İslam’a ve O’nun Rasulune hakaret etmeyi fikir özgürlüğü kılıfıyla destekleyen hatta bundan haz alan kâfir batının son provokatif çıkışı meçhul bir adamın Sam Bacile’nin eliyle gerçekleşti. ''Müslümanların Masumiyeti'' adlı İslam’a, O’nun Rasulune ve Müslümanlara karşı hakaretlerle dolu aşağılık bir film gösterime girdi.
İşte bu andan itibaren saflar tek tek ayrışmaya ve maskeler yüzlerden düşmeye başladı. Dinine sadık Müslümanlar bu hakareti kabul etmeyerek sokaklara dökülürken, en azından kalbinden çıkan öfkeyi ağzıyla dile getirirken, bir takım ağızlar yine anlamakta zorluk çekilen ifadeler kullandı. İşte bunlardan bir kaçı;
Fettullah Gülen:
Amerika Birleşik Devletleri'nin Bingazi'deki Konsolosluğu'na yapılan saldırıda, Büyükelçi Christopher Stevens ve üç konsolosluk çalışanının hayatını kaybettiğini teessüfle öğrenmiş bulunuyorum. Görevi itibariyle Amerika Birleşik Devletler'ini Libya'da temsil eden ve aynı zamanda bu ülkede misafir hükmünde olan Büyükelçiyi hedef alan saldırıyı en şiddetli şekilde kınıyor ve bu vesileyle faili kim olursa olsun terörün her türlüsünü lanetliyorum.
Kahire ve Yemen'deki şiddet içeren protesto gösterileri münasebetiyle hatırlatmak isterim ki; kalıcı müspet değişimler ancak barışçı ve diyaloga açık bir yaklaşımla gerçekleşebilir. Masum insanları hedef alan şiddet, onu müdafaa etme iddiasıyla yola çıkılan İslam'ın ruhuna ihanettir. Müslümanlara yakışan, tepkilerini dinlerinin izzetine uygun bir tarzda barış ve sükûnet içerisinde ifade etmeleridir.
Olayda hayatını kaybedenlerin yakınlarına, Amerikan halkına, hassaten ABD Dışişleri Bakanı Sayın Hillary Clinton'a başsağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar temenni ediyor ve acılarını yürekten paylaşıyorum"
Başbakan Erdoğan
ABD Başkanı Obama'ya gönderdiği başsağlığı mesajında ABD Büyükelçiliği'ne yönelik saldırıyı kınadığı bildirildi. Başbakan Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:
''Sayın Başkan, dün akşam Bingazi'de gerçekleşen bir saldırı sonucunda Libya nezdindeki ABD Büyükelçisi Christopher Stevens ve üç görevlinin yaşamlarını yitirdiklerini öğrenmekten büyük üzüntü duymaktayım. Acınızı içtenlikle paylaşıyoruz. Ülkelerini yurt dışında fedakârlıkla temsil eden diplomatları hedef alan bu saldırıyı en sert şekilde kınıyorum. Türkiye, ABD ile terörle mücadele konusundaki işbirliğini önümüzdeki dönemde de sürdürmeye kararlıdır.
Türk halkı, Hükümetim ve şahsım adına, size, saldırıda hayatını yitirenlerin yakınlarına ve tüm ABD halkına başsağlığı dileklerimi sunarım.''
İslam’a en aşağılık laflar edenlere ve onlara “demokratik hakları” diyerek yol açanlara başsağlığı dileyeceksin, aşağılanmayı hazmedemeyen ve izzetli bir duruş sergileyen Müslümanlara terörist diyeceksin öyle mi? Öyleyse bize de “siz hangi saftasınız Allah aşkına” diye sorma hakkı doğmaz mı? Onlara ancak dinlerine tabi olunca yaranabileceğinizi Rabbiniz size söylemedi mi?
“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.”
Bu olaylar esnasında İslam ümmetinin gösterdiği duyarlılık ve dinamizm gerçekten takdire şayandır. Allah hepsinden razı olsun. Ayrıca dinler arası diyalog oyununun tutmadığını, İslam ümmetinin bu masala inanmadığını, hoşgörü adı altında meydanlarda gezen şarlatanlara pirim vermediğini göstermesi açısından da başka bir güzelliği ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte gerçekleşen olaylarda bazı hususların gözden kaçmaması gerekmektedir. Danimarka’daki karikatür rezaletinden sonra ağzının payını alan kafir batı böyle bir filmi gösterime sokarken neyle karşılaşacağını sanırım yakından biliyordur. Çok ciddi tepkiler alacağını bile bile böyle bir filmin gösterime girmesi ister istemez insanın aklında soru işaretleri uyandırıyor.
Nitekim Anadolu Ajansının geçtiği bir haberle bu soru işaretleri daha da güçlendi. Habere göre Amerikalı bir Yahudi olduğu ve servetini emlak piyasasından kazandığı belirtilen filmin yönetmeni Sam Bacile, ''Müslümanların Masumiyeti'' adlı filmi 5 milyon dolara çektiğini ve bu parayı da Yahudi işadamlarından sağladığını ifade etmişti. YouTube'daki mesajları hariç internette böyle bir kişiden fazla bahsedilmiyor. ABD'de bu isimde bir emlakçının da kaydı olmadığı ifade ediliyor.
Aldatıldığını söyleyen film ekibi, İslam ve Hz. Muhammed hakkındaki en rencide edici ifadelerin filme sonradan yapılan seslendirmeyle eklendiğini ve aktörlerin kendi replikleri olmadığını vurguladı.
Demek ki, birileri yine kirli bir tezgâhın peşinde. Müslümanların hassas noktalarını bildiklerinden dolayı oraya parmak basıp dikkatleri o yana çevirdikten sonra başka bir coğrafya da gerçek oyunu oynayacaklar ki muhtemelen bu oyun sahnesi Suriye olacaktır.
Suriye’deki devrimin başından beri bir türlü istediğini alamayan kafir batı ve özellikle ABD devrim ateşini kontrol edememekten oldukça rahatsız durumda. Esed’in koltuğunun üç ayağı kırılmış vaziyette, ayakta zor duruyor. Son darbeyi şayet Müslümanlar vurur ise işte o zaman batı için kıyamet kopmuş demektir.
Bu yakın tehlike karşısında ABD halkına ve diğer Batılı halklara onların tabiriyle “aşırı dincilerin” ne kadar uzlaşılmaz, ne kadar kindar ve düşmanca tavırlar sergilediğini gösterip, işler ters gittiğinde Suriye’ye müdahalenin gerekçelerini oluşturmak istemektedir.
Ancak Suriye Irak gibi asla olmayacaktır. Iraktan çıkamayan ABD Suriye’de bataklıkta boğulacaktır. Ne diyelim “eceli gelen köpek cami duvarına işer”miş.