Kırımlı Müslümanlar Rus Zulmü Altında…
28 Şubat 2017

Kırımlı Müslümanlar Rus Zulmü Altında…

Kırım, Rusya tarafından işgal edileli üç yıl oldu. Mart 2014 tarihinde sözde bir referandum sonucunda Vladimir Putin Rusya'nın Kırım'ı ilhakını onaylayan imzayı atmış ve Kırım resmen Rusya'ya bağlanmıştı. “Sözde” diyorum, çünkü referanduma sadece Ruslar katıldı. Kırım’da nüfusun yüzde 60’ını oluşturan Rusların katılımı ve % 83 oy oranıyla referandum kabul edildi.

Evet bu, Kırım’ın Rusya tarafından işgali ilk değildi. Zira 1944 yılında totaliter Sovyet yönetimi, Kırım’da Müslüman Tatar halkını yok etmek için elinden geleni yaptı. Kırımlı Müslümanlar tarihi kaynaklarda geçen meşhur “Tatar sürgünü”nü yaşadı. Resmi rakamlara göre 193.865 Kırım Tatarı sürgün edildi. Sürgün boyunca toplam nüfusun yaklaşık **%45'**i açlık, susuzluk ve hastalık nedeniyle öldü. Kırım sürgünü esnasında vücutlarına ağır darbeler alan birçok çocuk hayatlarını kaybetti, kalanlar ise ömür boyu sakat kaldı.

Sovyetler Birliği döneminde Moskova yönetiminde olan Kırım Yarımadası, 1954 yılında Sovyet Komünist lider Nikita Kruşçev tarafından Ukrayna'ya bağlandı. 1991 yılında yapılan referandum ile 'özerk cumhuriyet' statüsünü alan Kırım, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra da Ukrayna'ya bağlı özerk yapı olarak varlığını sürdürmüştür**.**

Kırım, karşı Karadeniz’de çok önemli bir konuma sahiptir. Çünkü bölgede Karadeniz'e sahip olmak istiyorsanız Kırım'a sahip olmanız gerekir. Bölge’nin konumu açısından Sivastapol çok önemli stratejik bir üstür. 300 yıl boyunca Kırım, Osmanlı Hilafeti’nin hâkimiyetinde kaldı. Kırım halkı, İslam’a bağlı Müslüman bir halktır. Onların kültürel bekasını korumak, onlara sahip çıkmak Müslümanların sorumluluğu altındadır.

Bugün ise Kırım, siyasi tarihine bir işgal daha eklemiş oldu. Rus yönetimi Kırım’ı işgal sonrası eski alışkanlıklarını sürdürerek Müslüman Kırım halkını yok etme politikasına devam ediyor. Rusya Kırım'ı işgal etmesinden sonra, bölgede çok hızlı bir şekilde kendi yönetimine karşı olanları tasfiye politikalarına girişti. Rus işgalciler artık gerçek niyetlerini gizlemeden, Kırım’ın yerli halkı Müslüman Tatarları tarihî topraklarını terke zorluyorlar. Aynı zamanda işgalci yönetim, Kırım nüfusunun demografik ve etnik yapısını değiştirmek amacıyla Rusya’nın iç bölgelerinden gelen etnik Rusları yarımadada iskân ettiriyor.

Rus işgali altında bulunduğu 3 yıl içinde Kırım’da, Müslümanların kutsalları tamamen yok edildi. Kırımlı Müslümanların evlerinde aramalar, sorgulamalar, işkenceler, tutuklamalar, insan kaçırmalar, siyasi takibatlar sıradan bir uygulama haline geldi. Rus işgalcileri kabul etmeyen herkes, hedef haline getirildi. Hatta avukatlar, sivil toplum aktivisti Müslümanlar, takibat ve zulme maruz kaldı.

Müslümanları yıldırma politikalarının uygulandığı şehirlerin başında; başkent Akmescit, Bahçesaray, Yalta, Akyar, Sivastopol geliyor. Bunlar ve Kırım’a bağlı diğer şehirlerde evlere, işyerlerine baskınlar düzenlenmekte, buralarda yapılan aramalar sonucunda elde edilen dinî kitap, edebi dergi ve CD’ler, “silah değerinde” suç unsuru sayılarak bu materyallerin sahipleri, “terörle mücadele” kapsamında yargılamaya muhatap olmaktadırlar.

Hatta yakın zamanda da kamuoyunun gündemde yer bulduğu üzere, Kırım’ın Yalta şehri ve civar bölgelerinde işgalci Rus güvenlik güçlerinin, Hizb-ut Tahrir davası kapsamında gözaltına aldığı Emir Üsein Kuku, Vadim Siruk, Enver Bekirov, Muslim Aliyev, Refat Alimov ve Arsen Ceparov adlı 6 Kırımlı Müslüman hakkında zorunlu psikiyatri muayenesi yapılması kararı bile verildi. Tutuklanan Müslümanlara kasıtlı suçlar isnat edilerek işlemedikleri suçlardan cezalar almaları sağlandı. Öyle ki bu Müslümanlar, Rusya İdari Kanunu’nun 20.3. maddesinin 1. fıkrasıyla (kamuya açık olarak Nazi sembolleri veya aşırı örgütlerin sembollerini sergilemek) suçlanıyorlar.

Ocak ayında Kırım’ın Bahçesaray şehrinde yeni bir arama dalgası daha gerçekleştirildi. Bu operasyon kapsamında Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) görevlilerinin, 26 Ocak sabah saatlerinde Kırım Tatar aktivisti Seyran Saliyev’i gözaltına almak için ev araması yaptıkları haberini alan Avukat Emil Kurbedinov, Seyran Saliyev’in evine giderken trafik polisi tarafından durduruldu. Ardından olay yerine gelen işgalci kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alınıp Akmescit’teki “Aşırıcılıkla” Mücadele Merkezi’ne götürüldü.

Daha sonra Kırımlı avukatlar Emil Kurbedinov ve Edem Semedlâyev’in ofisinde de arama yapıldı. Aynı gün “mahkemeye” çıkarılan Kurbedinov, Rusya Federasyonu İdari Hukuku’nun 20.3 maddesi uyarınca kamuya açık olarak Nazi sembolleri veya aşırı örgütlerin sembollerini sergilemekten suçlu bulunarak 10 gün süreyle tutuklandı. (Kurbedinov’un 5 Şubat tarihinde serbest bırakıldığını Qırım Haber Ajansı’ndan öğrendik.)

Kırım’da yaşananlardan anlıyoruz ki, Ümmet-i Muhammed'in evlatları öz vatanlarında parya, göç yollarında perişan oluyorlar. Müslümanların korunacakları kalkanı, haklarını savunacak otoritesi, sahibi, lideri yok, maalesef. Daha açık ifadeyle İslam Ümmeti'nin bir Halifesi yok.

Fakat tüm bunlar, işgal edilen bölge topraklarında yaşananlar gibi, kâfir Rusya’nın uyguladığı şiddet ve zulüm de, Kırımlı Müslümanların imanlarını yıkmaya değil, İslam’a sadakatlerini ve imanlarını kuvvetlendirmeye yarayacaktır, Allah’ın izniyle…

Kırım topraklarında bütün bunlar yaşanırken Osmanlı Hilafeti’nin üzerine kurulan Türkiye’nin misyonu sadece, DEAŞ'la ya da PYD/PKK, vb. yapılarla mücadele midir? Bunlar “buz” dağının görünen yüzü… Ya terörün arkasındaki güçler.. Ya İslam beldelerini işgal edenler.. Belde sakinleri üzerinde terör estirenler ve zulüm üzerine zulüm yaşatanlarla kim, nasıl mücadele edecek

Dikkat edilmesi gereken başka bir mesele de; ülkelerinden çıkarılan veya yaşadıkları zulüm nedeniyle ülkelerinden kaçarak Türkiye’ye sığınan mazlum Müslüman Türkistan uyruklu mültecilerin kaçtıkları beldelere hapse ve belki de ölüme gönderilmeleri hiç de adilane bir tutum değildir. Bununla ilgili alınan kararlar derhal durdurulmalıdır.

Bölgemizde teröre destek verenler Amerika, “İsrail”, İngiltere, Rusya ve diğer Batılı devletler olduğu halde, Allah’ın, Rasulü’nün ve Müslümanların düşmanlarıyla anlaşmalar yapmakla, dostluk mesajları vermekle sorunlarımız çözülmez. Bu olsa olsa ümmetin sorunlarına kulak tıkamak ve kör bakmaktır. Terör üreten devletlerle, terörle mücadeleyi nasıl başarıya ulaştıracaksınız. Kırk yıldır bu sağlanamadı. ABD’nin, İngiltere’nin, “İsrail”in ve Rusya’nın kendisi terörist devlet değil mi?

Rusya’nın Suriye’de, Kırım’da, ABD’nin Ortadoğu’da yaptıkları yanına kâr mı kalacak…?

Müslümanlar olarak hedefimiz, spekülasyonlarla uğraşan siyasetçilerin görüşlerine bağlı kalmak değil, olmamalı… Bizim çalışmalarımız, eylemlerimiz dünya çapında “tek bir hedefe” yönelik olmalıdır. Türkiye’nin, yıllardır PKK/PYD ve yakın zamanda da DEAŞ’la mücadele ediyor olması, Müslümanların “dar bakış” alanına hapsedilmesine sebep olmakta. Bu, aynı zamanda toplumu da körleştirmektir.

Türkiye’nin tarihi misyonu, hakkı ve adaleti ayakta tutarak “terör devletlerine” karşı mücadele etmesidir. Ancak bu, terör devletleriyle işbirliği yapan, yenilgiyi kabullenmiş yöneticilerle başarıya ulaşılamaz. Terörle ve terör devletleriyle mücadele, Allah’ın hükümlerine hakkıyla itaat edecek yöneticiler ve İslam ahkâmını içeride ve dışarıda güvenle uygulayacak “Raşidî Hilafet” ile sağlanır.

وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

Ve seveceğiniz başka bir şey, Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Ve Mü’minleri müjdele.

**@Kadir_Kasikci