Bildiğiniz üzere 15-16 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşen G-20 zirvesinin ev sahipliğini Türkiye yaptı. 1 Aralık 2014’te Avustralya’dan dönem başkanlığını devralan Türkiye’nin G-20 Dönem Başkanlığı teması, küresel ekonominin mevcut durumu, sürdürülebilir büyüme, kalkınma ve iklim değişikliği, yatırım, ticaret ve enerji konuları idi. Bu kapsamda zirvede ele alınan konular üç öncelikli başlık altında toplandı: “Kapsayıcılık, uygulama ve yatırım.” Sonuç bildirgesinde ise; “Toparlanmanın Güçlendirilmesi ve Potansiyelin Artırılması, Dayanıklılığın Artırılması ve Sürdürülebilirliğin Desteklenmesi” başlıkları altında 27 maddelik bir eylem planı sunuldu. [1]
Dünyanın en gelişmiş ülkeleri tarafından oluşturulan G-20 topluluğu Antalya zirvesinden önce Aralık 2014’te Avustralya’da alınan bir dizi ekonomik kararların tekrar gözden geçirileceği bir zirve olması bekleniyordu. Ancak zirve öncesi Paris’te yaşanan olaylar nedeni ile ana gündem maddesi dışında, "terör" ve "mülteci sorunu" zirveye siyasi olarak yön veren konu başlıkları oldu. Nihayetinde “Terörizmle mücadele” başlığı altında 9 maddelik bir eylem planı da kamuoyuna açıklandı. [2]
Nitekim ana gündem maddelerinden çok, Suriye meselesi ve İŞİD ile mücadele konuları arka planda zaten konuşulması beklenen başlıklar idi ancak Paris saldırıları ile beraber gündem birden değişti. Sözde dünyanın ekonomik sıkıntılarına çözüm üretmek için toplanan ve dünya ekonomisine yön veren ülkelerin oluşturduğu birliktelik, siyasi olarak da sorunların kaynağı olduğu gerçeğinden uzak, çözümlere yönelik yapıcı ve kararlı mesajlar vererek dünya barışına güçlü bir mesaj vermiş oldu(!).
Gerçekte ise, G-20 başta olmak üzere kurulan bu birlikteliklerin asıl amacının dünyanın ekonomik sıkıntılarını çözmek bir yana dursun kendi ideolojilerinden kaynaklanan ekonomik sıkıntıları bile çözmekten aciz olduklarıdır. Nitekim 2008 küresel krizin ardından toplanan G-20 zirvesinden bu yana bu sorunların ne kadar çözüldüğü ortadadır. Nitekim halen Avrupa’da birçok ülke ekonomik daralmanın getirisi olarak iflasın eşiğindedir. G-20 ülkeleri, dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, dünya ticaretinin yüzde 75’inin ve dünya nüfusunun da üçte birini oluşturduğu iddiasına rağmen, küresel krizle başa çıkmak için halen esasi bir çözüm ortaya koymaktan aciz kalmıştır.
Zirveden çıkan sonuç bildirgesine bakıldığında ise, somut bir tavır ortaya koyamayan, iyi niyet mesajlarından öte gitmeyen bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden G-20 zirvesinin Türkiye ayağında da aynı görüntü oluşmuş durumdadır. Ancak detaylarda dikkatleri çeken bazı hususlar vardır ki, küresel kapitalizmin çökmekte olan nizamını koruyabilmek için bu konulara daha da önem gösterileceği anlaşılmaktadır. Bunlar ise; gelişmekte olan ülkelerin sisteme entegre edilerek, küresel sermaye sahibi olan devletlerin ekonomik ve işgücü yükünü azaltmasında yardımcı olacak tedbirlerin alınması şeklinde değerlendirilebilir. Nitekim “kapsayıcılık” başlığının altında yapılan "gümüş ekonomi" tanımı buna işaret etmektedir.
G-20 zirvesinde konuşulan asıl ve önemli mesele ise şüphesiz Terörizmle mücadele başlığıdır. Ekonomi ağırlıklı bir zirve olmasına rağmen dünyada yaşanan siyasi ve güncel konuların da en yoğun bir şekilde konuşulduğu bu zirveye şüphesiz Paris saldırıları gölgesinde Suriye meselesi damgasını vurmuştur. Bir yandan ekonomik sıkıntılarla uğraşan sermaye sahibi devletler, aynı zamanda da Suriye meselesini ve beraberinde ortaya çıkan IŞİD meselesini bahane ederek her fırsatta kapitalizmin karşısındaki en büyük tehlike olan İslam ideolojisinin yeniden dünyaya hakim olmasını engellemek için yaptırımlar ve planlar geliştirmekten kendilerini alıkoyamıyorlar.
Nitekim Suriye meselesi 2011 yılından bu yana her uluslararası platformda dillendirilen ve çözüm aranan meselelerin başında gelmektedir. Ancak bu sefer Suriye’ye askeri bir müdahale ve mülteci akını sorunu öncelikli konular arasında yer aldı. Bilindiği üzere G-20 zirvesi öncesinde Suriye meselesi ile alakalı Viyana’da bir görüşme gerçekleşmiş olup bunların hiçbirinden somut, ortak bir karar çıkmamıştır. Nitekim ABD’nin Suriye meselesindeki başarısızlığının faturasını tüm Avrupa ve Suriye’ye komşu olan müttefiklere yüklemek istediği bilinmektedir.
Bu noktada ise gerek Avrupalı müttefikleri gerekse de Suriye’ye komşu olan müttefikleri ile devamlı sorunlar yaşamakta ve köklü bir çözüm ortaya koyacak iradeden gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. Suriye meselesinin gün geçtikçe uzamasının maliyetini ise sadece Müslüman olan ülkeler çekmekte olmayıp bu yara, Avrupa’nın çatışma ve kutuplaşmasına da kapı aralamaktadır.
Bu kapsamda Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı bu zirvede ABD başkanı Obama ile Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış oldukları 1 saati aşan görüşmenin sonunda her iki tarafın açıklamalarında dünden farksız Suriye yorumları çıkmaktadır. Erdoğan yapmış olduğu açıklamada “Koalisyon güçleri noktasında bundan sonraki süreçte atacağımız adımları da değerlendirme fırsatı bulduk. Model ortaklar olarak, stratejik ortak olarak bundan sonraki süreçte de dayanışmamızı dünya barışına katkıda bulunmak için kararlılıkla devam ettireceğiz.”[3] diyerek aslında her koşul ve gerekçede ABD’nin bölgedeki menfaatlerini kendi menfaatlerinin üzerinde tuttuğunu dile getirmiş olmaktadır.
Obama ise, “Türkiye hem Suriye, hem Irak'ta IŞİD'le savaşma konusunda önemli koalisyon ortağı olmuştur. NATO müttefiki olarak, Türkiye çok önemli bir ortak olmuştur, Suriye'deki ortamı da gidermek için ortak olmaya devam etmektedir.”[4] diyerek Türkiye’den beklentilerin sadece verilen misyona uygun hareket etmesi gerekliliği noktasında bir mesaj vermiştir. Yine zirve sonrası bir açıklamada bulunan Obama, Türkiye’nin beklentileri olan güvenlikli bölge ve uçuşa yasak bölge konusunda ise, "Güvenli veya uçuşa yasak bölgenin amaca zarar verici" [5]olduğunu belirterek, böylesi bir alan oluşturmanın saha operasyonu gerektireceğini söyledi. Böylece daha önce Türkiye kamuoyunda Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun ''DAEŞ'e karşı önümüzdeki günlerde askeri olarak harekete geçme planlarımız var.” [6] söylemi de boşa çıkmış oldu.
Anlaşılan o ki ABD, Türkiye’den model ülke olarak sadece Suriye’deki geçiş sürecinin tamamlanması için sahada bulunan ılımlı muhalifler diye adlandırdığı ve içinde Kürt unsurlarının da bulunduğu yapıya lojistik ve istihbarat yardımı yapılması noktasında bir destek istemektedir. Yine bu bağlamda Türkiye’nin Esad’sız geçiş ve mülteci akını sorunlarına da değinen Obama, “Suriye’de Beşşar Esad’ın geleceğinin olmadığına inanıyoruz"[7] diyerek Türkiye’nin taleplerini en azından bu şekilde dikkate alındığını hissettirmiştir.
ABD’nin zirvede vermek istediği bir diğer mesaj ise şüphesiz Suriye meselesinde Avrupalı dostlarının da sürece kendi menfaatleri noktasında gereken yardımı vermelerini istemesidir. Görünmektedir ki Suriye meselesi üzerinden Rusya’nın yakın gelecekteki beklentileri ile Avrupa’nın beklentileri arasında da geniş görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Nitekim zirve sonunda yapmış olduğu açıklamada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, IŞİD'e 40 ülkeden finansal destek sağlandığını, bu ülkeler arasında G20 üyelerinin de olduğunu iddia ederek Avrupa’nın Suriye meselesinde kendilerini yalnız bıraktığı mesajını vermek istemiştir***.*** En net görünümü ile IŞİD bahanesi ile ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyonun hava operasyonlarına Fransa başta olmak üzere birçok Avrupalı devlet gereken desteği vermekten kaçınmışlardır. Bekli de Paris saldırılarının G-20 zirvesi öncesinde gelişmesinin en önemli faktörlerinden biri de budur.
G-20 zirvesi öncesinde Paris’in hedef seçilmesinin birçok nedeni vardır. En önemli neden kuşkusuz terörizmle mücadelede gelinen noktaya tüm dünyanın yakinen dikkatinin çekilmesidir. Nitekim öyle de oldu. Bu patlama ve suikast eylemleri, Suriye meselesinde bir türlü anlaşamayan müttefikleri terörizmle mücadele noktasında kararlı adımların atılması noktasında harekete geçirmiştir. Öyle ki, Fransa bu olay akabinde aşırı sağın da etkisinde kalarak hemen çark ederek harekete geçti. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, "Fransa, Suriye'deki operasyonlarını yoğunlaştıracak"[8] diyerek de daha önce dillendirdiği ”Suriye’de mağdurlarla ve cellatla bir arada çalışamayız.”[9] Söyleminden de vazgeçmiş görünmektedir.
Ancak Fransa bu olay ile birlikte tüm sınırlarını kapatması ile de aslında kıvrak bir hamle yapmış oldu. Çünkü zirvede konuşulan başlıkların bir tanesi de mülteci yükünün tüm Avrupa devletler tarafından ortak bir şekilde kaldırılması idi. Fransa Paris saldırılarını bahane ederek en azından şimdilik bu yükümlülükten uzaklaşmış görünmektedir.
Bilindiği üzere sadece Rusya ile ABD, Suriye’de kendi nüfusunu yerleştirmenin derdinde değildir. Bunlarla birlikte sömürgeci kültürüne sahip olan bütün kapitalist devletler Suriye olayını bahane ederek kendi çıkarlarını korumanın derdindedirler. Bununla beraber kendi aralarındaki çatışma da gün geçtikçe gün yüzüne çıkmaktadır. Nitekim Viyana’da ABD öncülüğünde gerçekleştirilen birçok zirvede olduğu gibi ortak bir karar çıkmamıştır.
Sonuç olarak her ne kadar G-20 zirvesi ekonomik sorunlar başlığı altında toplansa da asıl mesele İslam ve Müslümanlardır. ABD, Suriye bataklığından çıkacak projeler geliştirememektedir. Hatta hasmı olan Rusya ile Suriye meselesinde dost olmasına rağmen. Nitekim daha öce İran’ın başına gelenlerin Rusya’nın da başına gelmesinden ve Suriye’de yenilmesinden derin endişe duymaktadır. Suriye kıyamın başlamasından bu yana Cenevre ve Viyana zirveleri başta olmak üzere BM, NATO ve benzeri tüm zirvelerin ana temasının bir şekilde Suriye meselesi ile alakalı olmasının asıl nedenleri de duyulan bu endişenin korkuya dönüşmesinin izdüşümüdür.
Nitekim Suriye kıyamını yönlendirmede ABD ve Batı tüm çabalarına rağmen başarılı olamamışlardır. Hatta Suriye üzerinde kendilerine uşaklık yapacak Esad’dan başka kimseyi de bulamamaktadırlar. Putin’in "Suriye'de yalnızca Kürtler ve Esad güçleri teröristler ile cesurca savaşıyor" [10] söylemi de bunu desteklemektedir. ABD’nin Rusya’nın yanında Suriye’ye askeri bir müdahale yapma şansı da yakın zamanda görülmemektedir. Obama’nın, "Bütün danışmanlarım, bana ABD askerinin Musul'a ya da Rakka'ya girmesinin yanlış olduğunu söylüyorlar.”[11] demesi de aslında ABD’nin Suriye üzerindeki ruh halinin başarısızlıklarla dolu olduğunun bir kanıtıdır.
Netice olarak G-20 Zirvesi öncesi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, Viyana’da gerçekleştirilen Suriye Zirvesi’nin ardından yaptığı basın açıklamasında, “6 ay sonra belirlenecek bir takvimle yeni anayasa sürecinin başlatılması gerekiyor. Daha sonra seçim sürecine gidilmesi gerekiyor"[12] söylemi ise tamamen G-20 zirvesine ithafen, birliktelik ve başarı sağlandığına yönelik somut olmayan bir açıklama olmaktan öteye geçmemektedir.
Batı ve ABD’nin Suriye ile ilgili tüm iyi niyet temennilerine rağmen, Suriye’nin muhlis gençleri bu ve benzeri zirvelerde alınmış kararları daha önce nasıl boşa çıkardılar ise G-20 zirvesinden sonra da Allah’ın izni ile boşa çıkaracaklardır. Zaman ise bize bu savaşın nelere gebe olduğunu gösterecektir. Küfür tek bir millet oldukça, İslam ümmetinin üzerindeki leş kargaları devamlı olacak ve bazen birbirbirleri ile bile savaşır hale geleceklerdir. Asıl önemli olan mesele ise İslam’ın tekrar yeryüzüne hakim olacağı günde bu leş kargalarının durumudur.
[1] http://www.ntv.com.tr/ekonomi/g20-liderler-zirvesi-sonuc-bildirgesi,iL4BdYqhQ0-jDz3KArSajg
[2] http://www.ntv.com.tr/ekonomi/g20-liderler-zirvesi-sonuc-bildirgesi,iL4BdYqhQ0-jDz3KArSajg
[3] http://www.haberturk.com/gundem/haber/1153542-erdogan-ile-obama-gorusmesi-bitti
[4] http://www.internethaber.com/obamadan-flas-turkiye-ve-g-20-aciklamasi-1487376h.htm
[5] http://www.internethaber.com/obamadan-flas-turkiye-ve-g-20-aciklamasi-1487376h.htm
[6] http://www.haber7.com/guncel/haber/1638839-teror-orgutune-askeri-mudahale-an-meselesi
[7] http://serbestiyet.com/Politika/obama-suriyede-bessar-esadin-gelecegi-yok-641940
[8] http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1835402-hollande-fransa-suriyedeki-operasyonlarini-yogunlastiracak
[9] http://www.sozcu.com.tr/2015/dunya/fransadan-flas-turkiye-aciklamasi-945585/
[10] http://rudaw.net/turkish/world/280920155
[11] http://www.aktifhaber.com/obama-abd-askerinin-suriyeye-girmesi-cozum-degil-1260680h.htm
[12] http://www.bugun.com.tr/son-dakika/kerry-6-ay-sonraki-takvimle-1922067.html