eden güçlü ve takva sahibi Müslümanlarla dolu bir belde olduğunu hatırlayalım…
Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan’ı hâkimiyeti altına alıp bölgeyi “Sincan” (Kazanılmış Topraklar) olarak adlandırdığı tarihten bu yana, Doğu Türkistanlılara yönelik etnik temizlik ve asimilasyon politikası devam ediyor…
Zengin yeraltı kaynakları ve stratejik konumu ile Doğu Türkistan, Çin’in siyasi ve ekonomik olarak kendi nüfuzu altına almaya çalıştığı bir bölgedir.
Sonuç olarak dünyadaki tüm devletler Müslümanları her yerde hor ve hakir görerek aşağılıyor. Özellikle kâfir devletler, Müslümanların başındaki işbirlikçi yöneticilerin sessizliğinden aldıkları güçle, katliamlarını arttırdıkça arttırıyorlar. Başımızdaki yöneticiler ve İslâm İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşlar en fazla ama en fazla kınama mesajı yayınlıyorlar. Onun dozajını da yine efendileri ayarlıyor. Ümmet olarak yaşadıklarımız bir kez daha göstermektedir ki; “Hilâfet’e ne kadar da muhtacız.” Çünkü ancak Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın dininin tatbik metodu olan Hilâfet kurulursa ümmet, içinde bulunduğu durumdan kurtulabilir.
NOT: “Sahipsiz Türkistan’a Sahip Çıkmak İçin” ümmete, köklü çözümü bir kez daha haykırmak için 10.05.2015 Pazar günü öğle namazını müteakip İstanbul Fatih Camii'nden Saraçhane parkına yürüyoruz.
@musabayoglu