Halep bize Dera’nın masum çocuklarının başlattığı mübarek devrimin ne kadar güçlü olduğunu, iman eden toplulukların her şeye rağmen ayakta kalabileceğini, çocukların şehit, kadınların fedakâr olduklarını gösterdi.
Halep bize Allah’ın dini hâkim olsun diye, ibadetlerimizin, hayatımızın ve ölümümüzün Allah için olması gerektiğini gösterdi. Allah’ın dinini koruyamadığımızda canımızı, malımızı, namusumuzu, beldelerimizi ve aslında hiçbir şeyimizi koruyamadığımızı gösterdi.
Halep bize Halep’teki kardeşlerimizin aslında Allah için, ümmet için, bizim için savaştıklarını gösterdi. Bir Halepli kardeşimizin son vasiyeti şöyleydi; “Bizler artık Şehit olacağız. Ailelerimiz ve çocuklarımız sizlere emanet. Onları İslami bir terbiye ile yetiştirin. Evlatlarımıza bizlerin nasıl düşmana karşı boyun eğmeden mücadele ettiğimizi, asla teslim olmadığımızı, ümmetin onuru için şehit olduğumuzu anlatın.''
Halep bize kâfirlerin, zalimlerin İslam ve Müslümanlara ne kadar düşman olduklarını bir kez daha gösterdi. Yüz binlerce Müslüman’ı yok etmek için hiçbir kural tanımadıklarını, ekini ve nesli yok etmenin ötesinde ümmeti yok etmek istediklerini gösterdi. Biz dinimizden vazgeçmedikçe kâfirlerin bizden asla razı olmayacaklarını gösterdi.
Halep bize tarihin yeniden tekerrür ettiğini gösterdi. Ashab-ı Uhdud’u, Ashab-ı Kehfi, Hendek savaşını, Beni Şib vadisindeki kuşatılmayı gösterdi. Nasıl Allah Halep gibi direnen tüm Müminlere yardım ettiyse, bugün de Halep’e yardım ettiğini gösterdi. Halep bize eğer bize Allah yardım ederse galip gelebileceğimizi, Allah’ın yardımı olmadan asla zafere ulaşamayacağımızı gösterdi.
Halep bize Rusya, Esed uçaklarından atılan "Eğer burayı acilen terk etmezseniz, yok olacaksınız. Dünyanın sizden vazgeçtiğini biliyorsunuz. Sizi kaderinize terk ettiler" yazılı broşürlerin Halep halkını korkutmadığını, duruşlarını değiştirmediğini hatta imanını artırdığını, bu yüzden Halep’ten çıkmadıklarını/çıkmayacaklarını gösterdi.
Halep bize Halep için dua etmek, kumanya hazırlamakla kardeşliğimizin gereğini yapmadığımızı gösterdi. Müslümanlar olarak farz olanın yalnızca dua etmek, gıda yardımı yapmak olmadığını gösterdi. Tıpkı Filistin’e, Bosna’ya, Çeçenistan’a ve diğerlerine gönderdiğimiz dualar ve yardımlar ile onları koruyamadığımız gibi Halep’i de koruyamayacağımızı gösterdi. Zafer için bundan daha fazla farzlar olduğunu da gösterdi.
Halep bize dua etmek, gıda yardımı hazırlamakla birlikte sadece ağır silah göndermemizin farz olmadığını, bunlarla birlikte Ümmet olarak, ülke olarak, ordu olarak Halep’le, Aksa ile birlikte olmamız, savaşmamız gerektiğini, bu farzın diğerlerinden farksız farz olduğunu gösterdi. Zira ne sadece dualar ne de sadece yardımlar ile düşman ordularını yenmek mümkün olmuyor. Bosna savaşında Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi; “Bize ekmek değil silah gönderin. Zira ölüler ekmek yiyemez…”
Halep bize komşu olmadıkları, kardeş olmadıkları halde Rusya’nın, ABD’nin, Batı devletlerinin kuklalarını korumak, dünya menfaatlerini devam ettirmek adına uçak, asker ve yöneticilerini Suriye’ye gönderebildiklerini gösterdi. Yine Kardeş olduğumuz, komşu olduğumuz halde Müslümanların yaşadığı devletlerin yöneticilerinin, askerlerinin, uçaklarının Suriye’ye Müslümanlar için gitmediklerini, gönderilmediğini de gösterdi.
Halep bize bizden öncekilerin başına gelenlerin bizim de başımıza geleceğini, iman edip dosdoğru olursak kazanacağımızı, Allah’ın bizi imtihan edeceğini ve bu sürece hazırlanmamız gerektiğini gösterdi.
Halep bize İslam düşmanlarının Suriye kıyamını hedefinden saptırmak için her şeyi yaptıklarını ama başaramadıklarını, Allah’ın Şam ehlini koruduğunu/koruyacağını, sahibimizin, Mevlamızın Allah olduğunu gösterdi.
Halep bize, Emevi Caminde namaz kılacağız diyen Türkiye yöneticilerini, sözde dünya liderini gösterdiği gibi dengeleri değiştirecek bir planlarının olmadığını da gösterdi. Halep’i kurtarma planlarının olmadığını, seyretmekle yetindiklerini, acizlik içinde kınadıklarını gösterdi. Yine büyük Türkiye’nin ölmez de sağ kurtulur ve kaçabilenler için büyük çadır kentler kurma planlarının olduğunu, bu tip hizmetleri yapabildiklerini de gösterdi!
Halep bize Dünyayı yönetenlerin derdinin Suriye’de ölen masum insanlardan çok, ölsünler de ülkemize gelmesin diyen Batılı devletlerin vahşiliğini gösterdi. Halep bize ülkesinde muhacir olan kardeşlerimizin Batı ile menfaat kavgasında masada bir pazarlık konusu yapılabileceğini gösterdi.
Halep bize 15 Temmuz sonrasında külliyede “…100 milyonlar bizimleydi. Artık Irak, Libya, Suriye’de oynanan oyunları bozacağız” diyen liderlerin Suriye, Libya, Irak için tek bir somut adım dahi atmadıklarını gösterdi. Aksine Halep’i, Mescidi Aksa’yı yok etmek için çalışanlar ile dost, müttefik olduklarını, anlaşma yaptıklarını, milli menfaatleri düşünebildiklerini gösterdi.
Halep bize ''Halep muhasaraya alınacak ve ben de eşimle çocuklarımı aldım Halep'deki mücadele eden kardeşlerimin yanına geldim. Muhasaraya alınırsa Halep, benim çocuğum, hanımım buradaki diğer ailelerden üstün değil'' diyen adam gibi adamların hala var olduğunu gösterdi.
Halep bize koca koca devletleri yöneten devlet adamlarının, ordu komutanlarının yapamadıklarını küçücük çocukların, annelerin yapabileceğini, mücahitlerin yapabildiğini gösterdi.
Halep bize, İstanbul (Hilafet) düştüğünde, Halep’in düştüğünü gösterdi. Hilafet düşerse İslam dünyası, Halep düşerse Suriye düşer gerçeğini gösterdi.
Halep bize, kazansa da kaybetse de Haleplilerin Allah katında kazandıklarını, ama Halep düşerse, Suriye düşerse bunun sorumlusunun ümmetin başındaki yöneticiler, ordular, âlimler, etkili ve yetkili kişiler olacağını gösterdi. Çünkü Halep halkı elinden geleni yaptı ancak diğerleri hiçbir şey yapmadı.
Halep bize, İsrailoğullarının Rabbimiz bize bir komutan gönder diyen Talut liderliğindeki ordu ile Calutun yenildiği yeniden hatırlattı. Bizim de; “Rabbimiz Halep’i kurtaracak Talut gibi komutanlar, yöneticiler istiyoruz” dememiz gerektiğini, bunun kamuoyu yapılması gerektiğini gösterdi.
Halep bize cemaatlerimizin, vakıf ve derneklerimizin hayır kampanyası, dua teşfikleri, basın açıklamaları kadar Halep’i kurtaracak İslami çözümleri anlatmadıklarını, anlatmaları gerektiğini gösterdi. Halkın Halep için ne yapmalıyız sorusuna köklü ve kapsamlı çözüm sunmaları gerektiğini gösterdi.
Halep bize Halep’i, Mescidi Aksa’yı, Mekke’yi fetheden İslami bir devletin ve başındaki adil bir Halife’den yoksun olduğumuzu gösterdi.
Halep bize Suriye, Filistin, Türkistan, Arakan ve tüm beldelerimizin kurtuluşunun Raşidi Hilafet olduğunu, Halife olmadan korunamadığımızı, savaşamadığımızı, dini hâkim kılıp, fitneyi ortadan kaldıramayacağımızı gösterdi.